PİRHA- Fransa’da yaşayan Sarı İsmail Ocağı’ndan Metin Doğan Dede, İbrahim Gökçek’in ölüm orucuna dikkat çekerek, Grup Yorum’un meşru taleplerinin kabul edilmesi için çağrı yaptı. Doğan, “Bu taleplerin dahada geç olmadan kabul edilerek ölümlerin durdurulması sağlanmalıdır” dedi.
Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ölüm orucunun 317’nci gününde. İbrahim Gökçek yaşamak istediğini dolayısıyla hükümetin taleplerini kabul etmesini istiyor.
Gökçek’in, dolayısıyla Grup Yorum’un talepleri şunlar:
*Sürekli baskına uğrayan, terörize edilmeye çalışılan ve Grup Yorum’un çalışmalarını yürüttüğü İdil Kültür Merkezi’ne yapılan baskınlar son bulsun.
*Grup Yorum üyeleri terör listelerinden çıkarılsın.
*İki yılı aşkın süredir neredeyse tüm konserleri yasaklanan Grup Yorum üzerindeki konser yasakları kaldırılsın.
*Grup Yorum üyelerine açılan davalar düşürülsün.
Grup yorum üyesi Helin Bölek de aynı taleplerle yaptığı ölüm orucu direnişinde 27 gün önce hayatını kaybetti.
Grup Yorum’un taleplerinin hükümet tarafından kabul edilmesi ve İbrahim Gökçek’in yaşatılması için açıklamalar yapılıyor.
Fransa’da yaşayan Sarı İsmail Ocağı’ndan Metin Doğan Dede, PİRHA’ya yazdığı yazıda, İbrahim Gökçek’in ölüm orucuna dikkat çekerek, Grup Yorum’un gayet insani ve meşru taleplerinin olduğu apaçık ortadadır. Bu taleplerin dahada geç olmadan kabul edilerek ölümlerin durdurulması sağlanmalıdır” dedi.
“Yöntem tartışmalarıyla vakit kaybetmeden bu canlarımızın yaşamaları için her türlü girişim yapılmalıdır” diyen Doğan, şunları ifade etti:
“Mazlumlar, asırlardır saraylara ve saltanatlara nice yiğitlerini kurban verdiler. Tarihsel efsanelerde Demirci Kava’nın, zalim Kral Dehak’a bir bir evlatlarını kurban verdiği gibi, malesef bugünde dünyanın dört bir yanında zalim iktidarlara gençlerimizi kurban vermeye devam ediyoruz. Ancak bu zulme dur deyip özgürlük meşalelerini yakacak olan yine ezilenlerin ve mazlumların kendisidir.”
Aynı zamanda Fransa Alevi İnanç Kurulu Başkanı da olan Metin Doğan kendi adına yaptığı açıklamada şunları yazdı:
“Tarih boyunca bir çok farklı medeniyetlerin, uygarlıkların ve kültürlerin hüküm sürdüğü yerkürede, binlerce yıldır ezenle ezilenin, karanlıkla aydınlığın, mazlum ile zalimin mücadelesi, diyalektik bir döngü şeklinde sürüp giderken zalimlerin adı her dönem değişsede zulüm hiç değişmedi.
Geçmişten günümüze, Erenler, Evliyalar, Enbiyalar, Ulu’lar, Pir’ler, bilge insanlar manevi bir güç kaynağı olarak topluma ışık tutarken, insanlar inançları ve kültürleri etrafında toplanarak birlik ve beraberliklerini sağlamışlardır.
Nice zalim krallar, padişahlar, firavunlar ve dünyaya sahip olma hırsıyla tutuşan diktatörler tarih sahnesinden lanetlenerek silinip giderken, Hak ve hakikat yolunda bedel ödeyerek zalime ve zulme karşı direniş geleneğini bugünlere kadar taşıyan İmam Hüseyin’ler, Pir Sultan’lar, Şah Kalender’ler, Seyit Rıza’lar ve kendisini insanlığa feda ederek toprağa düşen devrimciler, duruş ve kararlılıklarıyla her daim muhabbetle yâd edilerek gönlümüzde ve bilincimizde sonsuza dek yaşamaya devam edecekler.
“DAHA DA KARANLIK BİR DÖNEME GİDİLİYOR”
Bugün yeryüzünde her gün değişik nedenlerden dolayı bir çok insan yaşamını kaybediyor. Bir taraftan doğal afetler, salgın hastalıklar, sömürü kavgaları, savaşlar, kazalar ve açlık gibi nedenlerden dolayı insanlar vakitsiz şekilde göçüp giderken diğer taraftan da dünyanın dört bir yanında baskı, zulüm ve haksız uygulamalar devam ediyor. Türkiye’de de içinde bulunduğumuz şu süreçte koronavirüs salgını nedeniyle ciddi sıkıntılar ve can kayıpları yaşanmaya devam ederken, bir taraftan da hak ve özgürlükler daha da kısıtlanıyor. Korkunun egemen olmaya çalıştığı bir ortamda din siyasete alet edilmeye devam edilirken günden güne temel özgürlükler ve demokrasi bakımından daha da karanlık bir döneme doğru gidildiği gözlemleniyor.
“DÜŞÜNCE SUÇLUSU OLARAK TUTUKLANANLAR SERBEST BIRAKILMALI”
Sayısız insan KHK’larla mağdur edilmişken, binlerce insan düşünce suçuyla cezaevlerinde tutulurken, Korona bahanesiyle çeşitli torba yasalar çıkarılarak, son af düzenlemesiyle birlikte, çete liderleri ve dolandırıcılar bile serbest bırakılırken, düşünce suçluları, gazeteciler, avukatlar, siyasetçiler ve ilericiler bu uygulamanın kapsamı dışında bırakılıyor. Oysa, evrensel insan hakları beyannamelerine göre bile, insanlar başkalarının özgürlüğüne engel olmamak, ırkçı söylemlerde ve masum insanlara karşı şiddet çağrılarında bulunmamak kaidesiyle İfade ve kanaat özgürlüğü hakkına sahiptirler. İnsanların fikirlerine bu derece pranga vurulmamalıdır ve düşünce suçlusu olarak tutuklanan canlar serbest bırakılmalıdırlar.
“GRUP YORUM’UN TALEPLERİ GAYET İNSANİ VE MEŞRUDUR”
Pir Sultan Abdal’ın, “Bozuk düzende sağlam çark olmaz” dediği gibi, baskılar hayatın her alanında kendini göstermeye devam ederken diğer taraftan da özgürce sanatını icra edip türkülerini söylemeleri yasaklanan Grup Yorum’un üyeleri bugüne kadar defalarca tutuklandı. Cezaevlerine atılarak konserleri yasaklanan ve enstrümanları kırılan bu sanatçılar terör listelerine alındı. Tüm bu yaşananlara tepki olarak Grup Yorum üyesi Helin Bölek ve hukuksuz uygulamalarla özgürlüğü gaspedilen Mustafa Koçak, adalet talebiyle yaptıkları ölüm orucu eylemleri sonucu genç yaşta aramızdan ayrılarak beden varlıklarını toprağa devrettiler. 317 gündür ölüm orucunda olan İbrahim Gökçek’in durumu ise çok kritik. Yine Avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’da ölüm orucu eylemindeler.
Grup Yorum’un gayet insani ve meşru taleplerinin olduğu apaçık ortadadır. Bu taleplerin dahada geç olmadan kabul edilerek ölümlerin durdurulması sağlanmalıdır. Yöntem tartışmalarıyla vakit kaybetmeden bu canlarımızın yaşamaları için her türlü girişim yapılmalıdır. Mazlumlar, asırlardır saraylara ve saltanatlara nice yiğitlerini kurban verdiler. Tarihsel efsanelerde Demirci Kava’nın, zalim Kral Dehak’a bir bir evlatlarını kurban verdiği gibi, malesef bugünde dünyanın dört bir yanında zalim iktidarlara gençlerimizi kurban vermeye devam ediyoruz. Ancak bu zulme dur deyip özgürlük meşalelerini yakacak olan yine ezilenlerin ve mazlumların kendisidir.
“ALEVİLER HER DAİM MAZLUMLARIN YANINDA OLMAYI TERCİH ETTİ”
Şah-ı Merdan Ali’nin, “Bin kere mazlum olsanda bir kere zalim olma” deyimindeki gibi Aleviler inançları ve felsefeleri gereği, zalimliği değil, her daim mazlumların yanında olmayı tercih etti. Bu anlamda çağımızın Yezit’lerine ve Firavun’larına karşı güç birliği içerisinde Şah Hüseyin’lerin ve Musa peygamberlerin duruşunu sergilemek zorundayız. Alevi inanç önderlerinin, içinde bulunduğumuz böylesi bir durumda söyleyecek sözleri ve bir duruşu olmalıdır mutlaka.
Tüm bu duygularla, dünyada yaşanan adaletsizliklerin ve haksızlıkların son bulduğu, bütün insanların özgürce, kardeşçe ve barış içerisinde bir yaşam sürdüğü günlerin bizim olması dileğimle. Şah-ı Merdan Ali cümlemizin yardımcısı ola. Sevgi saygı ve muhabbetlerimle.”
PİRHA/FRANSA
Yoruma kapalı.