PİRHA – “Medyada Aleviler ve Alevi Medya” konferansında konuşan Prof. Dr. Bedriye Poyraz, “Alevilerin bütün mücadelesini aslında kamusal alana çıkış mücadelesi olarak okuyabiliriz. Hiçbir zaman Aleviler Türkiye’nin medyasında gerçek anlamda temsil edilmediler. Alevi toplumu, medya aracılığıyla hem birbirini gördü, tanıdı hem de Aleviliği öğrendi” dedi.
“Medyada Aleviler ve Alevi Medya” başlıklı konferans İstanbul Küçükçekmece’deki Garip Dede Cemevi’nde başladı. Konferansın açılış konuşmalarını Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Eşit Başkanı Nevin Kamilağaoğlu, Alevilerin Sesi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Kılıçkaya ile gazeteci, yazar Ümit Kıvanç yaptı.
“ALEVİLERİN TALEPLERİNİN TARTIŞILMASI MAYINLI BİR TARLA GİBİ”
İlk olarak söz alan AABK Eşit Başkanı Nevin Kamilağaoğlu şunları söyledi:
“Alevi medyasının konuşulup, tartışılması çok önemli. Basın, medya olmazsa demokrasiden söz edilemez. Türkiye’ye baktığımızda çok karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız. Dışarıdan baktığımızda medyanın üzerinde büyük baskının olduğu, adaletin, hukukun olmadığı bir ülke görüyoruz. Gazeteci tutukluluğu sıralamasında Türkiye ilk sıralarda yer alıyor. Alevilerin laiklik, eşit yurttaşlık ve insan hakları gibi bir derdi var. Türkiye medyası Aleviler söz konusu olduğunda şaş bakıyor. Alevilerin taleplerinin medyada tartışılması sanki mayınlı bir tarla gibi. Bunun giderilmesi gerekiyor.”
“ALEVİ MEDYASI, KURUMLARI ARASINDAKİ DAYANIŞMAYI GÜÇLENDİRMEK İSTİYORUZ”
Alevilerin Sesi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Kılıçkaya ise “Özellikle Alevilik ve medya üzerine çalışmış akademisyenleri bugün bir araya getirmek istedik. İlk kez böyle bir buluşma gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmalar harmanlanarak devam edecek. Hedefimiz Alevi medyası kurumları arasındaki dayanışmayı güçlendirmektir.” ifadelerini kullandı.
“GAZETECİLİK DERİN BİR İTİBAR KAYBI YAŞIYOR”
Gazeteci, yazar Ümit Kıvanç konuşmasında şunlara değindi:
“Azınlık basınından söz ediyoruz burada. Talihsiz bir dönemdeyiz. ‘Kirli bir havuz içerisinde temiz bir havuz nasıl yaratabiliriz’ diye konuşuyoruz. Gazetecilik derin bir itibar kaybı yaşıyor. Bu hayati bir mesele. Toplumla güven ilişkisi olmadan yapılamayacak bir iş. Demokrasiden vazgeçme süreci hızla ilerliyor. Gazetecilik, demokrasinin olmadığı bir yerde çok anlamsız bir hale gelir. Şimdi talimatla çalışan bir propaganda aygıtı olarak gazetecilik neredeyse ortadan kalkıyor. Bizi bağlayan hakikat mi yoksa kendi çıkarımız mı? Hakikati iyilerin sahiplenmesi gerekiyor.”
“ALEVİLER BELLİ DÖNEMDE HATIRLANAN BİR TOPLUM”
Konferansın “Medyada ötekiler ve Aleviler” başlıklı ilk oturumu Prof. Dr. Şükrü Aslan moderatörlüğünde, Prof. Dr. Nilüfer Timisi Nalçaoğlu, Prof. Dr. Bedriye Poyraz ve Doç. Dr. Nihal Kocabay Şener‘in katılımıyla yapıldı. Oturumu yöneten Prof. Dr. Şükrü Aslan “Böyle bir konferans bildiğim kadarıyla ilk kez yapılıyor. Alevi kurumları bir tür akademi gibidir aslında” dedi.
Prof. Dr. Nilüfer Timisi Nalçaoğlu, “Hatırla(ma)mak: Alevi kimliğinin medyada kurgulanışı” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:
“Cemevleri sadece bir ibadet merkezi değil aynı zamanda kamusallığın merkezi, bir eğitim alanı ve geleneğin, törenin, inancın kuşaklar arasında aktarılmasının bir mekanı. Böyle bir etkinliğin burada yapılması çok anlamlı. Medya dediğimizde gerçek, hakikat en önemli mesele. Medya gerçeğin sesi olarak ortaya çıktı. Gazeteciliğin yaşadığı kriz yeni bir şey değil. Kürtler, Aleviler 1980’den itibaren hakikat meselesiyle ilgilenmeye başladı. Alevilerin medyada görünürlüğü kendi sesinin peşinden koştuğu 1980’lerin ikinci yarısından itibaren söz konusu olduğu söylenebilir. Kendi medyaları, kendi dilleri içerisinden medyada görünür olmaya başladılar. Aleviler belli dönemlerde öne çıkarılan, hatırlanan ve sonra unutulan bir toplum.”
“MEDYA, MODERN ZAMANIN EN BÜYÜK KAMUSAL ALANI”
Prof. Dr. Bedriye Poyraz‘ın, “Alevi medyasının kamusal alana dahil olma mücadelesi” başlıklı konuşmasından öne çıkan satır başları ise şöyle:
“Kentleşmeyle birlikte kamusal alanın tanımı, boyutu medyaya dönüştü. Medya modern zamanın en büyük kamusal alanı. Orada görünüyorsanız varsınız, görünmüyorsanız yoksunuz. Alevilerin bütün mücadelesini aslında kamusal alana çıkış mücadelesi olarak okuyabiliriz. Hiçbir zaman Aleviler Türkiye’nin medyasında gerçek anlamda temsil edilmediler. Alevi hakikati hiçbir zaman hak ettiği biçimde orada temsil edilemedi. Aleviler de bir süre sonra kendi medyasını kurmaya başladılar.
Ana akım medyadan söz ettiğimizde Alevi ozanların TRT’ye girmesi çok önemli bir dönem. Davut Sulari, Aşık Daimi, Ali Ekber Çiçek, Turhan Engin, Yavuz Top, Musa Eroğlu, Arif Sağ TRT’de deyişler seslendiriyorlar. Ama orada ‘Alevi’ demiyorlar, ‘dost’ diyorlar. Aleviler ayrıca katliamlar ile medyada görünür oluyor. 1975-80 sürecinde medyada ‘Alevi’ kelimesi hiçbir şekilde geçmiyor. 1985-90 sürecinde ilk defa Hacı Bektaş Veli törenlerini Kültür Bakanlığı desteklemeye başlıyor. Türk-İslam sentezi anlayışıyla destekliyor. 1995-2000 sürecinde devlet hem radikal İslam meselesi hem de Kürt sorunu meselesi nedeniyle Hacı Bektaş Veli üzerinden Aleviler ile temas kurmaya çalışıyor.
Alevi toplumu, medya aracılığıyla hem birbirini gördü, tanıdı hem de Aleviliği öğrendi. Aleviler kente geldikten sonra tutunmak için Aleviliği unutmak zorunda kaldılar. Ama Sivas Katliamında çok net gördük ki devlet Alevileri unutmuyor.”
“ALEVİLER BİR BAŞKASININ AÇIKLAMASI ÜZERİNE GÖRÜNÜR OLUYOR”
Son olarak sunumunu yapan Doç. Dr. Nihal Kocabay Şener ise “Medyada Alevilerin temsili” başlıklı konuşmasında “Hükümetin konuyu gündeme getirdiği dönemlerde Alevilere yönelik haberlerin, yazıların kısmen yoğunlaştığını görüyoruz. Aleviler bir başkasının açıklaması üzerine görünüyor.” ifadelerini kullandı.
“MEDYANIN DİLİ HIZIR’IN DİLİ OLMALIDIR”
Doç. Dr. Nalan Ova ile Dr. Kumru Berfin Emre‘nin konuşmacı olarak katıldığı konferansın ikinci oturumu Doç. Dr. Veli Polat‘ın moderatörlüğünde gerçekleştirilirken, programa katılamayan Dr. Gülistan Elmacıoğlu‘nun gönderdiği bildiri de okundu.
Konferansın “Alevi medyası deneyimleri” başlıklı son oturumunda ise Necdet Saraç, Ali Kenanoğlu, Çilem Küçükkeleş, Özkan Lafatan, Recai Aksu ile Vedat Kara sunumlarını yaptı.
“Alevi medyasında kadın” başlıklı konuşmasını yapan Çilem Küçükkeleş, deneyimlerini anlatırken, “Dilimiz iyiyi, güzelliği çoğaltan bir dil olmak zorundadır. Medyanın dili Hızır’ın dili olursa kadının da dili olur. Alevi hareketine kadınları gösterme konusunda PİRHA, Can TV, Yol TV’nin katkısı büyüktür” dedi. Konferansın son konuşmacısı olarak söz alan Vedat Kara ise “Biryol Gazetesi deneyimi var. Yeni mecraları zorlamak, yapmak zorundayız. Gençlere de kadınlara da yer veren yapılanmaları oluşturmalıyız” ifadelerini kullandı.
PİRHA / İSTANBUL
Yoruma kapalı.