PİRHA-Alevilerin Türk olduğunu iddia etmenin Alevilere haksızlık ve iftara olduğunu söyleyen Kürt araştırmacı-yazar Mehmet Öncü, “Seyit Kekil Dersimli bir Pirdir, Reya Heq inancı üzerine bir kitap yazmıştır. Seyit Kekil’in anlatımına göre Ehlibeyt soyu, Arap Yarımadası’nda üzerinde baskı olunca zulümden kaçıp Fırat’ın doğusuna, Adıyaman’a yerleşmişlerdir. Adıyaman Alevi inancının yayılması açısından önemli bir yere sahip. Kureyşan Ocağı burada doğmuş ardından Moğol saldırılarından dolayı Dersim’e göç etmiş, saldırıların durmasıyla birlikte Antep’e ve Adıyaman’a geri dönmüşlerdir” dedi.
40 yıldır Kürt sözlü edebiyatı alanında derleme çalışmaları yapan Kürt araştırmacı-yazar Mehmet Öncü, roman, hikaye, şiir, bilmece, atasözü ve araştırma alanında yazıları var.
Ele aldığı yazılarda Alevilerin, farklı inançta yer alan kişilerin sosyal-politik yaşamlarını yazıya döken Kürt araştırmacı-yazar Mehmet Öncü, Adıyaman’da Selçuklular döneminde Baba İshak ayaklanmasını da yer vermiştir. Aleviler için önemli bir yere sahip olan Adıyaman’da Ehlibeyt soyunun buraya yerleştiği ve Alevi inancında önemli bir figürü olan Hacı Bektaş Veli’nin bu kentte eğitim aldığı, eğitiminin ardından Alevi inancını yaydığını ifade etti.
Öncü, Alevilerin önemli ocaklarından olan Kureyşan Ocağı’nın Adıyaman’dan geldiğini Moğol saldırılarıyla birlikte Dersim’e yerleştiğini söyledi. Öncü, Moğol istilasının sona ermesiyle birlikte Kureyşan Ocağı’nın tekrardan Adıyaman’a ve Antep’e gelerek ikamet ettiğini belirtti.
“19 KELİMEYİ 19 BİN KELİMEYE ÇIKARACAĞIMA SÖZ VERDİM, ŞİMDİ 50 BİN KELİME YAZDIM”
Kürtçe derlediği kelimeler nedeniyle polisler tarafından şiddete maruz kaldığını söyleyen Mehmet Öncü, “Adıyaman’da eskiden sokağa çıktığınızda konuşulan tek dil Kürtçeydi. Konuşurken kibar bir dil kullanırlardı. Osmanlı döneminde toplumun yüzde 90’ı Kürtçe konuşurdu. Kalan yüzde 10’luk kesimini de Ermeniler, Süryaniler oluşturuyordu. 17 yaşındayken çevremdeki büyüklerimden öğrendiğim Kürtçe kelimeleri kağıda yazıyordum. Bir gün annemin yanında oturup konuştuğu kelimeleri kağıda aktarıyordum. O dönemde polisler sık sık aramalar yapıyordu. Benim yazdığım kelimeler polisin eline geçince beni karakola götürdüler. O süreçte insanları falakaya yatırıyorlardı. Karakol komutanı bana bu yazı nedir diye sordu? Ben de annemden öğrendiğim Kürtçe kelimeleri unutulmaması için kağıda yazdığımı söyledim. Bana büyük baskı uyguladılar. Ben de çıktığımda yazdığım 19 kelimeyi 19 bin sayıya çıkaracağım diye kendi kendime söz verdim. Zamanla yaptığım çalışmalarla birlikte bu sayı 50 bine ulaştı ve kitabımı yazdım” dedi.
“RESMİ İDEOLOJİ GERÇEĞİ YANSITMIYOR”
Kürtlerin derin bir kültürünün olduğunu belirten Mehmet Öncü, “Sadece Diyarbakır’daki yemek kültürü İspanya ile eş değer. Ne yazık ki bu çalışmaları araştıracak, yazacak kişi sayısı az. Hem teknik yönden hem yetişecek insan olmadığı için her şey yerinde duruyor ve ilerletilemiyor. Eğer bu çalışmalar üzerine yoğunluk gösterilirse çok şey ortaya çıkar. Adıyaman hakkında yazılan tarih gerçeği yansıtmıyor. Adıyaman’ın tarihsel geçmişinde yer alan birçok inancın kültürün resmi ideoloji de yer almıyor. Adıyaman hakkında çok belge biriktirdim. Şimdiye kadar yazılanlar gerçeği yansıtmıyordu. Ben de ‘Başka bir gözden’ yazmaya karar verdim. Çünkü şimdiye kadar genelde sistemler kendilerine göre yazılar yazdı. Bende daha önce burada yaşayan sistemin karşısında duran Ermenilerin, Alevilerin, Süryanilerin ve Ezidilerin olduğu açıdan kaleme aldım” diye ifade etti.
“ALEVİLERİN TÜRK OLDUĞUNU SÖYLEMEK HAKSIZLIK OLUR, İFTİRA OLUR”
Alevilerin Türk olduğunu iddia etmenin Alevilere haksızlık ve iftara olduğunu söyleyen Öncü, konuşmasının devamında şunları dile getirdi:
“Yaresan Alevilerinin geçmişi Kürt’tür ve bu şekliyle Aleviler Kürtlerden oluşmaktadır. Daha sonradan başka aşiretler bu inancı kabul etmiştir. Alevilerin Piri Ebu Vefa’dır ve Kürt’tür. Dilin asimilasyonunun önüne geçmek zor. Çünkü bir dilin unutulmaması, asimilasyona uğramaması için ana dilde eğitim şarttır. Bir diğer husus da dilin toplumda yani sokakta konuşulması gerekiyor. Üçüncü olarak da dilin korunması ve korumaya alınması gerekiyor. Maalesef Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Kürtçe dili üzerinde çok baskı uygulandığı ve yasaklandığı için Kürtçenin konuşulması azaldı. Hala da dil üzerindeki baskılar devam ediyor ve hala bir çözüm üretilemiyor. Dil ne kadar evde konuşulursa da konuşulsun unutulmasının önüne geçemeyiz. Bunun önüne geçmenin koşulu eğitim dili olmasından geçiyor” dedi.
“ADIYAMAN ALEVİ İNANCININ YAYILMASINDA ÖNEMLİ BİR YER”
Kürtçe’nin unutulmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Öncü, “Kimse dilin yok olacağını düşünmesin, bu dilin geçmişi çok eskilere kadar dayanıyor. Öyle ki eski Kürtçe de belge olduğu kadar diğer dillerde bu o kadar değildir. Tarihe bakarsanız Kürtler taşların üzerine bile yazı yazmışlardır. Seyit Kekil Dersimli bir Pirdir, Reya Heq inancı üzerine bir kitap yazmıştır. Seyit Kekil’in anlatımına göre Ehlibeyt soyu, Arap Yarımadası’nda üzerinde baskı olunca zulümden kaçıp Fırat’ın doğusuna, Adıyaman’a yerleşmişlerdir. Bunların içinde yüzlerce alim bulunuyor. Bunların bir kısmı buradan İslahiye’ye geçiyor. Bunlardan Hacı Bektaş Veli’nin atası ise İslahiye’ye yerleşip tekke açıyor. Hacı Bektaş ve Menteşe Bey tekrardan Adıyaman’a yerleşip eğitim alıyorlar. Seyit Kekil’in anlatımına göre o zamanlarda Adıyaman’da çok önemli ve düzenli eğitim alıyorlarmış. Buradan aldıkları eğitimin ardından Elbistan’a yerleşip tekke açıyorlar. Bunu Baba İshak’ın tarihinde de bunu görebiliyoruz. Bu şekilde baktığımızda Adıyaman Alevi inancının yayılması açısından önemli bir yere sahip. Kureyşan Ocağı burada doğmuş ardından Moğol saldırılarından dolayı Dersim’e göç etmiş, saldırıların durmasıyla birlikte Antep’e ve Adıyaman’a geri dönmüşlerdir” diye konuştu.
Kamber YILDIZ/ADIYAMAN
Yoruma kapalı.