Alevi Haber Ajansi

Kurum başkanlarından Cem Vakfı’na tepki: Yol’umuzun devletle bağı yoktur, özgündür!

PİRHA- Alevi kurum başkanları, Cem Vakfı’ndan, Diyanet, MİT ve HÜDA PAR’a gönderilen dilekçe sebebiyle tepkilerini dile getirdi. Alevi kurum başkanları, “Cem Vakfı, yükselen Alevi hak mücadelesini her dönem engellemek için bir aparat görevi görüyor. Bu hamle ile tam da barış sürecinde Alevilerin barış taraftarı olup Kürt hareketiyle ortaklanmasının önüne geçmek istemekteler” diye ifade etti.

Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Vakfı (Cem Vakfı), Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Diyanet İşleri Başkanlığı ve HÜDA PAR’a geçtiğimiz Haziran ayında dilekçe yazdığı ortaya çıktı.

Söz konusu dilekçede, Aleviliğin Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı bir biçimde inanç olarak tanınması istendi. Vakıf, Alevi dedelerinin (Dede-Baba) devlet nezdinde “inanç önderi” olarak kabul edilmesi, cemevlerinde görev yapan personelin kamu görevlisi statüsüne geçirilmesi ve zorunlu din derslerinin seçmeli hale getirilmesi taleplerini de açıkladı.

Cem Vakfı’nın, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Diyanet İşleri Başkanlığı ve HÜDA PAR’a mektup gönderdiğinin ortaya çıkması tepkileri de beraberinde getirdi.

Alevi inancının rızalık üzerine kurulduğunu vurgulayan Aleviler, Aleviliğin, ne saraya, ne de istihbarata kapı çalarak var olmadığının altını çizdi.

Aleviliğin, devletten “izin” değil, insandan “rızalık” isteyen bir inanç olduğu yorumları öne çıkarken, mektuplarının gönderildiği kurumların her birinin, Alevi toplumunun hafızasında yara açmış kurumlar olduğu belirtildi.

“ALEVİLİK, TANIMA SIĞMAZ!”

Bu kurumlara Aleviliği “tanıyın” demek ile, ‘kurdu koyunlara bekçi yapma’nın aynı olduğunu dile getiren Aleviler, Aleviliği İslam ile daraltmanın, Diyanet’in söylemini meşrulaştırmak olduğunun altını çizdiler.

Aleviliğin halkın adalet, paylaşım ve eşitlik arayışının Yol’u olduğunu dile getiren Aleviler, “Devletin tanımladığı her inanç, bir gün o tanımın sınırlarına mahkûm olur. Alevilik, tanıma sığmaz; çünkü onun harfleri dille değil, direnişle yazılmıştır. Alevilik, iktidardan onay alarak değil, zulme baş kaldırarak var oldu” dedi.

“ALEVİLİĞİN TALEBİ ‘TANINMAK’ DEĞİL, EŞİT YAŞAMAKTIR”

Aleviler, yorumlarını şöyle sürdürdü:

“Alevi toplumunun inanç merkezlerinin hâlâ ibadethane sayılmadığı, zorunlu din derslerinin hâlâ dayatılıyor, Alevi köylerine hâlâ imam atanmaya çalışıldığı bir dönemde Diyanet’e “bizi tanıyın” demek, yangını söndürmek için benzine dilekçe dökmektir. Aleviliğin talebi “tanınmak” değil, “eşit yaşamak”tır. Laik bir ülkede hiçbir inanç devletten onay almak zorunda kalmamalıdır. Devletin görevi inançları tanımlamak değil, hepsine eşit mesafede durmaktır. Alevilik devletin sofrasında yer açmak için değil, halkın vicdanında adalet sofrasını büyütmek için vardır. Cem Vakfı’nın gönderdiği mektuplar, bir inancın bürokrasiye sığdırılmasının sembolü oldu. Oysa Alevilik, dilekçeyle değil, deyişle konuşur. Hakikat, devlet kapılarında değil; cem meydanında, niyazda, lokmada, rızalıkta bulunur. Alevilik, devletin tanımını değil, halkın vicdanını bekler.”

ALEVİ KURUM BAŞKANLARINDAN TEPKİ!

Cem Vakfı’nın dilekçesine Alevi kurum temsilcileri de tepki gösterdi. Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Aleviliğin, Cem Vakfı’nın tanımladığı gibi bir inanç olmadığının altını çizerek şu sözlerle tepki gösterdi:

“Halk nasıl inanıyorsa o şekilde ibadetini yapar, ocağını, Yol’unu sürdürür. Bizimki bir din değildir, Yol’dur. Yol’umuzun da devletle bağı yoktur, özgündür. Cem Vakfı’nın, devlet tarafından, Demirel’in talimatıyla kurulduğu tescillenmiş bir durumdur. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı da Süleyman Soylu döneminde kurulup cemevleri ziyaret edilip yardımlarla, baskılarla kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. İnsanların kendi öz gücüyle yaptığı kurumlar, bu şekilde baskıyla ele geçirilmiş vaziyette.

