PİRHA – HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, devam eden Kobanê Davası’nı değerlendirerek, “Onlarca partisi kapatılmış, milletvekilleri ve çalışanları katledilmiş, yıllarca hapse mahkum edilmiş ama buna rağmen teslim olmamış bir geleneğiz. O anlamıyla bizi yıkmak kimsenin harcı değil. Çok açık ve net bir şekilde sarayın birebir yürüttüğü yargılama sürecinden bahsetmek gerekiyor” dedi.
IŞİD’in Kobanê saldırısı üzerine 6-8 Ekim 2014’te yapılan protesto eylemleri nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetici ve üyelerinin yargılaması sürüyor. 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 19’uncu duruşmasına dek yaklaşım 300 oturum gerçekleşti.
Yaklaşık 2 yıldır süren davanın duruşmaları Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor.
AİHM KARARI DA UYGULANMADI
Kobanê Davası kapsamında yargılanan tüm siyasetçiler, haklarında hiçbir somut delilin olmadığına ve gizli tanık beyanlarının esas alındığına vurgu yapıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire de 20 Aralık 2020’de AİHM’in daha önce verdiği kararı yineleyerek eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın siyasi saiklerle hapsedildiğini belirtmişti.
AİHM Büyük Daire, Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun hukuki değil siyasi olması sebebiyle Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. Maddesi’ni ihlal ettiğine hükmetmiş ve tutukluluğun derhal sonlandırılması için tüm önlemlerin alınmasına karar vermişti.
AİHM, 20 Kasım 2018’de verdiği bir başka kararda ise Demirtaş’ın tahliye edilmesi gerektiğini ifade etmişti. Ancak Kobanê Davası’nı yürüten mahkeme heyeti, Demirtaş hakkında, AİHM Büyük Daire’nin 22 Aralık 2020 tarihinde verdiği ihlal kararının, Kobanê Davası ile ilgili olmadığını ve delillerinin AİHM tarafından incelenmediğini öne sürmüştü.
“PARTİMİZ BU NOKTADA MÜŞTEKİ POZİSYONDADIR”
Davada gelinen süreci HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ile konuştuk. Kobanê Davası’nın cumhurbaşkanlığı tarafından yönetildiğini vurgulayan Koçyiğit, mahkemenin ise “çete mantığı ile yönetildiği” ifadelerini kullandı. Milletvekili Koçyiğit, HDP’li yöneticilerin Kobanê yargılamasında “müşteki” durumunda olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Kobanê kumpas davasının tamamen AKP-MHP iktidarının direktifleri doğrultusunda, saraydaki hukuk birimi tarafından hazırlandığını ve özel olarak da yönetildiğini ifade etmemiz gerekiyor. Çünkü aslında o Kobanê olayları meselesi üzerinden partimizin değil aslında yargılanması, partimiz bu noktada müşteki pozisyondadır. Partimiz o saldırılarda zarar gören taraftır. Partimiz Kobanê olaylarının mağdurudur bunun özel olarak altını çizmemiz gerekiyor.
Kobanê olayları bu ülkede devletin içerisindeki derin paramiliter güçlerin olduğunu açık ve net ortaya koymuştur. Dönemin başbakanı ‘Biz de kontrol edemiyoruz’ diyerek o dönem partimiz eş başkanları ile yaptığı görüşmeler var. Bu anlamıyla aslında Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi meselesi önemli bir talepti ancak kabul görmedi. Onun için bu davanın tamamen sarayın odalarında hazırlanmış, partimizi kriminalize etmek, partimizi kapatmaya gerekçe oluşturmak, aslında demokratik siyaset üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandıracakları bir zemini yaratmak için kurulmuş kurmaca, kumpas bir dava olduğunun altını çizmek gerekiyor. İddianamenin kendisi dahi pespaye. Kopyala yapıştır ile hazırlanmış bir iddianame ile karşı karşıyayız. İddianamede özellikle haberlerden kesilmiş metinler olduğunu görüyoruz.
Arkadaşlarımız ‘azmettirme’ pozisyonunda suçlanıyorlar. Yani yaşanan ölüm olaylarının azmettiricisi olarak suçlanıyorlar. Sayın Gültan Kışanak, mahkemede çok temel bir soru sordu; ‘Hani biz kimi azmettirdik? Failler nerede? Biz kimi nasıl azmettirmişiz? Ortada azmettirdiğimiz kişiler yok ama böyle bir suçla karşı karşıyayız’ dedi. Bu anlamıyla aslında hiçbir hukuki maddi temelinin olmadığı bir dava.
Zaten davanın ilk başkanı Bahtiyar Çolak çetecilik sebebiyle gözaltına alındı ve görevden uzaklaştırılıp ev hapsinde tutuluyor. Yani çete mantığıyla sürecin yürütüldüğü, çete anlayışının bütün yargıya aslında hakim olduğunun temel göstergesidir bu dava. Arkadaşlarımız ve avukatlar birçok kere Bahtiyar Çolak’ın yaptığı bütün hukuki sonuçları olan işlemlerin iptal edilmesi yönünde çağrılar yapıp talepte bulundular ancak mevcut mahkeme bunu da kabul etmedi. Şimdi bir çete üyesi olan başkanın yaptıklarını kabul eden bir yargı anlayışı var. Şimdi ortada bir hukuk olduğunu ifade etmek mümkün değil. Bu anlamıyla bir hukuksal yargılamadan değil, bir siyasi davadan, bir kumpastan ve çok açık ve net bir şekilde hükümetin, sarayın birebir yürüttüğü süreçten bahsetmek gerekiyor.”
