PİRHA – 30 yıldır Galatasaray Meydanı’nda mücadele yürüten Cumartesi Annesi İkbal Eren, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başarıya ulaşması için hükümetin samimi olması gerektiğini söyledi. Eren, “Meclis komisyonu gerçekten demokrasinin tecellisi için çalışacaksa, özellikle gözaltında kaybetmeler için bir komisyon kurulsun” diye konuştu.
Hayrettin Eren 21 Kasım 1980’de İstanbul Saraçhane’de aracıyla birlikte gözaltına alınıp Karagümrük Karakoluna götürüldü. Ertesi gün Eren’in arkadaşının aileye haber vermesi ardından baba ve anne, Karagümrük Karakoluna gitti. Karakoldaki görevliler, Hayrettin Eren’in İstanbul Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü söyledi. Gayrettepe’ye giden aileye, oğullarının orada da olmadığı söylendi.
Tekrar Karagümrük Karakoluna dönen aileye bu kez Hayrettin Eren’in, hiç gözaltına alınmadığı söylendi. Hayrettin Eren’in kullandığı araç, birçok kişi tarafından Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü otoparkında görülse de sonrasında bu bilgi de karşılık bulmadı. Ardından, aracın da izine rastlanılmadı. Aile tarafından yapılan suç duyurusu üzerine Askeri Savcılık tarafından başlatılan soruşturma neticesinde “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararı verildi.
Hayrettin Eren dosyası da tıpkı diğer binlerce faili meçhul olayındaki gibi hiç açılmadan karartıldı. Eren ailesi, dönemin baskıcı rejimi sebebiyle yaşadıkları konusunda bir kamuoyu da oluşturamadı.
Aradan 15 yıl geçmişti ki Galatasaray Meydanından yükselen sese Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren de dahil oldu. Cumartesi Anneleriyle birlikte tam 30 yıldır mücadele yürüten İkbal Eren, 20 Ağustos’ta da TBMM’de oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda konuştu. Barış ve Demokratik Toplum Süreciyle birlikte ilk kez TBMM çatısı altında dinlenen kayıp yakınları, yeni süreçle birlikte karanlık dönemin de perdelerinin açılmasını ümit ediyor.
“HAYRETTİN EREN İÇİN HİÇ HUKUK İŞLEMEDİ”
İkbal Eren ile Cumartesi Anneleri’nin 1072. hafta eyleminin yapıldığı gün, Galatasaray Meydanı’nda buluştuk. Elinde kırmızı karanfil ve Hayrettin Eren’in portresini taşıyan İkbal Eren, kayıpları ardından gelinen süreci şu sözlerle özetledi:
“1980 darbe dönemiydi. Kamuoyu oluşturamadık. Çünkü gazetelerde dahi bir haber yapamıyorduk. Hayrettin Eren’in gözaltına alındığı hep inkar edildiğinden kesinlikle ne bir dava açıldı ne de hukuksal bir süreç işledi. Babamın ve avukatlarımızın vermiş olduğu dilekçeler işleme konulmadı. Oysa beş tanık vardı. ‘Hukuki ne gibi girişimler yapıldı?’ diye sorduk ancak Hayrettin Eren için hiç hukuk işlemedi.”
“FAİLİ MEÇHULLERİ BİLMEYEN VEKİLLER VARDI!”
Cumartesi İnsanı İkbal Eren, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne dair de görüşlerini paylaştı. İkbal Eren, Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri ve Tahir Elçi Vakfı’nın, barışın sağlanması adına faili meçhullerin araştırılması için Meclis’e yaptığı önerilerin de karşılık bulması gerektiğini vurguladı. Meclis komisyonunda yaptıkları konuşmalar sebebiyle kimi milletvekillerinin “çok şaşırarak” dinlediğini belirten Eren, şunları aktardı:
“Komisyondan çağrı geldi ve biz görüştük, dinlendik. Taleplerimizi orada ilettik. Hem Türkiye’de gözaltında kaybetmenin ne olduğunu, nasıl başlayıp devam ettiğini anlattık. Bazı milletvekilleri hiç bilmiyordu ne yazık ki. Galatasaray Meydanı ya da Cumartesi Annelerini duymuş olsalar bile ne olduğunu bilmiyorlardı gerçekten. Çok şaşıranlar oldu.
Bizim bu komisyondan talebimiz şuydu; komisyon gerçekten samimiyse bu ülkede demokrasinin tecellisi için çalışacaklarsa bir komisyon kurulmalı. Hakikat ve Adaleti Araştırma Komisyonu! Özellikle gözaltında kaybetmeler için bir komisyon kurulsun. Bu komisyon sadece Meclis çatısı altında, milletvekillerinden oluşan bir komisyon değil; bilim insanları, antropologlar, Cumartesi Anneleri, Tabipler Birliği’nden veya ilgili bilim insanlarının da olduğu bir komisyon olmalı. Gözaltında kaybedilen insanların akıbetinin araştırılıp, sorumluların yargılanması talebimiz var. Hakça bir yargılama talep ettik. Ama bunun için komisyonun gerçekten samimi olması gerekiyor. Yani ‘Yaptım oldu. Bak ben bir girişimde bulundum’ görüntüsü vermek yerine, gerçekten eğer samimiyseler bizim bu taleplerimizi yerine getirirler. İnanmak istiyorum ama çok da umutlu olduğumu söyleyemem.”
Eren GÜVEN/İSTANBUL
Yoruma kapalı.