PİRHA – İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, yeni dönemde Alevi sorununa dair perspektiflerini anlattı. Küçükbalaban, Alevilerin bin yıldır direnen bir toplum olduğunu da belirterek, hak mücadelesi konusunda Alevi yurttaşların yanında olduklarını söyledi. Küçükbalaban, Alevi toplumunun ve kurumlarının da İHD ile daha yakın temas içinde olmasını istedi.
1986 yılında kurulan İnsan Hakları Derneği 21. Olağan Genel Kurulu’nu 4-5 Kasım’da yaptı. Yeni yönetimin oluşturulduğu genel kurulda Hüseyin Küçükbalaban ve Eren Keskin, derneğin yeni eş genel başkanları oldu.
Aynı zamanda eğitimci kimliği de olan Hüseyin Küçükbalaban, birçok alanda hak ihlallerinin yoğun yaşandığı Türkiye koşullarında insan hakkı mücadelesinin zorluklarına değindi. İHD Eş Genel Başkanlığına seçildikten sonra ilk röportajını PİRHA’ya veren Küçükbalaban, yeni dönemde Alevilerin yaşadıkları sorunlara nasıl yaklaşacaklarını anlattı.
“1986’DAN BU YANA BİR ADIM İLERİ ATILMADI”
Hüseyin Küçükbalaban, “İHD 37 yıl boyunca ne yaptıysa aynı mücadeleye devam edecek” vurgusunu yaparak şunları söyledi:
“Tabii ki biraz daha güçlü ve yeni kadrolarla bu süreci daha aktif ve sokakta yürütmeye devam edeceğiz. İHD 1986 yılında darbe döneminde kurulan bir dernek. O gün cezaevlerinde yaşanan işkence, Kürt ve Alevi sorununun inkarı ve bir dizi ifade özgürlüğü konularındaki haksızlıklara karşı kurulmuş bir dernek. Bugün baktığımız zaman bu temel meseleler konusunda Türkiye’nin bir adım ileri attığını söyleyemeyiz. Bugün halen Alevileri tarif etme, Alevi inancını, yaşadığı değerler dışında ‘Alevilik böyle olsun, Kültür Bakanlığı bünyesinde bulunsun’ biçiminde bir yaklaşım söz konusu. Yani bir inkar, asimilasyon ve Alevileri yok sayma durumunun yanı sıra eşit yurttaşlık talebini görmeme hali var. Tüm bunlar sebebiyle mücadeleye devam edeceğiz. Gönül isterdi ki dünya genelinde kabul görülen 153 hak alanında faaliyet yürütelim ancak öncelik insanın canının yandığı, ateşin düştüğü yerdir. Dolayısıyla haklar bakımından bir hiyerarşiden bahsetmiyoruz ancak ülkemizde yaşadığımız temel can sıkıcı konuların başında bunlar geliyor.”
“TEMEL GÖREVİMİZ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SAĞLANMASIDIR”
Hüseyin Küçükbalaban, AKP-MHP hükümeti tarafından yürürlüğe konulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı projesini de eleştirdi. Küçükbalaban, Alevi toplumuna yönelik tarih boyunca çok sayıda ‘insanlığa karşı işlenmiş suçlar’ olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Seyit Rıza’nın idamından tutalım Dersim, Koçgiri katliamları; bunlarla birlikte Maraş, Çorum, Malatya, Gazi, Sivas Katliamı konusunda İnsan Hakları Derneği hep Alevi toplumunun yanında olmaya çalıştı. İHD’nin temel görevlerinden birisi inanç özgürlüğünün sağlanmasıdır. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarla ilgili davaların takibini de yapmaya çalışıp, Alevi toplumunun yanında olduk. Yaptıklarımız yeterli görülmemiş olabilir. Derneğimizde Halklar ve İnançlar Komisyonu’muz var. Bu komisyon kapsamında biz Çerkes, Alevi, Kürt meselelerine ilişkin çalışmalar yürütülüyor. Önümüzdeki dönemde bu komisyonumuzun daha aktif olması konusunda tabii ki hem biz kendimizi gözden geçirmek durumundayız hem de Alevi insan hakları savunucularının da bu komisyonların çalıştırılması konusunda gayret içerisinde olması lazım. Çünkü sizler başkaları adına bir şeyler söyleyebilirsiniz ama esas olan o öznenin bir çaba içerisinde olmasıdır. Uluslararası standartlarda Alevi toplumunun da temel ihtiyaç ve taleplerini göz önüne alarak bu konuda ki çalışmalarımızı önümüzdeki dönemde de yürüteceğiz.
“YOK SAYMA ÜZERİNE KURULU BİR LAİKLİK ANLAYIŞI”
Anayasada Türkiye için ‘laik bir devlet’ tarifi yapılıyor ama Türkiye’deki laiklik anlayışı bir dinin korunması üzerine kurulu. Normalde devlet ile dinler arasındaki mesafe tarafsızlık yönünde olmalıdır. Devletin görevi kamusal hizmettir ve bütün inançlara eşit mesafede durmaktır. Birisine kamu kaynaklarıyla yüklü miktarda bütçeler ayırıp ama bir başka inancı da yok sayma üzerine kurulu bir laiklik anlayışı bizim açımızdan sakat bir anlayıştır. Zaten bunun da yarattığı sorunları yaşamaktayız. Diyanet bütçesi şu anda neredeyse bütün bakanlıklar içerisinde ilk dörde giriyor. Bu bütçe tümüyle eğitimi, sosyal yaşamı, kültürel hayatı dinselleştirmeye yönelik bir harcamaya yöneliktir.
Alevilerin, eğitim alanında da yine Aleviliği asimile etme yönünde bir girişim olduğunu toplum da söylüyor. Bizler de bu konudaki özgürlük alanının sağlanmadığı konusunda görüş birliği içerisindeyiz.”
“ALEVİ TOPLUMUNUN, İHD İLE DAHA YAKIN TEMAS İÇERİSİNDE OLMASINI İSTERİZ”
Hüseyin Küçükbalaban, Alevilerin bin yıldır direnen bir toplum olduğunu da belirterek, hak mücadelesi konusunda Alevi yurttaşlara şu çağrıda bulundu:
“Türkiye’de demokrasinin, laikliğin, insan haklarının savunulması konusunda hem Alevi toplumundan insanların hem de Alevi önderlerinin ciddi katkılarının olduğunu söyleyebiliriz. Pek çok Alevi örgütü, kurumları var ve yaşam bir bütündür. Dolayısıyla sistem, bütün alanlarda insanlara aynı baskıyı uyguluyor. Bizler, Alevi toplumundan insanların İHD’ye ilgi göstermesini, kendi sorunlarını İHD üzerinden hem ulusal hem de uluslararası alanlara taşımasını bekleriz. Ayrıca Alevi örgütleri ile dayanışma ve dostluk içerisindeyiz. Alevi toplumu ve kurumlarının, İnsan Hakları Derneği ile biraz daha yakın temas içerisinde olmasını isteriz.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.