PİRHA – 696 sayılı KHK ile yasal duruma getirilen tek tip elbise uygulamasına tepki gösteren İstanbul İHD Başkanı ve Av. Gülseren Yoleri, tek tip elbise uygulamasının işkence olduğunu söyledi. Yoleri, “Sadece toplumsal dinamitlerin değil meclisinde üzerine düşeni yapıp bu işlerin hukuka uygun bir şekilde yürümesini sağlaması gerekir. Bütün bunları yapamıyorsa istifa edip gitmeleri çok daha hayırlı olacaktır” dedi.
Haberin Videosu
Olağanüstü Hal (OHAL) çerçevesinde çıkartılan 696 sayılı Kanunun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında cezaevinde hükümlü ve tutuklu bulunanların mahkemeye tek tip elbise ile getirilmesini öngören düzenlemeye tepkiler devam ediyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, tek tip elbise uygulamasının gündeme geldiği ilk günden bu yana ciddi eleştiriler yaptıklarını belirterek, şöyle konuştu:
“Tek tip elbise uygulamasının bir işkence olduğunun altını çiziyoruz. Bu uygulama hapishanelerde işkencenin sistematikleştirildiği özel bir alan oluşturacak. Türkiye’nin geçmişinde 83-84 yıllarında uygulanmıştı ve o zamanki tablo herkesin hala hafızalarında. Nasıl bir işkenceyle sonuçlandığını herkes biliyor. Yine uluslararası alanda bilinen bir uygulama bu. Değişik ülkelerde tek tip elbise uygulaması hala mevcut ama pek çok kez özellikle iktidarın gündeme getirirken referans gösterdiği Guantanamo Hapishanelerinde açık bir işkence yöntemi olarak uygulandığını biliyoruz.”
“TEK TİP ELBİSE UYGULAMASI BİR İŞKENCE”
Tek tip elbisenin sakıncalarına da değinen Yoleri, bu uygulama ile masumiyet karinesinin tamamen ortadan kaldırıldığını söyledi. Yoleri gerekçeleri hakkında ise şunları belirtti:
“Çünkü kişilerin bu elbiseyle hakim karşısına çıkmaları durumunda onlar hakkında daha ağır cezalar verildiğine dair araştırmalar mevcut. Kişilerin henüz tutuklu oldukları yani yargılamaları hala devam eden insanların bir suçlu yaftasıyla dolaşmaları anlamına geliyor. Ve bu suçlu muamelesi görmeleri anlamına geliyor. Tek tip elbise uygulamasına karşıyız, çünkü; tek tip elbise uygulaması bir işkence ve işkence insanlık suçu. Yani bunun herhangi bir yasayla herhangi bir KHK ile hayatımıza sokulması onun meşru bir uygulama olacağı ve işkence olmaktan çıkacağı anlamına gelmiyor.”
“BASKILARDAN DOLAYI TEPKİ KOYULAMIYOR”
“Maalesef ki artık Türkiye’de Anayasa’nın ve yasanın adı KHK” diyen Yoleri, ” KHK’ler her şeyin üstünde bir etki gücüne sahip. Tamamen hukuksuz bir şekilde bu etkiyi yaratıyor. Ama sonuç olarak hayatımızın önemli bir unsuru haline gelmiş durumda. Bunun kabul edilebilmesi mümkün değil” diye konuştu.
Tek tip elbise düzenlemesine tepkilerin henüz olmadığını kaydeden Yoleri, sonuçlarının toplum tarafından henüz bilinmediğini dile getirerek, ” İktidar, bugün toplumu baskısıyla o kadar yoğun bir şekilde sindirdi ki, yani itiraz eden herkesin tutuklandığı, işinden olduğu, hakkının, hukukunun kolaylıkla çiğnendiği, işkenceye maruz kaldığı bir Türkiye’den bahsediyoruz bugün. Dolayısıyla insanlar, “İktidar bunu ön görüyorsa ona karşı çıkmak, ağır bir fatura gerektirir” düşüncesiyle, sakıncalarını bilseler de karşı çıkmada zorlanıyorlar diye düşünüyoruz” dedi.
“İÇERİDEKİLERİN İTİRAZI NET, DIŞARIDA MÜCADELE ÖRGÜTLENMELİ”
“Bu bir işkence yöntemi ve buna her koşulda ve biçimde karşı çıkmak gerekiyor” diye ekleyen Yoleri, “Mahpusların karşı çıkacaklarına dair irade beyanları olmuştu daha önce bu uygulamayı kabul etmeyeceklerini söylemişlerdi. Kabul edilmeme ihtimalini de ön gören KHK, bu tek tip elbiseyi giymeyen ya da zarar verecek olanları ceza öngörmüş durumda. Disiplin cezalarıyla onları tamamen tecrit edecek. Onlara yapılacak şiddet uygulamasını ya da işkenceyi de meşrulaştıracak bir KHK de çıkarılmış oldu zaten. İçeridekilerin itirazı net onu biliyoruz, dışarıdan dan da bu itirazın yükseltilebilmesi açısından bu konuda duyarlı olan kurumların birlikte hareket etmesi ve mücadele örgütlemesi gerekir” ifadelerini kullandı.
İnsan haklarının bölüp, parçalanıp devredilmeyeceğini ve ertelenemeyeceğini vurgulayan Yoleri, “Tek tip elbise işkencedir, işkencenin o kadarı bu kadarı, şuna ya da buna yapılanından söz edilemez. Dolayısıyla bunun işkence olduğunu bilebilecek herkesin kime yapıldığına bakılmaksızın bu uygulamaya karşı çıkması lazım” diye konuştu.
“TEK TİP ELBİSE UYGULAMASINA KARŞI BİR PLATFORMUMUZ VAR”
“Tek tip elbise uygulamasına karşı kurulmuş bir platformumuz var buna karşı bir mücadele hattı oluşturacağız” hatırlatmasını yapan Yoleri, “Özellikle F Tipi cezaevlerine geçiş sürecinden de bildiğimiz devletin bazen çok katı bir şekilde uygulamak istediği bazı şeyler söz konusu olabiliyor. Ve burada da böyle bir katılık gözlemliyoruz. Bu katı uygulama süresince tabi ki yaşanan sorunlara müdahale edebilecek acil ekipler oluşturulmalı. Bu KHK’nin uygulanmaması için de hem hukuki açıdan yapılabilecek şeylerin yapılması gerekiyor, hem uluslararası alandan bir tepki organize etmek gerekiyor. Bunun içinde çabalarımız olacak” şeklinde konuştu.
“DEVLETİN DEVLETLİĞİNDEN ŞÜPHE ETTİĞİ BİR DÖNEMİ YAŞIYORUZ”
OHAL ilanıyla beraber çıkarılan KHK’lerin 30 tane olduğuna dikkat çeken Yoleri devamında şunları söyledi:
“Ama 30 KHK’nin sadece beş tanesi meclise getirildi, geri kalanı meclis denetiminin tamamen dışında. Normalde yasa gereği KHK’nin meclise sunulması ve meclisin de onaylamasına bağlı olarak yürürlük kazanması gerekirken, meclisin onayı ve bilgisi dışında bir KHK ile hayatımız yönlendiriliyor ve biçimlendiriliyor. Tam da meclisin harekete geçme zamanı. Yani sadece toplumun mücadele dinamiklerinin değil, meclisin de harekete geçmesi gerekiyor. Çünkü meclis bugün kendisini de töhmet altında bırakan çok önemli bir KHK ile karşı karşıya. Yani meclisin şunu söylemesi lazım: Benim onayıma sunulmadan, kanunun gereği yerine getirilmeden bunu uygulayamazsın. Nasıl ki biz hem hukuki olanaklarımızı kullanıyoruz, hem sivil itaatsizlik eylemi yapıyoruz, bir mücadele hattı sürdürüyoruz, meclis de eğer hala o vasfını koruduğunu düşünüyorsa buna karşı bir hareket geliştirmek zorunda. Çünkü bu çıkarılan KHK’de sadece tek tip elbise yok, bu KHK’de sivillerin de artık olaylara müdahale ettikleri durumda cezasız kalacaklarının garantisi var. Yani devletin devletliğinden şüphe ettiği bir dönem yaşıyoruz. Meclis böyle bir durumda artık kendisini göstermek zorunda. Bu işlerin hukuka uygun bir şekilde yürümesini sağlamak konusunda kendisini göstermek zorunda. Bütün bunları yapamıyorsa istifa edip gitmeleri çok daha hayırlı olacaktır.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.