PİRHA- Daha önce Pazarcık gazetesini çıkaran Firaz Baran, Pazarcık kitabında en çok Aşê Îwe’den etkilendiğini belirterek, “Pazarcık düğünleri Aşê Îwe’siz olmaz. Araştırınca Kobanê, Efrîn, Suruç, Adıyaman ve Elbistan’da da oynandığını gördüm. Ama enteresan olan yanı 250 sayfa tutan bir destan ve ağıt olması. Yazılı olarak yoktu. Beş ayrı yöreden yedi ayrı dengbêjle söyleşi yaptım. Bu kadar büyük bir eser olunca kitaplaştırmaya karar verdim” diyor.
Firaz Baran Pazarcıklı. Elif Ana’nın köyünden. Bu nedenle ocakların, ziyaretlerin, ermişlerin kerematine inanıyor. Pazarcıkla ilgili ne varsa araştırmak istiyor. Öyleki yemek alışkanlıklarını bile kitaba dökmüş. İlk baskısı 2012 yılında çıkan Pazarcık kitabı, Mezepotamya yayınlarından yenilenmiş haliyle geçtiğimiz günlerde raflarındaki yerini aldı. Firaz Baran’la bu vesile ile kitabı Pazarcık’ı ve bizi götürdüğü tarihi konuştuk.
Maraş’ın, özelde Pazarcık’ın köşede bucakta kalmış, unutulmaya yüz tutmuş hikayelerini ortaya çıkarıp tekrar hafızalardaki yerini yeniliyorsunuz. Pazarcık Gazetesi’nin ardından, Pazarcık kitabını çıkardınız, şimdi de yenilenmiş baskısı raflardaki yerini aldı. Pazarcık kitabını yazmaya nasıl karar verdiniz?
2009 başında “Pazarcık” isimli bir kitap gördüm. Pazarcık kaymakamı yazmıştı. Kitapta ne Kürtler, ne de inanç olarak Aleviler vardı. Kitaba göre biz Türk ve Türkmenmişiz. Orta Asya anayurdumuzmuş. Kaymakama kızmadım. Kendimi eleştirdim. “O sömürgeci. Kendi işini yapıyor. Sen de kendi işini yap” dedim. Ve sistemli bir şekilde araştırmaya başladım.
Araştırmalara hangi argümanlarla başladınız ve nasıl bir sistemle çalıştınız?
Önce bir envanter çıkarmak istedim. 160 köy ve mezra, 120 yöresel ozan, 300 ziyaret-pir ve ermiş mezarı, 150 yayla tespit ettim. Tabi bu 6 ayımı aldı. Sonra köy köy şu yöntemi denedim: Köyün etnisitesi, dili, inancı, aşireti, ziyaretleri, ocakları, dengbêjleri, arkeolojik alanları, yaylaları, doğal otları ve ağaç kültürü, mevki isimleri ve öyküleri…Böyle yapınca karşıma yazılması gereken yüzlerce kitap çıktı. Örneğin, sadece Maxson (Maksutuşağı) köyünden olan dengbêj ve ozanların iki yüz Kurmancî eseri var. Bu eserlerin 160 tanesi kasetlerde yok. Bu eserleri, notalarını ve hikayeleri yazsak 400 sayfalık bir kitap yapıyor. Yine Dî Bêxça köyünde Mistkî Şekir’ın ocağı var. Bu ocağın üyesi olan 14 kişi 12 Eylül’de hapise girdi. O 14 kuzen neler yaşadı diye araştırınca 300 sayfalık bir kitap hazırladım. Ama daha yayınlamadım.
Kitabın içeriğinde hangi konu başlıkları yer alıyor?
Pazarcık kitabının konu başlıkları şöyle: Köyleri, sanatçıları, tarihi, Ermenileri, mahpusları. Bir de yaylalarını, bağlarını, şifacı kadınlarını, şivesini ve tabi ki tarhanamızı yazdım.
Örneğin devlet ve yazarlar muhtarlığı olan 64 köyün ismini yazıyordu şimdiye kadar. Ben ise kitabımda 160 köy ve mezranın ismini Kürtçe olarak yayınladım. Bu ilk kez yapılıyor. Örneğin Rîvon denildiğinde çoğu insan bir köy sanıyor. Halbuki 37 mezradan oluşuyor. Mezraların adlarını tek tek yazdım. Yine Cimikan denildiğinde bir köy sanılıyor. Halbuki üç köydür: Dî Ebdila, Dî Şuke ve Yoşilon.
Kitapta görsel bir arşiv de var. Bunlara nasıl ulaştınız?
Ben araştırmalarımda yazılı kaynaklardan çok insanlara başvuruyorum. Görüştüğüm her insandan fotoğraflar da alıyorum. Damlaya damlaya göl oldu. Bu kitapta İbrahim Mengütay’ın fotoğrafları ise özel bir yer tuttu.
Maraş’ta yaşayan Ermeniler hala kentte gizli bir tarih. Kitapta onlara da yer vermişsiniz.
Evet, doğrudur. 1920’de Maraş merkezde 40 bin, Zeytun’da (Bugün Süleymanlı) 17 bin ve köylerde 43 bin Ermeni yaşıyormuş. Yani Ermeni nüfusun en yoğun olduğu illerden biri. 1915 ve 1920’de iki büyük katliam yaşıyorlar. Canını kurtaranlar Halep üzerinden Beyrut’a kaçıyorlar. Oradan gemilerle Marsilya’ya gidiyorlar. Oradan da yine gemiyle Brezilya, Uruguay ve Arjantin’e kaçıyorlar. Bugün bu üç ülkede 45 bin Maraşlı Ermeni yaşıyor. Haritadan Arjantin’e bakınca çok etkilenmiştim. Dünyanın en güneyine gitmişler. İnsan o zaman nasıl bir zulümle karşılaştıklarını anlayabiliyor.
Sizi Pazarcık tarihinde en çok etkileyen hikaye hangisi?
Aşê Îwe’den çok etkilendim. Pazarcık düğünleri Aşê Îwe’siz olmaz. Araştırınca Kobanê, Efrîn, Suruç, Adıyaman ve Elbistan’da da oynandığını gördüm. Ama enteresan olan yanı 250 sayfa tutan bir destan ve ağıt olması. Yazılı olarak yoktu. Beş ayrı yöreden yedi ayrı dengbêjle söyleşi yaptım. Bu kadar büyük bir eser olunca kitaplaştırmaya karar verdim. Kitapta hem hikayesi, hem klamını yazıyorum. Destan-ağıdı yazılı olarak okuyunca bölgemizin 200 yıl önceki durumu analiz edilecek. O dönemin kıyafetleri, saç şekilleri, düğün oyunları, Halep çarşısının önemi gibi sayısız veri gözler önüne serilecek.
Hikayelerini, tarihini ele aldığınız coğrafyadaki insanların bu hikayeleri okuduğunda size tepkileri nasıl?
2009’da Pazarcık gazetesini çıkarmaya başlamıştım. Gazete araştırmalarla doluydu. İnsanlar, “Sen kültürümüzü belgeliyorsun” diyorlardı. Mamoste Mirhem Yiğit, “Sen ne yaptığını bilmiyorsun” demişti. Bir de araştırma çok sayıda sonuca yol açıyor: Örneğin ben “Alê Fotê” klamının öyküsünü yazdım. Kürecikli bir arkadaş şimdi onun belgeselini yapmak istiyor. Bu araştırmalarımdan etkilenen sanatçı Havîn benden bir şiir istedi. Yazdım, O da “Az Markaz im” isimli bir rap şarkısı yaptı. Yine Engizek’lerdeki doğal otlar ve dağ çayı araştırmamı alan bir insanımız şimdi onun ticaretini yapıyor. Bir de bir yaylayı Pazarcık’taki Türk köyleri işgal etmişti. Ben o yaylanın mevki isimlerini yayınlamıştım. Yer tespit komisyonu mevki isimlerini bizimkiler bildiği için yaylayı bizimkilere verdi. Geçmişte yöresel şivemizi küçümsüyorduk. Bu araştırma ve kavgalarım bazı yazarları da etkiledi ve insanlarda da bu algı önemli oranda değişiyor.
Pazarcık ile ilgili başka hangi çalışmalarınız var?
Pazarcık Mutfağı isimli bir kitabım yayınlandı. İçinde yöremizde yapılan 119 çeşit yiyecek, içecek, salata ve tatlı türü var. Atê Elif (Elif Ana): Kitap olarak hazırlıyorum. Görenlerin dilinden kerametlerini anlatıyorum. Röportajlarımın yarısını bitirdim. Rîvon köyünde 100 binden fazla fıstık ağacı var. Bu kitapta Rîvon’un mezralarını, ziyaretlerini, elbise ticaretindeki yerini, fıstık kültürünü ve mücadeledeki yerini ve doğasını anlatıyoruz. Bu kitabı Rîvon köyünden arkadaşım Sadık Bakırdağ ile hazırlıyoruz.: İnsanlarla görüşmelerimde Ocakların, Ziyaretlerin ve Ermişlerin yüzlerce kerametini derledim. Anlatılan kerametlerle Aleviliği daha iyi anladım. Bu kerametleri de toplu olarak bir kitapta yayınlamak istiyorum.
Elif SONZAMANCI
Yoruma kapalı.