PİRHA- Malatya Kürecik’te halıcılık her şeye rağmen devam ediyor. Yazar Alişan Hayırlı, Akçadağ’ın Kürecik mahallelerinde devam eden halıcılık sanatını yazdı. Hayırlı, sanayileşmeyle birlikte küresel yaşam tarzının eski kültürleri yok ettiğini vurgulayarak, koyunculuğun bitmesiyle birlikte yünlerin azaldığını bunun da dokumayı etkilediğini kaydetti.
Malatyalı Yazar Alişan Hayırlı, Akçadağ’ın Kürecik mahallelerinde devam eden halıcılık sanatını yazdı.
Hayırlı, “Milletimizin geçmişten günümüze kadar ulaşan en önemli geleneksel el sanatlarının başında gelmektedir “halıcılık”… Sanayileşme ile birlikte kimi el sanatları unutulmaya yüz tutulmuş olsa da el dokumaları, birbirinden renkli ve manalı kilim ve halılarımız kimi yörelerde zor şartlarda yaşatılmakta, kadınlarımız hâlâ bu sevdadan vazgeçmemektedir. İşte bu yörelerimizden biridir Kürecik” dedi.
“Kürecik ve köylerinde halen el dokumaları tezgâhları evlerin en müstesna yerini süslemektedir. Hem bir geçim kaynağı hem de eski geleneksel el sanatlarını devam ettirme aşkı ile dokunmaktadır halılar” diyen Alişan Hayırlı yazısını şöyle sürdürdü:
“Geçen gün, yöreyi adı gibi bilen ve köylüler arasında sevilip sayılan rehberimiz Ahmet Sevin gezdirdi bizi Kürecik ve köylerini. Hangi köye gitsek kapılar açılıyor, ikramlar yapılıyor, köylü kadınlar el sanatları alanında maharetlerini gösteriyor.
Başlıca geçim kaynakları hayvancılık ve tarım olmakla birlikte bazı köylerde hem ek gelir sağlamak hem de eski kültürlerini devam ettirmek amacıyla tezgâhlarda ilmikler atılmaya devam ediliyor.
“KÜRESEL HAYAT TARZI ESKİ KÜLTÜRLERİ YAKIP KÜL ETTİ”
Sanayileşme ile birlikte küresel hayat tarzı, eski kültürleri bir yangın gibi yakıp kül etti. El sanatları; teknoloji ve sanayileşme karşısında varlığını sürdüremedi, bir bir yok olup gitti. Fabrikasyon, sentetik, kanserojen karışımı ürünler hayatımıza hem hastalık hem de hissizlik kattı. Estetik duygular yerini yapaylığa bıraktı. Kullandığımız eşyaların şekli ve malzemesi insan karakterlerinin oluşumunda etkili olmaktadır. Neyi görürsen öyle olursun. Betonlaşan dış çevre insanın iç dünyasını şekillendirir.
“EL HALISI DOKUYAN, EL EMEĞİ, GÖZ NURU DÖKEN İNSAN KÖTÜ OLABİLİR Mİ?”
Hal böyle iken köylerimizde az da olsa estetik duygularımızı canlandıran el sanatlarının kimi dallarının (halıcılık gibi) varlığını sürdürmesi insanlık adına umutlarımızı taze tutmaktadır. Kürecik’in özellikle Tataruşağı başta olmak üzere Kasımuşağı, Çakıllıpınar ve diğer köylerinde bazı evlerde halı tezgâhları görünce içimizi tarifi imkânsız bir heyecan kapladı. El halısı dokuyan, el emeği göz nuru döken insan kötü olabilir mi?
Biz köylülere, köylüler bize hasret kalmış. Sanki 40 yıllık dostlar gibi kucaklaştık koronaya rağmen. Ezelden beri tanışıyormuşuz, yıllardır da ayrı kalmışız gibi hemen kaynaştık, hasret giderdik. Niye geç kaldınız, der gibi bakıyorlar bize.