“FETÖ’YÜ TAKLİT EDEREK KÜRT HAREKETİNİ TASFİYE ETMEYE ÇALIŞIYOR”
Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürt siyasal hareketinin en çok yargılandığı davaların 12 Eylül 1980 dönemi, 1990’lı yıllar ve KCK operasyonlarının yapıldığı süreç olduğunu belirterek “Ama hiçbirinde bu kadar pespaye bir durumla karşılaşmadık” diye de ekledi. Koçyiğit sözlerine şöyle devam etti:
“FETÖ, kumpasçıları ile ünlüydü. Yargı içerisinde teşkilatlanmıştı. Emniyet, istihbarat ayağı vardı ve bir şekilde kumpaslar kurarak yargı üzerinde kararlar oluşturmaya, siyaseti, toplumsal yapıyı dizayn etmeye çalışıyordu. Ama bu işi profesyonel yapıyorlardı. Ancak bugün baktığımızda AKP de aynı yöntemi kullanıyor. FETÖ’yü taklit ederek Kürt siyasal hareketini tasfiye etmeye çalışıyor. Yargı eliyle yıldırmaya, Kürt hareketini silmeye çalışıyor ama gerçek anlamda çok kötü bir taklitçi olduklarını ifade etmemiz gerekiyor. Bu anlam ile hem kurdukları senaryonun kendisi hem bu senaryo içerisindeki yol alma biçimlerinin hiçbiri hukuki sonuç doğurmayacak. Çünkü hepsi ellerine ayaklarına dolandı. Çok uzun süredir gizli ya da açık tanık yöntemlerine başvuruyorlar. Özellikle belirli vaatler karşılığında insanların bir şekilde Kürt siyasetçilere karşı ifade vermeye zorlandıklarını, bu ifadelerin nerede nasıl alındığının bilinmediğini görüyoruz. Aslında polislerin yazdığı fezlekelerle arkadaşlarımız yargılanıyor. Bu gizli ve açık tanıklar, kurmaca senaryolarla arkadaşlarımıza iftirada bulunuyorlar. Yani polis ile tanık oturmuşlar bir senaryo yazıp o senaryoya herkesin inanmasını bekliyorlar. Bütün dosyayı tanıklar üzerinden götürmüş olmaları aslında ellerinde hiçbir kanıt olmadığının da göstergesidir.
Hatırlayın Diyarbakır Belediye Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı, bir tanığın ifadesi üzerinden cezaevine girdi. Yani ‘Hukuksal olarak elimizde hiçbir şey yok, bir tek bu aracımız var, buna da sonuna kadar sarılıyoruz’ un başka bir söylenme biçimidir bu.”
“ISMARLANMIŞ, BİR TÜR İNTİKAM DAVASI”
Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kesinlikle bir intikam davası bu” dediği Kobanê yargılamalarının AKP hükümeti eliyle yapıldığını vurgulayarak, “Çünkü bizim varlığımız; HDP’nin parti olarak seçimlere girmesi, özellikle 7 Haziran’da o muazzam başarıyı kazanması AKP’yi iktidardan etti. Ve AKP bir koalisyona muhtaç olmak zorunda kaldı ama koalisyonla da yetinmeyeceği için çok hızlı şekilde devreye şiddeti, savaşı koydu. O günden bugüne aslında siyaseti yargı eliyle, polis gücü ile ve şiddetle dizayn etmeye çalışıyorlar. Bu anlamıyla mevcut siyasi davaların her birinin AKP’yi ayakta tutma, demokratik siyasetin gücünü zayıflatma, HDP’nin toplumla olan bağını koparmak ve AKP’yi iktidarda tutmanın aracı olduğunun özel olarak altını çizmek gerekiyor. Bizim siyasetimiz turnusol kağıdı gibi. AKP açısından da millet ittifakı açısından da böyle. Biz olduğumuz sürece AKP’nin iktidarda kalma süreci zayıflıyor ve ‘HDP’yi tasfiye edeyim, kapatayım ki kendime dikensiz bir gül bahçesi yaratayım’ diyen bir anlayış var” diye konuştu.
“AVRUPA BİRLİĞİ, TÜRKİYE’NİN İHLALLERİ GİDERMESİNE GÖZ YUMUYOR”
Kobanê Davası kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının da tanınmadığını vurgulayan Koçyiğit, “Normalde AİHM kararları iç hukuka etki etmek zorundadır. Çünkü Anayasa Madde 90 der ki ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üst hukuk olarak kabul edilir’. Hızlı şekilde bunun gereğini yapmak zorundasınız. Çünkü bu bir tercih değil yasal bir zorunluluktur. AİHM 18. Madde’den ‘ihlal kararı’ verdi. O maddede diyor ki ‘Siz HDP’lilere suç işledikleri için değil, size siyasi rakip oldukları için tutuklayıp yargılıyorsunuz. Yani siz bu davayı siyasi sebeplerle yürütüyorsunuz. Objektif değilsiniz, taraflısınız’ diyor. Şimdi bu en temel ihlal maddesi. AİHM’in tarihinde herhalde bu konuda ihlal verdiği ilk örnek Türkiye. Ama bunun gereğini yapmayan, buna göz yuman, zamana yayarak süreci çürütmeye çalışan bir yaklaşım var. Ancak tersten de şöyle bir durum var; Türkiye’nin ihlalleri gidermesine göz yuman bir Avrupa Birliği de var. Evet AİHM ihlal kararları veriyor ama bunu takip eden, bu konuda Türkiye’yi zorlayan bir Avrupa Konseyi gerçekliğini de göremiyoruz” ifadelerini kullandı.
“BİZİ YIKMAK ÖYLE KOLAY BİR ŞEY DEĞİL”
Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, parti olarak birçok badireler atlattıklarının altını çizerek “Bize diz çöktüremediler” diye de ekledi. Koçyiğit sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Partimizin çalışanlarının katledildiği bir süreçten geçtik. Parti binalarımızın, mitinglerimizin bombalandığını gördük. Deniz Poyraz yoldaşımızın il binamızda katledildiğini gördük. Yani o kadar çok bedel ödüyor ve saldırıya maruz kalıyoruz ki hani hangisi öbüründen daha can yakıcıdır, zarar vermiştir meselesini tasvip etmek zor. Ama şunu söyleyebiliriz; bütün bu saldırılar aslında bizim ne kadar doğru bir siyaset yapıp doğru yerde durduğumuzu ve gücümüzün de göstergesi. Fiziksel yaşamımızı yok etmeye varacak kadar bir gözü kararmış, paramiliter güçlere yol veren bir siyasi akılla karşı karşıyayız. Bu aslında durduğumuz yerin doğruluğunu, halklara umut olma potansiyelimizi ve siyasetimizin nasıl kabul gördüğünün de göstergesidir. Bu anlamıyla her bir saldırının tabii ki yarattığı tahribat var ama şunu da çok iyi biliyoruz; biz bütün buralardan süzülerek gelmiş bir siyasi gelenekten geliyoruz. Onlarca partisi kapatılmış, milletvekilleri, parti çalışanları katledilmiş, yıllarca hapse mahkum edilmiş ama buna rağmen teslim olmamış, biat etmemiş, diz çökmemiş, ne olursa olsun mücadelesini yeni yüzlerle eskinin o bütün mirasından aldığı güçle devam ettiren bir geleneğiz. O anlamıyla bizi yıkmak öyle kolay bir şey değil. Kimsenin de harcı değil.”
“HALA DOKUNULMAZLIKLAR İÇİN EL KALDIRMALARI KABUL EDİLİR DEĞİL”
Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kobanê yargılamaları süresince muhalefetin tavrını da eleştirdi. “Muhalefet, AKP’nin ona biçtiği sınırlarda siyaset yapmayı marifet sanıyor” diyen Koçyiğit şunları kaydetti:
“AKP aynı zamanda bütün siyaseti dizayn etmeye çalışıyor. Bütün muhalefetin söz söyleme sınırlarını belirlemeye çalışıyor. Muhalefetin kiminle ilişki kurup kurmayacağı gibi birçok şeyi belirlemeye çalışıyor. Bu anlamıyla da muhalefetin bu tutumu çok sorunludur. Muhalefetin ifade ettikleri gibi demokratik bir Türkiye’ye buradan ulaşamazlar. Kürt sorununu, Alevi sorununu, kadın sorununu, sermayenin emek üzerindeki sömürüsüne söz söylemeden sadece 1-2 palyatif, restorasyoncu madde ile Türkiye demokratikleşemez. O anlamıyla bizim en büyük eleştirimiz aslında onların cesaretsizliğine.
Biz Türkiye’nin 3. büyük partisiyiz, herkes kadar meşruyuz. Bu anlamıyla bize yönelik yapılan her baskının aslında Türkiye’deki demokrasiye yapılan bir baskı olduğunu görmeleri gerekiyor. Bizi kapatmak, cezaevlerine koymak aslında Türkiye demokrasisine kaybettiriyor. Muhalefet ne yazık ki bunu anlayamıyor. Oysa ki HDP’ye yapılan şey bu ülkede aykırı, demokrat, muhalif olana reva görülendir. Onun için bu tutumlar tabii ki kabul edilemez. Hele de dokunulmazlıkların kaldırılması süreci içerisinde geri adım atmamış olmaları ve hala vekillerimizin dokunulmazlıkları kaldırılırken el kaldırmaları asla kabul edilebilir değildir. Bu aynı zamanda turnusol kağıdıdır. HDP’ye, Alevilere, Kürtlere, kadınlara yaklaşım kimin ne kadar demokrat olduğunu, kimin nasıl bir Türkiye istediğinin net göstergesidir.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.