Alevilik, bu şekilde kabul edilirse Alevilik olmaktan; yani Reya Hakk olmaktan, halkın gönlündeki, nezdindeki inanç olmaktan uzaklaşacak. Bu yapılanlar, devletin Aleviliği İslam inancı içinde eritmeye çalıştığı politikalarının zirve yapmış halidir. Yani devlet, kendi kurduğu kurumuyla tekrar Alevilik adına, kendi kurumlarına; Diyanet’ine ve Alevilerin en çok mesafeli durduğu Hüda Par gibi bir kuruma dilekçe vererek inancın ‘din’ olarak tanınmasını istiyor. Bunu bir ‘inanç’ ve ‘yol’ olarak da zaten tarif etmiyor. Yapılanların bizim nezdimizde hiçbir geçerliliği, kıymeti yoktur. Şimdi bu hamle ile tam da barış sürecinde Alevilerin barış taraftarı olup Kürt hareketiyle ortaklanmasının önüne geçmek istemekteler. İyi niyetli bir adım olarak görmüyoruz.”

“KURULUŞ AMACINI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIYOR”

Cem Vakfı’na tepki gösteren bir diğer isim de Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Mustafa Aslan oldu. Üç farklı adrese gönderilen söz konusu dilekçeye işaret eden Aslan “Cem Vakfı’nın kuruluşundan bugüne kadarki misyonunun aynısı. Demokratik Alevi kurumlarının taleplerini sulandıran, iktidar yanlılarına şirin gözükmeye çalışan bir misyon üstleniyor” eleştirisini yaptı.

“Alevi toplumunun talepleri ne Milli İstihbaratın, ne Diyanet’in ne İçişleri Bakanlığı’nın, ne de gerici, ırkçı bir partinin konusu değildir” diyen Aslan, şu görüşleri paylaştı:

“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını talep eden Alevi örgütlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı’na bir talepte bulunup inancımızın ne olduğunu ya da kabulüne dair bir söz kurmak ancak ve ancak Cem Vakfı gibi bir kuruma yakışır. Bu sadece Alevi kurumların taleplerini sulandırmaktır. Cem Vakfı hangi amaçla kuruldu? Bugün de o amacını sürdürmeye çalışıyor.

Son dönemlerde moda oldu. Alevi Güç Platformu gibi milliyetçi, ırkçı, tekçi anlayışlar devrede. Yeni yeni Alevi kurumları oluşturuyorlar. Alevilerin taleplerini, gündemi değiştirmeye çalışan, suni gündem yaratmaya çalışan anlayışlar arttı. Cem Vakfı’nın da amacı aynı. Sadece mevcut demokratik Alevi kurumlarının eşit yurttaşlık mücadelesini sekteye vurmak, gündem değiştirmekten başka bir şey değil.”

“DEVLETE ‘KIYMETİMİZİ BİLİN’ MESAJINI VERMEYE ÇALIŞIYORLAR”

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe de Cem Vakfı’nın söz konusu dilekçeyle “devletin kendisine yüklediği misyonu yerine getirdiğini” söyledi. Erçe, eleştirilerini şu cümlelerle sürdürdü:

“Cem Vakfı, bir truva atı görevi de görüyor. Maalesef yükselen Alevi hak mücadelesini her dönem engellemek, kendi içinde kırmak için bir aparat görevi görüyor. Ne zaman Aleviler ayağa kalksalar, ne zaman toplu hareket etme eğilimi içerisinde olsalar var olan hareketi mücadeleyi kırmaya çalışıyorlar. Şimdi de kafa karıştıran, Alevilik inancıyla asla örtüşmeyen, uzaktan yakından ilgisi olmayacak ifadelerle Hüda Par gibi Sivas Katliamı’nda rol oynamış bir anlayışa, MİT ve devletin birimleriyle yazışarak, Alevi dünyasının üzerinde uzlaştığı bütün talepleri bir anlamıyla kıvırıp, sulandırarak yeni bir hat çizmeye çalışıyor. Ve aslında bir anlamda da devlete bir mesaj daha veriyor. ‘Kurulduğu günde bize hangi misyonu yüklediyseniz aynı yerdeyiz, aynı yerde size hizmet ediyoruz. Kıymetimizi de bilin’ mesajını vermeye çalışıyor.”

Eren GÜVEN/İSTANBUL

İLGİLİ HABERLER

Cem Vakfı’ndan MİT’e, Diyanet’e ve HÜDA-PAR’a Aleviliğin tanınması için dilekçe!

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.