Alevi Haber Ajansi

Mersin Üniversitesi’nden atılan akademisyenden veda mektubu

“Bugün Arap kimyonuyla Kürt sumağının Yörük kekiğinin, Çukurova bereketi içinde harmanlandığı Mersin mutfağından çıkıp, başka bir yere yollanıyorum. Daha çorak olması yüksek ihtimal olan bir yere…”

Mersin Üniversitesi Rektörlüğü, Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ni imzalayan akademisyenlerin işine son vereceğini ve sözleşme süresi dolanlarla yeni sözleşme yapılmayacağını duyurmuştu. Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan da, sözleşmesi yenilenmeyecek yani işten çıkarılacak akademisyenlerden biri. 25 Aralık 2016 tarihi itibariyle Mersin Üniversitesi ile ilişiği kesilecek olan Ali Ekber Doğan, Mersin Üniversitesi camiasına bir veda mektubu yazdı. Doğan’ın verda mektubu sosyal medyada kısa sürede binlerce kişiye ulaştı. İşte MEÜ Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan’ın veda mektubu:

“Merhaba dostlar, arkadaşlar,

Mersin Üniversitesi Rektörü Ahmet Çamsarı ve ekibinin “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attığı için sözleşmesini uzatmayıp işten çıkardığı 10’uncu öğretim elemanı ben oldum. 20 yıl önce çalışmaya başladığım Mersin Üniversitesi’nden 25 Aralık itibariyle çıkartılmış oldum. Bu kararın haksız, hukuksuzluğu üzerine çok şey söylemenin de bir manası kalmadı artık ama çok kısa bir şey söyleyeyim: Dosyam gerekli kriterleri fazlasıyla karşılamasına, bölüm ve fakülte kurulları tarafından sözleşmemin yenilenmesi istenmesine karşın Rektör Ahmet Çamsarı hukuka ve teamüllere aykırı biçimde sözleşmemi uzatmadı. Kendisiyle mahkemeler ve tarih önünde hesaplaşacağız.

‘Beklenen karardı, şaşırmadım’

“Beklenen bir karar olduğu için şaşırmadım. Bugüne kadar 9 arkadaşım haksız yere işten atılmışken, tersi yönde bir karar beni daha fazla sıkıntıya sokacağı için biraz rahatladım bile diyebilirim. Üzüldüğüm şey, ülke ve üniversitede yaşanan anti-demokratik gidişatı tersine çevirememiş olmak ve Mersin’deki siz değerli arkadaşlarımdan, öğrencilerimden ayrı kalmak olacak.

Dediğim gibi beklediğimiz bir karar olduğu için kendimce bu yeni duruma dönük hazırlıklar yapmıştım. En son evimi boşaltıp, dostların evlerinde kalmaya başladım. Bir anda her şeyi geride bırakmaktansa, yavaş yavaş hazırlanma…”

‘En çok mutfaklarda vakit geçirdim’

“Kaldığım evlerde en fazla vakit geçirdiğim yerler mutfak oldu. Neden böyle tam bilmiyorum ama galiba mutfaklar evin en sıcak, en canlı yerleri olduğundan. Bir evde, pek çok kişi gibi en az yabancılık çektiğim yerin mutfak olması da bir neden olabilir. Bana eşlik edenlere ölümcül gelecek kadar yavaş olsa da; yemek yapmayı ve mutfakta vakit geçirmeyi de severim. Mutfakta özene bezene salata, meze, içki, kokteyl hazırlamak biraz olsun kafamı dağıtır, dinlendirir. Ferzan Özpetek filmlerindeki başkarakterler gibi pasta, kek hazırlayacak kadar da iddialı olmadığımı söyleyeyim.”

‘Mersin’deki günlerimi düşünüyorum’

“Şimdi bir dost evinin mutfağında Mersin’deki geçmişimi düşünüyorum…. Bankacılıktan istifa edip Mersin’e geldiğim günleri, Cevat Geray hocayı; kadro beklerken çektiğim parasızlıkları, yaptığım anket işlerini, o günlerde bana evlerini açan Bülent Ufuk abiyi, Mustafa Türkoğlu’nu, Ayşegül hocayı; oda arkadaşlarım Yaşar’ı, Bilal Baki’yi; birilerine fazla demokrat, özgürlükçü geldiği için Mersin Üniversitesi’ne 28 Şubat sürecinde yapılan darbeyi; yüksek lisans tez savunma günümde kuralcılık abidesi Tayfur hocanın odasından getirdiği Fenerbahçe kravatını; doktora için Ankara’ya gidişimizi, Mersin’e dönüşü, ilk öğrencilerimizi; Sevilay’ın ölümünü, anısını yaşatmak için arkadaşlarla yaptıklarımızı; 1 yıllığına Tunceli/Munzur Üniversitesi’ne gidişimi, Dersim’deki unutulmaz yılımı, dostlarımı; Mersin Üniversitesi’nde 2012-2014 arasında yürüttüğümüz servis-yemekhane kampanyalarını, mücadeleyi kazanma azmimize güç vermek adına dayanışma sofralarımıza yemek taşıyan kadın arkadaşlarımızın gururlu bakışlarını; şanlı Gezi günlerini, Barış Meydanı’nda binlerce insana Nazım’ı anlatmaya çalıştığım 3 Haziran akşamını; şimdiki Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı’nın hakkımda açtırdığı hakaret davasını, ona karşı yürütülen kampanyanın akademik kamuoyuna mal olmasını; Mersin’e göç eden Suriyelilerle temas etmek için Bediz’le çabalarımızı; umutlu 7 Haziran günlerini, Suruç katliamıyla başlayıp halen süren karabasan günlerini, 10 Ekim katliamından tesadüfen kurtulmayı, BAK bildirisi sonrası baskıları, Şener’in işten atıldığını öğrendiğim gün yaşadığım şoku, her işten çıkarılma sonrasında ayaklarımın okula daha zor gidişini; bu sürecin farklı aşamalarında farklı biçimlerde yanımızda olan dost-arkadaşları; yıllardır hiç ayrılmadığımız Vakkas’ı, Nihal’i, Nesim’i, Mürsel’i, Tayfun’u, İmam’ı, Sinan’ı, Nalan’ı, Aslan’ı, Ayla’yı, M. Takış’ı, Yılmaz’ı, Esra’yı, Gonca’yı, A. Sesal’ı, Samet’i, Ömer’i, Adem’i, Umut’u, Sakine’yi, Nilgün’ü, Ali’yi, Servet’i, Şenlik’i, Raziş’i, Arzu’yu, psikiyatristimi ve anmam gereken onlarca gerçek dost-yoldaşı; dayanışma gecelerinde yaşadığımız gurur ve coşkuyu, dayanışma akademilerini, bu süreçte ağır bir hastalığa yakalanan Belgin hocamızı, bir türlü ilerlemeyip kötüye giden doçentlik davamı en son da kaderdaş olduğumuz imzacı dostlarımı; zor yıl boyunca hayatımı güzelleştirir, destek olurken daha köktenci ve geniş ufuklu bakmayı hatırlatan Sevinç’i bu mutfakta düşündüm. Üç kadim dinle dinsizliğin sorunsuz yaşadığı, her cinsten, yaştan insanın rahatça dolaşıp bolca vakit geçirdiği sahil bandını, Anamurium’dan Yapraklıkoy’a denizi, Silifke’deki göz kamaştırıcı Dalyan’ı, Aynalıgöl’ü antik kentleri, turunç ağaçlarıyla Mersin’i ne çok sevdiğimi, hayatı yeterince yontamadığım erkek ‘düz’lüklerimle paylaştığım güzel kadınları da düşündüm tabii ki…”

‘Arap kimyonu, Kürt sumağı, Yörük kekiği…’

“Bugün Arap kimyonuyla Kürt sumağının Yörük kekiğinin, Çukurova bereketi içinde harmanlandığı Mersin mutfağından çıkıp, başka bir yere yollanıyorum. Daha çorak olması yüksek ihtimal olan bir yere. Ve elbette dostlar, uzak olmayan bir gelecekte, bu günler geçecek, farklılıklara kucak açan, atlet terlikle bisiklet süren bu saboş kentine döneceğim, döneceğiz. İşte o gün, tıpkı Ferzan Özpetek filmlerindeki, mutfaklardan başlayıp sokaklara taşan final sahnelerindeki gibi hep beraber güle-eğlene yemekler yapıp, halay çekeceğimiz, denizde taş sektirip, gökyüzünde yıldızları saymaktan gayri bir şeyi dert etmeyeceğimiz günler ve gecelerde birlikte olacağımıza dair inancımla hepinize sevgiler sunuyorum.”
Ali Ekber Doğan, Mersin Mutfakları
mersinyasam.net

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak