Alevi Haber Ajansi

Maden Kanunu’ndaki değişiklik teklifine DEM Parti’den şerh: Kamu yararı yok!

PİRHA – Milletvekili Celal Fırat, “Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin DEM Parti adına Muhalefet Şerhini TBMM’ye sundu. Fırat, “Kanun tekliflerinin istişareyle yapılmasını engelleyen AKP-MHP ittifakı modern demokrasilerin ve hukuk devletlerinin en temel hakkı olan yasa yapma hakkını ortadan kaldırmaktadır” dedi. 

Halkların Eşitlik Demokrasi Partisi (DEM Parti) 2/1959 Esas Nolu Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin Muhalefet Şerhinde bulundu.

“TOPLUMSAL YARAR VE KAMUSAL NİTELİK GÖZETİLMİYOR”

İstanbul Milletvekili Celal Fırat imzasıyla Meclis’e sunulan Muhalefet Şerhinin usule ilişkin değerlendirmesinde şu hususlara dikkat çekildi:

“7 kanunu ilgilendiren 16 maddelik kanun teklifi, birçoğu sektör oyuncularına avantaj ve kolaylık sağlama olarak değerlendirilebilecek düzenlemeler içermektedir. AKP iktidarının geçmiş dönemlerde de alışılagelmiş uygulamaları 28. Dönemde de devam etmektedir.

Kanunların komisyon sürecine gelmeden toplumun ilgili kesimlerinin temsilcileri olan odalar, sendikalar, dernekler veya demokratik kitle örgütlerinin görüşleri alınarak yapılması gerekliliğini bir kez daha vurgulamak gerekiyor.

Kanun tekliflerinin istişareyle yapılmasını engelleyen AKP-MHP ittifakı modern demokrasilerin ve hukuk devletlerinin en temel hakkı olan yasa yapma hakkını ortadan kaldırmaktadır. Yasa yapma hakkının zayıflatılması, halk egemenliğine yönelik en büyük darbelerden biridir. Çünkü halkın cebinden toplanan vergilerin nerelere harcanacağı ve demokratik-hukuk devletinin nasıl işleyeceğine işaret eden en önemli ilkelerden biri yasa yapma hakkıdır. Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 29 Ocak’ta biz üyelere iletilmiş ve 31 Ocak’ta komisyonda görüşülmesi öngörülmüştür.

Hükümet, ekonomik çıkarları gözeterek aceleyle hazırlanan kanunları, toplumsal yarar ve kamusal nitelik gözetilmeden toplumun genel çıkarlarına uygun olmayan bir biçimde hayata geçirmekte ve bu durum demokratik süreçlerin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Sermaye isteği uğruna yapılan bu çabalar, adalet, şeffaflık ve demokratik prensiplere aykırı bir yönetim anlayışının yansımasıdır. Bu kanunların halkın beklenti ve ihtiyaçlarına uygun olmayışı, demokratik katılımın sınırlanması ve sermayenin ayrıcalıklı bir konumda tutulması, ülkenin sosyal dengesizliklerle karşı karşıya kalmasına yol açmaktadır.

Bu kanun teklifi vesilesiyle bir kez daha belirtmek gerekir ki, AKP iktidarının yasa yapım süreçlerinde geliştirdiği bakış açısı ve takındığı tutum antidemokratiktir. Meclis’in adeta bir noter makamı olarak görülmesi her şeyden önce millet iradesine hakarettir. Muhalefetin uyarılarını yok sayan, önerilerini dikkate almayan demokratik anlayıştan uzak bir iktidar anlayışı ile karşı karşıyayız.”

“ÇEVRESEL SORUNLARA NEDEN OLACAKTIR”

DEM Parti Muhalefet Şerhinin genel değerlendirme bölümünde maden aramalarında yapılan usulsüzlüklere de dikkat çekildi. Maden çalışmada Maden Mühendisleri Odası’nın işin hiçbir tarafında olmadığına dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi:

“Kanada, Avustralya gibi dünyada madenciliğin en ileri teknolojik seviyede yapıldığı ülkelerde, Meslek Odaları bu düzenlemelerin sürükleyicisi konumunda bulunmaktadır.

Maden ruhsatlarının hızla ve düşük standartlarda verilmesi, çevresel düzenlemelerin ihmal edilmesine ve doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılmamasına yol açacağı için su kirliliği, toprak erozyonu, habitat kaybı gibi çevresel sorunlara neden olacaktır. Öte yandan hızlı verilen maden ruhsatları, yerel halkın katılımını ve bilgilendirilmesini azaltacağından yerel topluluklar üzerinde olumsuz etkilere sebebiyet verecektir. Ayrıca, iş sağlığı ve güvenliği standartlarının ihmal edilmesi gibi gerekçelerle maden sahasındaki çalışanların ve çevrede yaşayanların sağlığını tehdit edecektir.

“SU KAYNAKLARININ AZALMASINA YOL AÇACAKTIR”

Özetle, baraj gölleri, suni ve tabi göllerin üzerine yüzer GES (Güneş Enerjisi Sistemi) kurulmasının önü açılmaktadır. Ancak, baraj veya göl yüzeylerinde yenilenebilir enerji üretim sistemi kurulurken (yüzer GES), imar planının aranmaması ve sadece DSİ ve sulama birliklerine bu hak tanınırken, belediyelere bu hakkın tanınmaması sorunlu bir yaklaşımdır.

Güneş panellerinin inşa edilmesi ve bakımı sırasında kullanılan malzemeler veya kimyasallar, su kalitesini olumsuz etkileyecek faktörler arasındadır. Ayrıca, göl yüzeyinin güneş panelleri tarafından kapatılması fotosentezi azaltabilir ve suyun oksijen seviyelerini etkileyebilir. Benzer şekilde paneller su varlıklarının yüzey alanını azaltacak ve rüzgâr geçişinin engellenmesine sebebiyet vereceği için iklimsel etkiler doğuracaktır. Bu durum, göl seviyelerinde düşüşe ve su kaynaklarının azalmasına yol açacaktır. Kaldı ki imar planı yapılmaksızın, doğal alanlar üzerine enerji üretim tesisi kurulması izni verilecek olması kamu yararı taşımamaktadır.

“NÜKLEER SANTRALLER NÜKLEER FELAKET DEMEKTİR”

Nükleer Santral projelerinin derhal durdurulması gerektiğine vurgu yapılan DEM Parti şerhinde, Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatının temelinde oluşan çatlaklar nedeniyle tehlikelere de işaret edildi. Bilim insanlarının uyarıları ve kamuoyunun görüşünün dikkate alınması gerektiği ifade edilerek şöyle devam edildi:

“Toplumun genelini ilgilendiren, gelecek kuşakları riske sokan nükleer santral gibi projeler ve tüm yasal düzenlemeler TBMM`deki salt çoğunluk anlayışı ile asgari demokratik yönetim ilkeleri, saydamlık, açıklık, katılımcılık ve hesap verebilirlik değerleri göz ardı edilerek belirlenemez.

Rusya ile varılan anlaşma gereğince Akkuyu bölgesinde santral inşaatı için çalışmalar devam etmektedir. Akkuyu Nükleer Santrali sadece Mersin için değil tüm Türkiye ve bölge için ciddi bir tehdittir. Herhangi bir kaza olmasa dahi santralin yarattığı çevresel etkiler bölgeyi derinden etkileyecektir.

Akkuyu Nükleer Santrali enerjide dışa bağımlılığı azaltacak bir seçenek de asla değildir. Teknolojide, yakıtta hatta teknik personelde Rusya’ya bağımlı olunması dışa bağımlılığı azaltacak değil arttıracak bir faktördür. Santral enerjiden ziyade askeri stratejik açıdan tercih edilmektedir ki bu durumun da ülke ve bölge barışına hizmet etmeyeceği açıktır. Tersine bölgeyi hedef haline getirecektir.

Nükleer Güç Santralleri insanlar ve çevre için ciddi risk oluşturan tehlikeli sistemlerdir. NGS’nde radyoaktif maddeler elektriğe dönüştürülmektedir. Nükleer santrallerde hammadde olarak uranyum kullanılmaktadır. Olası bir nükleer felaketin en canlı örneği Çernobil Faciasıdır. Bu faciada bulutlarla taşınan radyasyon uzun vadede özellikle kanser olmak üzere birçok hastalık çeşidi ile insanların ölümüne neden olmuştur. 1986’da Ukrayna’da meydana gelen facianın etkisi hala sürmektedir, bunu anlamak için Karadeniz bölgesindeki kanser vakalarındaki artışa bakmak yeterlidir.

2011’de Japonya/Fukuşima’da meydana gelen sızıntıda ortaya çıkan radyasyonun bugün tüm dünya denizlerini etkilediği bilimsel verilerle ispatlanmıştır. Yalnızca Mersin Akkuyu’da değil, Sinop’ta, Tekirdağ’da yapımı amaçlanan nükleer santrallerin yapımlarının, hangi ülke ile anlaşmalı yapılıyor olursa olsun, bir an önce durdurulması gerekmektedir.

Bu vesileyle ifade etmek gerekir ki; uzmanlar, Akkuyu Nükleer Santralinin yer, zemin ve deprem etütlerine göre uygun bölgede olmadığını, 25 kilometre uzaklığındaki aktif Ecemiş fay hattında meydana gelecek bir depremde tam bir felaket yaşanabileceğini, bu durumdan Türkiye’nin yanı sıra, tüm Ortadoğu’nun etkileneceğini belirtmişlerdir.

Bütün bu anlatımlar, bütün bu örnekler bizlere bir şeyler söylemektedir. Nükleer enerji bir çözüm değil, dünyanın geleceğini, çevresini, doğasını yok oluşa sürükleyen bir felakettir.  Buna kimse izin vermemeli, buna kimse evet dememelidir.”

“KAMU YARARI TAŞIMAMAKTADIR”

DEM Parti’nin ilgili maddeler üzerine değerlendirmesi ise şu yönde oldu:

“Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu’nun (UMREK) sil baştan yeniden yapılandırılması ve meslek odalarının bu yapının sivil ayağını temsil edecek şekilde sistemin merkezinde yer alması ile sorun bir nebze çözüme kavuşabilecektir. Bu şekliyle siyasallaşmış ve iktidarın bir organına dönüşmüş UMREK sağlıklı bir raporlama ve teknik faaliyet yürütemez. Bilimsel çalışmaların kamu yararına bir sonuca ulaşması ve UMREK kodu ile nitelikli raporlama sisteminin hayata geçirilmesi için Yerbilimleri, Maden ve Metalürji Profesyonelleri Birliği’nin (YERMAM) siyasi otoriteden bağımsız ve tarafsız bir şekilde yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır.

Dolayısıyla, Maden Kanunu’nda yapılmak istenen ilk üç maddedeki değişiklik geri çekilmelidir.

Dolayısıyla, tüketim yerinde yapılan ve dağıtım, yerel üretimin en sağlıklı biçimde planlanabilmesi için yerel yönetimlere daha fazla inisiyatif verilmelidir. Şüphe götürmeyecek biçimde kamu malı sayılması gereken su yüzeyinin kullanımı, başta belediyeler olmak üzere kamu kuruluşlarına bırakılmalıdır. Kaldı ki imar planı yapılmaksızın, doğal alanlar üzerine enerji üretim tesisi kurulması izni verilecek olması kamu yararı taşımamaktadır.”

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak