PİRHA- İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban iktidarın kayyım politikalarını eleştirerek, “Ahmet Özer’in gözaltına alınması ve yerine kayyum atanmasını konuşurken; Kürt illerindeki Batman, Mardin ve Halfeti belediye başkanlıklarına kayyumlar atandığını gördük. Bu aslında devletin Kürt meselesinde henüz güvenlikçi politikaları terk etmediğinin bir göstergesi” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, Kürt meselesinin çözüm umudu ve sonrasında ardı ardına belediyelere atanan kayyımlara dair PİRHA’ya konuştu.
“KÜRT MESELESİ ULUSLARARASI VE BÖLGESEL BİR MESELEYE DÖNÜŞTÜ”
Türkiye’de Kürt meselesinin, kırk yıldır silahlı çatışmaların devam ettiği bir mesele olduğunu altını çizen Hüseyin Küçükbalaban, şunları söyledi:
“Aslında son 8 yılda özellikle 24 Temmuz 2015’ten sonra da bildiğiniz gibi şiddeti artan ve coğrafi bölgesi de genişleyen bir çatışma süreci yaşanıyor. Bu Türkiye kamuoyundan aslında saklanan bir şey çünkü Irak’ın Kürdistan bölgesel yönetimi topraklarında, Rojava’da, Türkiye’nin sınırları içerisinde aslında şiddetli bir çatışma ve savaş devam ediyor. Bu sekiz yılda işin doğrusu tam da Kürt meselesinde bir çözüm arayışlarının olduğu 2013 ve 2015 sonrası gelişen bir savaş ve çatışma durumu oldu. Aslında Türkiye, kırk yıldır bu savaşın demokratik, barışçıl yollardan çözümü konusunda ısrarla süreçten uzak durdu. Meseleyi bir güvenlik sorunu olarak gördü, meseleyi bir terör sorunu olarak gördü ve geldiğimiz noktada aslında Kürt meselesi Türkiye’nin içerisinde çözülebilecekken, Türkiye’nin sınırları içerisinde hallolabilecek bir meseleyken şimdi uluslararası ve bölgesel bir meseleye dönüştü. Dolayısıyla Kürt meselesinde çözüm ya da çözümsüzlük noktasında aktör sayısı da arttı, Uluslararası güçler şu anda devrede. Suriye meselesinden sonra, Rojava gibi bir süreç yaşandı. Rojava ile Türkiye kendisine büyük bir tehdit olarak algıladığını ifade ediyor ve 2017 yılından bu yana da hem Suriye topraklarında hem de 2019’da sonra da Irak Bölgesel Kürt Yönetimi topraklarında asker bulundurmaya başladı.
“SAVAŞ VE ÇATIŞMA SÜRECİNİN BELLİ BİR NOKTADA ÇÖZÜLMESİ GEREKİR”
Türkiye’nin ekonomisini, Türkiye’nin toplumsal barışını, Türkiye’nin kültürel yapısını derinden etkileyen bu amansız savaş ve çatışma sürecinin belli bir noktada çözülmesi gerekir. Bunun böyle sürdürülme şansı yok. Dolayısıyla tam da kırk üç aydır Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşemediği bir ortamda Kürtlerin hem demokratik kurumları hem insan hakları örgütleri hem de sivil siyaset kurumlarının Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecritin kaldırılması noktasındaki talepleri devam ederken, 1 Ekim’de Meclis’in açılmasıyla birlikte, Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubuna gidip el uzatması ve tokalaşması üzerine gelişen ve sonraki günlerde de ‘Abdullah Öcalan gelsin Dem Parti grubuyla görüşsün’ açıklamasıyla süreç başka bir boyuta evrilmiş durumda oldu. Bütün kamuoyunda acaba devletin Kürt meselesinde bir çözüm yöntemi mi var? Ya da bir çözüm ajandası mı var diye düşünmeye başladı. Biz de İnsan Hakları kurumları olarak uzun yıllardır Kürt meselesinde barışçıl ve demokratik yolların denenmesi gerektiğini ifade eden örgütler olarak biz de tabii ki heyecanlandık ve bu durumu, bu gelişmeyi özellikle Kürt meselesi üzerinden kendisini konumlandırmış, milliyetçi bir partinin genel başkanının yapmış olduğu açıklamaları önemli ve değerli bulduk.”
“KAYYUM, DEVLETİN KÜRT MESELESİNDE HENÜZ GÜVENLİKÇİ POLİTİKALARI TERK ETMEDİĞİNİN BİR GÖSTERGESİ”
Toplum yeni bir süreç diye umut ederken, yaşananların kafa karışıklığına neden olduğunun vurgulayan Hüseyin Küçükbalaban, “Abdullah Öcalan’ın üzerindeki kırk üç aylık tecrit bir şekilde parti milletvekili Ömer Öcalan tarafından aile ziyareti kapsamında bir ziyaretin gerçekleşmiş olması bir önemli bir gelişme olarak görülürken geçtiğimiz hafta Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer görevden alındı. Ahmet Özer’in sabahın erken saatlerinde evinin baskın yapılıp gözaltına alınması ve başkanlık binasının baskın yapılması Ekim ayından beri başlayan Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı tarafından dillendirilen şeylerin acaba toplumda bir kandırmaca mı ya da bir yanıltma mı? gibi bir kafa karışıklığı ortaya çıkardı” dedi.
Geldiğimiz noktada henüz Türkiye kamuoyu ve muhalefet partileri Ahmet Özer’in gözaltına alınması ve yerine kayyum atanmasını konuşurken Kürt illerindeki Batman, Mardin ve Halfeti belediye başkanlıklarına kayyumlar atanmasının devletin Kürt meselesinde henüz güvenlikçi politikaları terk etmediğinin bir göstergesi olduğunun altını çizen Küçükbalaban, “Yaratılan tartışmaların soyut söylemler dışında çok fazla somut güven verici adımların devletin ajandasında henüz olmadığını bir kanıtı. Her ne kadar Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmede Abdullah Öcalan Kürt meselesini, siyasi ve hukuki bir zeminde çözme konusunda irade sahibi olduğunu ve sonrasında hem KCK’nin hem de PKK’nin silahlı kanadının Abdullah Öcalan’ın yürüteceği çözüm tartışmalarında, müzakere süreçlerinde onu dinleyeceklerine ilişkin beyanları olmasına rağmen devletin bu adımları atıyor olması, kayyum politikasında ısrar ediyor olması aslında devletin ajandasında kalıcı bir çözüm, bir barış sürecinin olmadığı yönünde kafa karışıklığı devam etti” diye konuştu.
“KAYYIM POLİTİKASI TÜRKİYE’DE BARIŞIN VE DEMOKRASİNİN YOLUNU AÇMAZ”
Kayyım politikalarının, Kürt meselesinde barışçıl ve demokratik yolları tıkadığını belirten Hüseyin Küçükbalaban, “İşin doğrusu bu adımların Kürt meselesinde barışçıl ve demokratik yolların tıkanması olarak değerlendiriyoruz. Siz belediye başkanlarının yerine kayyum atarken nasıl bir örgütün tasviyesini ve Türkiye sınırları içerisinde siyaset yapmasına müsaade edeceksiniz? Bunu anlamak zor. Çünkü dünyadaki bütün deneyimlerde görülen o ki eğer böyle bir çözüm süreci yaşanacaksa öncelikle demokratik kanalların açılması gerekir” şeklinde ifade etti.
Kayyım uygulamalarının İçişleri Bakanı’nın bir tasarrufu olarak değerlendirmek istediklerini ifade eden Küçükbalaban, “Devlet aklı bütün olarak böyle düşünüyorsa geçmiş olsun artık, Türkiye’de uzun süredir yürütülen savaş ve çatışma politikası devam edecek demektir, Türkiye ekonomisinin tahrip olması demektir, Türkiye’de demokrasinin askıya alınması demektir, Türkiye’de emekçilerin daha az maaş alacağı anlamına gelir dolayısıyla bir bütün olarak Türkiye’nin hem uluslararası alanda hem de uluslararası düzeyde demokratik kurumlarının askıya alınması demektir. Bu aynı zamanda uluslararası bir tecrittir. Çünkü bu yol Türkiye’de barışın ve demokrasinin yolunu açmaz. Aksine tekrar hukukun üstünlüğünü yerle bir eder, kişi güvenliğini yok eder, basın özgürlüğünü yok eder” ifadelerine yer verdi.
“AVRUPA YEREL YÖNETİMLER ÖZERKLİĞİ ŞARTINI DERHAL MECLİSE GETİRİLMELİ”
İktidarın Avrupa Yerel Yönetimler Özerkliği Şartını Meclis’e getirmesi çağrısında bulunan Hüseyin Küçükbalaban, şunları söyledi:
“Batman’da sabah saatlerinde insanlar belediyedeki işlerine gitmek isterken ya da meclis üyeleri belediyeye gelmek isterken bariyerlerle belediye binasının kapatıldığını görüyor. Mardin’de, Hakkari’de böyle bir durumu yaşandı ve buna tepki gösteren insanlara da şiddet dahil olmak üzere saldırı yapıldı, insanları gözaltına alındı. İşkence edildiği yönünde haberler yayılmaya başladı. Bu Türkiye’nin demokratik kamuoyu aslında bu sürece dur diyebilir. Bütün demokratik kurumlar, sivil toplum örgütleri, sendikalar, muhalefet partileri mutlaka İstanbul’dan başlamış olan aslında 1 Haziran’da Hakkari’de başlayan bu sürece dur diyebilir.
Böyle bir politik yönelim varsa bu bütün belediyeleri, CHP’li belediyeler de dahil olmak üzere bütün süreçleri bütün belediye başkanlıklarını tehlikeye atan bir durumdur. Dolayısıyla Türkiye 2016 yılında yapmış olduğu kanun hükmünde kararnamelerle, OHAL kararnamesiyle yapmış olduğu belediye kanunundaki düzenlemeye dayanarak bu uygulamaları yürürlüğe koyuyor. Şimdi Türkiye’nin yapması gereken derhal bu kayyum politikasından vazgeçmesi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerkliği Şartını derhal meclise getirerek en azından yaratmış olduğu bu kaosun önüne geçmiş olması gerekir. Biz insan hakları savunucuları olarak kayyum politikasına karşı barış ve demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz.”
Buse Nehir DEMİR-Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.