PİRHA- Alevi Kültür Dernekleri Seferi Hisar Şubesi, ‘Maraş Katliamı’nın 47. yıl dönümü dolayısıyla bir anma gerçekleştirdi. Seferihisar şubesinde yapılan açıklamada, “Bu acıların bir daha yaşanmaması ve mücadele kararlılıklarını göstermek için toplandıklarını ifade ettiler.”
Maraş Katliamı’nın 47. yıl dönümünde yitirilenler, Alevi Kültür Dernekleri’nin Seferihisar şubesinde yapılan açıklamayla anıldı. Açıklamayı okuyan Serpil Deniz, “Bugün bir insanlık suçu olarak tarihe geçen, tarifsiz acıların çekildiği Maraş katliamını anmak, yitirdiklerimizin anısına saygı duymak için toplandıklarını” ifade ederek şunları dile getirdi:
“Maraş Katliamı 47’inci yılında acımız ve öfkemiz de ilk günkü gibi taze. Aradan yarım asır geçmesine rağmen bu karanlık tarih sayfası hafızamızdan silinmemiş; unutturulmak istenmesine karşın Alevi toplumunun kolektif belleğinde tüm çıplaklığıyla yaşamaya devam etmiştir. Çünkü Maraş, yalnızca geçmişte yaşanmış bir trajedi değil; adalet sağlanmadığı için bugünü ve geleceği tehdit eden açık bir yaradır. Maraş Katliamı’nın Koçgiri’de, Dersim’de, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de ve Ankara’da, Roboski’de, 19 Aralık Hayata Dönüş operasyonunda yaşananlarla birlikte toplumunun ortak hafızasında derin bir yara olarak hala kanamakta. Türkiye tarihinde kara puntolarla yazılan katliamları anmak toplumsal belleğimizin oluşması açısından da da çok önemli. İçimize acıtsa da, çok zor gelse de tarihi kendi çıkarları için yeniden yazanlara karşı da toplumsal hafızamızı korumak toplumsal bilincimizi besleyecektir. Çünkü toplumsal hafızamız yaratacağımız özgür geleceğimizde uçmamızı sağlayacak kanatlarımız olacaktır.” dedi.
“KATLİAMA ADIM ADIM ÖRÜLEREK GELİNDİ”
Katliam sürecinin adım adım örülerek, 19 Aralık tarihine gelindiğini belirten Deniz, “19 Aralık’ta başlayıp devletin gözü önünde 26 Aralık’a kadar süren bu katliama adım adım gelindi. Olaylar, gergin bir siyasi atmosferin ortasında, profesyonelce kurgulanmış provokasyonlarla başladı. Sinemaya atılan bomba, kışkırtıcı cenaze törenleri. Ancak fitili ateşleyen asıl unsur, hafızamızın en acı köşesine kazınan o nefret sözleriydi:
“Hac ile cennete gidemezsiniz, bir Kızılbaş öldüren cenneti garanti eder.”
Bu cümleler, bir halkın vicdanının kana düştüğü anın somutlaşmış halidir. O günlerde camilerden yayılan bu nefret çağrıları, hedef gösterilen Alevi yurttaşların canlarını almaya, evlerini ve işyerlerini yağmalayanlara ön ayak oldu.
O provokatif çağrılar ve eylemler; Alevilerin inançlarını ve en temel insan haklarını ortadan kaldırmaya yönelik dini bir gerekçe üreterek katliamın önünü açtı.
Mahalleler, günler öncesinden üç hilallerle işaretlenmiş, Alevilerin kapılarına çarpılar atılarak hedef açıkça belirlenmişti. Bu, eylemin kendiliğinden değil, planlı bir linç ve imha girişimi olduğunu gösteren en net delillerden biridir.
Resmi kayıtlara göre bile yüzün üzerinde can kaybı, yüzlerce yaralı, tecavüzler, yağmalar ve binlerce insanın zorla göç ettirilmesiyle sonuçlanan bu olaylar dizisi, basit bir “sağ-sol çatışması” olarak açıklanamaz. Maraş, sıradan bir cinnet anı değildi; o, Ülkücü (milliyetçi) gençlik, MİT ve Kontr-Gerilla işbirliği ile tezgahlanmış, devletin derin dehlizlerinde planlanmış sistemli bir Alevi kıyımıydı” dedi.
“KATLİAMIN GERÇEK FAİLLERİYLE YÜZLEŞİLMEDİ”
Bugüne kadar katliamın gerçek failleriyle ilgili kapsamlı bir hesaplaşma yaşanmadığını söyleyen Serpil Deniz, “Devlet, olayların üzerini örten karanlığı dağıtma yönünde irade göstermediği gibi bazı katiller MHP tarafından milletvekilliği ile ödüllendirilmiştir. Bu cezasızlık anlayışı, yalnızca Maraş’ın değil, sonrasında yaşanan pek çok katliamın da zeminini hazırlamış; 12 Eylül askeri darbesine giden sürecin toplumsal altyapısını oluşturmuştur.
Maraş davasının yıllarca sürüncemede bırakıldığını ve defalarca yapılan başvurulara rağmen Genelkurmay arşivlerini gizlemiş, katledilenlerin mezar yerlerini bile açıklanmamıştır. Gerçeklerin üstü sistematik bir şekilde kapatılmıştır. Devlet, kendi sorumluluğuyla yüzleşmek yerine Maraş’ta yaşananları ‘talihsiz olaylar’ olarak nitelendirmiş; kontrgerilla yapılanmalarının rolünü örtbas etmeyi tercih etmiştir. Alevi toplumu olarak bir kez daha açık ve net biçimde ifade ediyoruz: Maraş Katliamı bir insanlık suçudur. Bu suçla gerçek anlamda yüzleşilmeden, failler ve sorumlular ortaya çıkarılmadan, cezasızlık politikalarına son verilmeden bu ülkede toplumsal barışın kurulması mümkün değildir Genelkurmay ve ilgili tüm devlet arşivleri derhâl açılmalı; kayıplarımızın mezar yerleri gizlenmemeli, Maraş Katliamı bağımsız ve tarafsız bir şekilde yeniden soruşturulmalıdır” çağrısında bulundu.
19 Aralık’ta Maraş’ta olduğu gibi bugünde Suriye’de yaşanan Alevi katliamlarının aynı zihniyetin ürünü olduğunu ifade eden Serpil Deniz, açıklamanın sonunda şunları dile getirdi:
“Her iki coğrafyada da Aleviler soykırıma maruz kalmıştır. Bu durum, nefret siyasetinin sınır tanımadığını ve Alevi toplumuna yönelik tehdidin uluslararası bir boyut taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle bir coğrafyada yaşanan zulüm, başka bir coğrafyada yaşayan Alevilerin kaderinden bağımsız değildir. Acılarımız ortaktır; mücadelemiz de ortak olmak zorundadır. Biz Aleviler zulme karşı yaşamı, barışı ve insan onurunu savunan bir inancın ve tarihsel direncin talipleriyiz. Gerçekler ortaya çıkana, adalet sağlanana ve bu topraklarda eşit yurttaşlık tesis edilene kadar birleşik mücadelemizi sürdüreceğiz. Nasıl ki Maraş katliamında sol sosyalistlerle birleşik mücadele ile faşizm püskürtüldü ise yine bugün yüreğimizi yan yana koyarak çocuklarımız için özgür bir gelecek için mücadele edeceğiz ve katillerden hesap soracağız.” denildi.
Açıklamanın ardından şube içerisine geçen katılımcılar, burada lokmalarını paylaşarak, yitirilen canlar anısına söylenen türkülerle anmayı sonlandırdılar.
PİRHA/İZMİR

Yoruma kapalı.