Alevi Haber Ajansi

Kulu: Dersim Festivali’nde amacımız; inanç, kültür ve dilin anlatılması-VİDEO

PİRHA – Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkez Eş Başkanı Musa Kulu, 18’ncisi gerçekleşecek Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ne ilişkin PİRHA’ya konuştu. Kulu,  “Festivalin, bu coğrafyanın tarihini, dilini, kültürünü, inancını, yaşam tarzını tarih sahnesine çıkarmak, bunu dünya ve toplumla paylaşmak amacı olması noktasında çok ciddi katkısı olacağı inancındayım” dedi.

2000 yılında başlayan ve her sene düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ne ilişkin PİRHA’ya konuşan Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkez Eş Başkanı Musa Kulu, “18’ncisi düzenlenmek istenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali sürecini yaşıyoruz. 2000 yılında başlayan ve hala kesintilerle, yasaklarla, bazı engellemelerle süren bir Dersim festivali var. Ancak Munzur Festivali, Dersim’in tarihine, kültürüne, inancına, coğrafyasına, geçmişine dair ne katkı sundu dersek; çokça iyimser olmadığımı belirtmek istiyorum” dedi.

Kulu, iyimser olmamasının nedenlerini ise şöyle açıkladı:

“Bazen murat ettiği şeyi aşan, bazen karnavala dönüştürülen, kontrol edilmeyen festival süreçleri yaşadık. Ancak içinde iyi şeyler olduğu da kesin. Festivaller başladıktan sonra hem yurtdışında hem de metropollerde yaşayan insanların yüzünü Dersim’e dönmesi, kendi toprağına dönmesi, ocaklarını ve ziyaretlerini gidip ziyaret etmesi, oraları gezmesi hatta bunları yaparken de çocukları ve torunlarıyla birlikte gelmesi; gerçekten bu topraklara dönüşün, topraklara bağlılığın ve özlemin oldukça büyük olduğunu görmek, Harde Dewreş dediğimiz bu kutsal yerin yaşaması, yaşatılması, bilinmesi bizim için oldukça olumlu bir şey.”

“RIZALIK HUKUKU, İNSANLIK ADINA YAŞATILMASI GEREKEN BİR ŞEYDİR”

“Dersim’de bir kültür ve doğa festivali yapılmak isteniyorsa hem Dersimlilerin hem de bu festivali organize eden komitenin, bu konuda emek sarf edenlerin bu coğrafyanın tarihini, inancını, kültürünü, dilini ve yaşam tarzını tarih sahnesine çıkarmak, bunu toplumla paylaşmak, bunu dünyayla paylaşmak gibi bir sorumluluğu olduğunu; bu sorumluluk üzerine inşa edilen bir festivalin toplumun geleceğine dair tarihe not bırakması anlamında çok ciddi bir katkı olacağı inancındayım” diye konuşan Kulu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir anekdot paylaşarak sözlerimi sürdürmek istiyorum: Nejat Birdoğan, Şeyh Sait’in idamından sonra Dersim’e geliyor. Kendisi devletin müfettişidir aynı zamanda Dersim’in ıslah edilme projesinin mimarlarındandır. Dersim’e gelirken ilk Ağuçan ve bir başka ocağa uğruyor ve ilk kullandığı terim, raporlarında rezilhaneler diyor ocaklara. Ve söylediği bir şey daha var; Dersim toprakları İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı toprağı oldu. Ancak 500 yıldır Osmanlı, Dersim’i idare etmedi, Dersim kendi iç hukukuyla yaşadı. Bu ciddi bir belirleme ve doğru da bir belirlemedir. Dersim’deki hukuk ne bir ağalık hukukudur ne bir şeyhlik hukukudur ne bir beylik hukukudur. İnanç ve tarihten gelen, rızalık üzerine bir hukuktur. Bu hukuk, karakola ihtiyaç duymadan oluşturduğu tarihsel köklerine dayanan ve kendi inancıyla pekiştirdiği bir rızalık hukukudur, toplumudur. Bu, Dersim’in en büyük özelliğidir ve insanlık adına yaşanması, yaşatılması gereken bir şeydir.”

“TEK ADAMLIK SİSTEMİ, DAHA FAZLA BASKI DEMEK”

Kulu, “Bu anlamda bir festival süreci yaşayacağız. Çünkü henüz netleşen bir şey yok. Bir tertip komitesi oluşturuldu. Bir ay sürede uğraşmalara rağmen hala Validen randevu alınmamış ancak son iki gündür Vali yardımcısıyla görüşülmüş. O da tekrar vali ile görüşme gerekliliğini söylemiş. Henüz izin verilip verilmeyeceğini bilmiyoruz. Bu savsaklamayla beraber bir izin verilmeyeceği öngörümüzün olduğunu söylemek mümkün. OHAL bahanesi de var” diyerek şunları belirtti:

“Tek adamlık sistemi sanırım devletin ölçülerinin dışında herhangi bir şeye müsaade etmeyecek. Bu giderek cendereye alınan ülkede iç ülke olan Dersim coğrafyasında daha fazla baskı, daha fazla yasak, daha fazla reddedilmek anlamına gelir. Bunun başka bir izahı da yok gibi.

Bütün bu şeyleri yan yana koyduğumuzda bu toplumun özellikle 1937-1938’den sonra Osmanlı’nın 500 yıl hükmedemediği bir coğrafyada yeni cumhuriyetin yaptığı şey şu: İnsanları köklerinden kopararak, dünyanın ve ülkenin çeşitli yerlerine dağıtarak, kökünden kopanın da inançsal ve kültürel olarak darmadağın olması demek.”

“MURAT ETTİĞİMİZ, İNANÇ, KÜLTÜR VE DİLİN ANLATILMASIDIR”

Kulu, festivalden umut ve murat ettikleri şeyleri şöyle açıkladı:

“Bizim bu festivalde umut ettiğimiz şey de; kökünden koparılan, dünyanın değişik yerlerine savrulan bu halkın, bu inancın, bu kültürün yaşaması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara bırakılması gerektiğine inanıyoruz. Kurumsal olarak da bizim hem kendi inanç coğrafyamızı hem inanç coğrafyamızın olmazsa olmazı olan hem de varlığımızın nedeni olan ocaklarımızın, ziyaretgahlarımızın, kültürümüzün ve dilimizin yaşatılması, yaşanması ve bu kültürün bütün dünyaya tanıtılması gibi bir amacımız var. Belki kısıtlı imkanlarla bugün çok şey yapmadığımız gerçek ama muradımız o. Coğrafyamızda inancımızı, kültürümüzü, tarihimizi ve dilimizi gelecek kuşaklara bırakmak, bir belgeye dönüştürmek ve bunun insanlık adına yaşatılması gerektiği inancındayız. Biz rızayla yaşayan bir toplumuz. Barış, bir rızalıktır. Farklı yaşayan farklı insanların farklı kültürlerin yaşaması, birbirine saygı duyması bir rızalıktır. Ve asla bizim inancımızda savaşı, ölümü isteyen bir söylem olmaz. İşte bunun, bizi insan kılan, inancı da kutsal kılan ve insanlık adına kaybolmaması gerektiği inancındayız.

Festivale destek verdiğimizi hem de komitede yer aldığımızın bilinmesini istiyorum. Bu coğrafyaya ait olan inancın, kültürün, dilin, tarihin anlatılması ve anlaşılması, gelecek kuşaklara bırakılması için elimizden geleni yapacağız. Festivalden murat ettiğimiz şey bu.”

Hüseyin Yaşar SEZGİN/DERSİ

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak