PİRHA- Mamak Emek ve Demokrasi Güçleri “insanca yaşam için alanlardayız” şiarı ile miting düzenledi. Mitingte yapılan ortak açıklamada, “Haklarından ve yaşamlarından yoksun bırakılan biz işçiler, emekçiler, emekliler, kadınlar ve öğrenciler direnişimizi bir araya getirmek, hayatlarımızı ellerimize almaktan başka bir yolumuzun olmadığını bilmeliyiz. Bu düzen hep birlikte yeni yaşamı kuracağımız sosyalizm ile mümkün olacaktır” denildi.
Mamak Emek ve Demokrasi Güçleri “insanca yaşam için alanlardayız” şiarı ile miting düzenledi. Emek ve Demokrasi Güçleri’nin gerçekleştirdiği miting öncesi kitle Tekmezar Parkı’ndan Tuzluçayır Meydanı’na yürüdü. Yürüyüşün ardından ortak açıklama okundu. Açıklamayı, Hümeyra Hanrarici okudu.
“ÖLÜM SON DERECE UCUZ HÂLE GELMEKTEDİR”
Ülkede çalışan her iki kişiden en az birinin asgarî ücretle çalışmakta olduğunu belirten Hümeyra Hanrarici, şunları söyledi:
“Bu demektir ki her iki kişiden en az biri açlık sınırının altında yaşamaktadır. 2025 yılında da milyonlarca işçi, milyonlarca aile yine açlıkla sınanacaktır. Asgarî ücret zam oranı da, 2025 bütçesi de işçi emekçilere sefaleti dayatacaktır. Uluslararası sermayeye göbekten bağlı olan ülke ekonomisi bir krizin içindedir. Bu kriz yağma, rant, savaş ekonomisinin ihtiyaçları doğrultusunda, uluslararası tekellerin çıkarlarını koruyacak şekilde işçi sınıfının üzerine yıkılmıştır. Bu yeni değildir.
Sermaye işçi sınıfına sadece hayatta kalabileceği koşulları dayatarak krizin yükünü hafifletmek istemektedir. Krizden işçi sınıfının payına üç kuruş ücret, hayat pahalılığı, uzayan iş saatleri düşmüştür. İş cinayetleri, derinleşen borçlanma ve intiharlar açığa çıkan sonuçların en görünür olanlarıdır. Tüm bunlara eşlik eden çürüme giderek derinleşmektedir. Açlık, sefalet ne kadar normalleşirse günü kurtarma hâli o kadar normalleşmekte ve genelleşmektedir. Emekliler, asgarî ücretliler, okulların temiz olması, çocukların tok olması, devlet hastanelerinde bir muayenenin 4 dakikayı geçmesi, ulaşımın ücretsiz ya da indirimli olması onlar için hep zarar hep masraftır. Açlıkla sınananların yaşadıkları mahalleler, sokaklar hem satan için hem içen için uyuşturucu cennetidir; her bir cep telefonu günü kurtarmak zorunda kalan için kumarhaneye dönüşmüştür. Çaresizce sanal bahis, kumarhane ve uyuşturucu ağının içerisine çekilen milyonlarca işçinin maaş diye eline geçen üç kuruşa da bir başka yağmacı sürüsü göz dikmiştir. Devletle kol kola girmiş bu mafyatik ağ, işçileri, kadınları, gençleri hedefine alan devasa bir saldırıyı yönetmektedir. Her an her yerden yükselen şiddet bu çürümenin etkisi altında genelleşmiştir. Hayat pahalıdır, geçinmek pahalıdır, ayın sonunu getirmek oldukça zordur, çalışma koşulları insanî değildir. Ve hayat bu denli zorlaşırken, ölüm son derece ucuz hâle gelmektedir. Hepsi bir kurşun değerindedir.”
“İKTİDAR ÜÇ KURUŞLUK BİR HAYATI NORMALLEŞTİRMEK İSTEMEKTEDİR”
Bu saldırılar ile işçi sınıfına, kadınlara, gençlere diz çöktürmeyi hedeflediklerini belirten Hümeyra Hanrarici, “Bu saldırı hem ekonomik bir rant ve yağma üzerine kuruludur hem insana ait ne varsa bütünüyle hedefine alarak üç kuruşluk bir hayatı normalleştirmek istemektedir. İşçi sınıfına yönelen bu bütünlüklü saldırı karşısında elbette direnenler de vardır. Eski Bakanlardan Hüseyin Çelik’in ‘Gezi bizim şaftımızı kaydırdı’ itirafı gerçektir. Dahası Gezi’den bugüne sayısız direniş gerçekleşmiştir. Bu direnişler başta ekonomik temellidir ancak içinden geçtiğimiz son dönemde sendikal örgütlenme taleplerini içerecek şekilde nitelik kazanmaktadır. Yarın siyasal talepler de öne çıkacaktır. Bu aynı zamanda direnişle öğrenen ve gelişme gösteren bir sürecin işaretidir. Egemenler bu gerçeği çok iyi biliyorlar. İktidar iki cephede savaşmaktadır. İç cephe, bir yandan Kürt hareketine karşı savaş, diğer yandan da Gezi Direnişi ile birlikte başlayan ve süren direnişe karşı savaş demektir. Bu savaşın, Kürt cephesinde, keskinleşmiş emek sermaye çatışması ile Kürt halkına yönelik saldırılar tüm çıplaklığı ile açıktır. Seçim sonrası başlatılan kayyum politikaları, sınır bölgelerinde sürekli saldırıların gelişmesi, yarattıkları iç savaşın boyutunu bizlere göstermektedir. Bir yandan normalleşme gibi gösterdikleri söylemleri, diğer yandan bitirmedikleri ve daha da fazlalaştırdıkları saldırıları devam etmektedir. Seçilmiş belediye başkanlarından, muhtarlara kadar uydurdukları türlü türlü teoriler ile halkın iradesini hiçe sayıp, kendi gelecekleri için iç savaş koşullarında hareket etmektedirler. Demokratik kitle örgütlerine, sendika yöneticilerine kadar baskının boyutu artmıştır. Halklara tarihi boyunca katliamı gösterenler, mayalarının değişmediğini ve gerçek yüzlerini anlamayanlara da göstermeye devam etmişlerdir. Bizler Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Lazlar,Çerkezler Anadolu halkları olarak kan ve katliamdan başka bir şey göstermeyenler, kendi örgütlülüğü ile iradesi ile mücadele yürüten halklara savaşın her boyutuyla saldırmaktadır” dedi.
“EMPERYALİST SAVAŞIN KARŞISINDA DURMAK BUGÜN ZORUNLULUKTUR”
Hanrarici, “Bizler halklar ortak mücadele ile halkların kardeşliği şiarımız ile topyekün saldırılara karşı birlikte örgütlü güç ile hareket etmemiz gerekmektedir” diyerek şunları söyledi:
“7 Ekim ile birlikte direnişini daha da büyüten Filistin halkına karşı tetikçi İsrail’in saldırıları devam etmektedir. Ortadoğu’da ki savaş gün geçtikçe daha da genişlemekte ve bizlere etkilerini daha da sıcak hissetmektedir. Suç makinesi ABD ve NATO tetikçileri ile birlikte bölgeyi kana bulamaya devam etmektedirler. Bölge de gelişen direnişleri büyütmek ve sahip çıkmak, emperyalist savaşın karşısında durmak bugün zorunluluktur. İçeride yarattıkları savaşın, kürt illerinde yürütülen savaş ile birlikte savunma sanayi adı altında harcadıkları paraların ülke ekonomisine etkisini de bizlerin omuzlarına yüklemektedirler.”
“HALKLARIN ORTAK MÜCADELESİNİ BÜYÜTECEĞİZ”
İnsanca ve onurlu bir yaşam için örgütlenmekten başka çaremiz olmadığının altını çizen Hümeyra Hanrarici, şu ifadeleri kullandı:
“Ne savaşları bizim savaşımızdır ne de ekonomik krizleri bizim krizimizdir. Kendi cennetleri söz konusu olduğunda, bizlerin hiç bir önemi yoktur. Bu sebeple bizler kendi gücümüze güveneceğiz ve örgütleneceğiz. Bu nedenle işçilerin, kadınların, öğrencilerin, doğa ve yaşam savunucularının birlikteliği ile gelişen bir örgütlenme ve böylesi bir örgütlenmenin alabileceği her türden kazanım onların korkulu rüyası olacaktır. Bu olmasın diye, Soma madencileri Polonez işçileri ile birlikte mücadele etmesin, direnişler birbirleri için ve aynı zamanda kendi talepleri ile bir araya gelmesin istiyorlar. Çünkü yan yana gelen direnişlerin talepleri daha güçlü açığa çıkacaktır, direnenler örgütlü hareket etmenin gücünü göreceklerdir ve sonuç almayı öğreneceklerdir. İşte o zaman üç kuruşluk değil insanca ve onurlu bir yaşam talebi büyüyecektir ve direnişler tüm bu çürümüş, her yanından pislikler akan sistemin yıkılması için tek ve gerçek odak olacaklardır. Bize düşen, eğitimin, sağlığın, ulaşımın, temel ihtiyaçların ücretsiz olabilmesi koşulu ile sosyalizm için mücadele etmektir. Hastanelerin sağlık emekçileri tarafından, okulların, üniversitelerin öğretmenler, öğrenciler ve çalışanlar tarafından yönetilmesini sağlayacak yapılar kurmaktır. Haklarından ve yaşamlarından yoksun bırakılan biz işçiler, emekçiler, emekliler, kadınlar ve öğrenciler direnişimizi bir araya getirmek, hayatlarımızı ellerimize almaktan başka bir yolumuzun olmadığını bilmeliyiz. Bu düzen hep birlikte yeni yaşamı kuracağımız sosyalizm ile mümkün olacaktır. Bu birliktelik ve kardeşleşme mümkündür. Dahası başka bir çözüm yolu yoktur. Böylesi bir birlikteliği ve kardeşleşmeyi sağlayacak örgütlenme Birleşik Emek Cephesi’dir. Zaman direnişleri örgütleme, büyütme ve bir araya getirmeyi zorunlu kılıyor. Nasıl ki kriz kendi koşullarını bizlere dayatıyor, Birleşik Emek Cephesi ihtiyacı da mücadeleye kendini öyle dayatmaktadır. Birbirimizin kaderi birbirimizin ellerindedir. Halkların ortak mücadelesini büyüteceğiz. İnsanca ve onurlu bir yaşam için mücadelemizi büyüteceğiz.”
“DAYATILAN ANLAYIŞ ÜLKEYİ YAŞANMAZ HALE GELİRMİŞTİR”
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’ın mektubunun okunmasının ardından konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, “İçinden geçtiğimiz bu günlerde hem ülkede hem de Ortadoğu’da önemli gelişmelere tanık oluyoruz. Geldiğimiz konumum hep birlikte acısını cekiyoruz. Dayattıkları anlayış ülkemizi yaşanmaz hale gelmiştir. Emeğin pazarlığı yapılmaz, emek kutsaldır. Kayyum anlayışından vazgeçilmelidir. iktidara şunu söylüyoruz Kürtler barış istiyor” dedi.
Konuşmaların ardından miting açık kürsü şeklinde devam ederken; mitinge Tersname, Murat Yılmaz, İlmek Kadın Müzik Topluluğu şarkıları ile eşlik etti.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.