“Kapımızı çalan yok”
“Seçimden seçime geliyorlar”
“Nerede devletin yetkilileri?”
“Belediye Başkanları, müdürler, yetkililer bizi unuttu. Bizi kaderimizle baş başa bıraktılar.”
“KÖYLÜLER ÇOK KIZGIN”
Sahi nerede bu devlet? Neden gelip kapılarını çalmaz? Halı dokuyan güzel gözlere, nazik ellere neden bakmazlar? Neden sormazlar, “Bir ihtiyacınız yok mu?” diye… Neden dokunmazlar kırık kalplerine?
Köylüler çok kızgın… Halı dokuyan teyzelerimiz sitem dolu. Birikmişler, öyle dolmuşlar ki bize aktılar, bize taştılar. “Çağırın gelsinler rahat koltuklarında keyif çatan, devlet imkânları ile yan gelip yatan yetkilileri” der gibiler, demeseler bile ben öyle okuyorum yüzlerindeki öfke kokan ifadeleri…
“KOYUNCULUK BİTİYOR, YÜN AZALIYOR”
El dokuması halıcılığın en önemli ham maddesi hayvancılık (koyunculuk) tur. Köylerden şehirlere hızlı bir göç var, nüfusun azalmasıyla birlikte koyunculuk bitiyor, yün azalıyor, yünden yapılan iplikler de azalıyor, böylece dokumacılık tamamen yok oluyor. Göçü tersine çevirmediğimiz müddetçe el sanatlarını canlandıramayız.
Bazı ilçelerimizde ve şehir merkezinde başta halı dokumacılığı olmak üzere kimi el sanatlarımızın kursları açılmış olsa da köylerde kendi başlarına, zar zor şartlarda ilmik atan eller çaresiz ve kendi kaderine terk edilmiş. El halısı dokumacılık ha öldü ha ölecek. 20-30 yıl öncesine kadar Kürecik evlerinde halı dokumayan kız göremezdiniz. Ama bugün ya üç kişi ya da beş kişi kaldılar. Onlar da ayakta durmakta zorluk çekiyorlar. Bir nefeslik ömürleri kaldı. Eğer el atılmazsa; insan ruhunu okşayan, geleneksel zevklerimizi temsil eden muhteşem figürler, semboller, simgeler tarihin sisli sayfalarında kaybolup gidecek.
“CİDDİ PROJELERİN HAYATA GEÇİRİLME ZAMANI GELDİ DE GEÇTİ”
Köylerde el dokuma halıcılığını yeniden canlandıracak ciddi projelerin hayata geçirilme zamanı geldi de geçiyor.
Ne yapılır, bilemiyorum.
Kooperatifler mi kurulur, halı dokuyanlara teşvik mi verilir, sigortaları mı yapılır, ürünleri alınıp satılır mı, bilemem.
Dünyada yapay ve fabrikasyon ürünlerden yerel el sanatlarına bir dönüş başladı. Artık yöresel ürünler daha revaçta. Millet olarak geleneksel el sanatları alanında dünyaya ürün pazarlayacak zenginliğe sahibiz.
Hep beraber, el birliğiyle halıcılığa destek vererek hem estetik zevkimizi güzelleştirecek hem de gelir kaynağımızı artıracak bir atılım içerisine girmeliyiz.
“DEVLETİN BÜTÜN KURUMLARINI KÜRECİK’E DAVET EDİYORUM”
Belediyeler, Valilikler, Halk Eğitimler, Kalkınma Ajansları, Kültür ve Turizm Müdürlükleri, Tarım Kuruluşları, Vakıflar. Devletin bütün kurumlarını Kürecik ve köylerine davet ediyorum.
Medeniyet ve kültürümüzün temel taşı, bizi biz yapan değerlerimiz, el sanatlarımız tamamen yok olmadan harekete geçmeliyiz, yoksa bu ihmalin vebali ağır olur.”
Mehmet YALMAN/ MALATYA
Yoruma kapalı.