PİRHA- Kobani Davasında yargılanan isimlerden biri olan Yazar Gülfer Akkaya, yaptığı savunmada Alevi toplumunun her 20 yılda bir katliama maruz kaldığını belirterek “Ben bir Alevi olarak hayatım boyunca bu nefretle karşı karşıya kaldım. Aleviler de siyasi partilerin başkanı, eşbaşkanı, Cumhurbaşkanı olacak. Eşit yurttaşsak eşit olacağız. Değilsek söyleyin. Alevilerin eşit yurttaş olarak kabul edilmemesi Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devam ediyor” dedi.
Kobanî Davasının 8’inci duruşması verilen bir günlük aranın ardından dördüncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.
Tutuklu bulunan siyasetçiler ile tutuksuz yargılanan Yazar Gülfer Akkaya duruşma salonunda hazır bulunurken, diğer cezaevlerinde tutulan siyasetçiler ise duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.
“BU DAVA SİYASİ KUMPAS DAVASIDIR”
Duruşmada HDP MYK eski üyesi Gülfer Akkaya’nın sorgusu yapıldı. 2014 yılında MYK üyesi olduğu için yargılandığını belirten Akkaya, şunları söyledi:
“Yıllarca barış ve eşitlik için mücadele etmiş benim gibi bağımsız bir feminist için nasıl böyle iddialarda bulunabiliyorsunuz? Bir kadının düşük yapmasına sebep olmakla yargılanıyorum. Ben feministim, feminist demek kadınların özgürlüğü için mücadele etmek, kadın haklarını savunmak demek. Hangi delille bunu söylüyorsunuz? Bunu kabul etmiyorum.
Eğer amaç gerçekleri açığa çıkarmak olsaydı bir araştırma yapılması gerekmez miydi? Aradan 6 yıl geçmiş. Bu dava hukuki değil siyasi bir kumpas davasıdır. Seçilmek istenen kadınların önüne konulan engeller başlıca sorun olarak durmaya devam ediyor. Bu tarz engellemeler olmasaydı ve haklar eşit olsaydı bugün bambaşka bir Türkiye olmuş olacaktı. İlk Meclis olan 1921 Meclisinde de kadınlar yok. Yani ülke nüfusunun yarısı yok. O Meclis’te kadınların olmaması ne hatırlanıyor ne de kimsenin umurunda değil.
“TÜRKİYE’DE TÜRKÇE BİLMEZSENİZ, BİR DOMATES ALAMAZSINIZ”
Tıpkı kadın sorunu gibi Cumhuriyetin başından bu yana devam eden bir sorun da Kürt Sorunudur. Ben bir Kürt’üm ve asla inkar etmedim. İşim verilmedi, aynı hakları kullanamadım, sürekli fişlendim. Türkleştirilmeye, asimile edilmeye çalışıldım. Dilim asimile edildi, ben bu dünyada ilk defa Kürtçe konuşmaya başladım. Okulda Türkçe bilmediğim için tembel sınıfına, sıralarına alındım. Ben bir yazarım, dünya dilleriyle sorunum olmaz ama insanları aşağılarsanız olmaz. Bu eşitlik değil, kendi Anayasanızı inkar etmiş oluyorsunuz. Benim annem Kürt, Türkçe bilmez ama ona Türkçe öğretmek zorunda kaldık alışveriş yapabilmesi için. Bilmiyorum ne kadar Avrupa’da kaldınız ama Almanya’da Almanca bilmezseniz alışveriş yapabilirsiniz ama Türkiye’de Türkçe bilmezseniz bir domates alamazsınız.”
“KÜRT OLMAK, BARIŞ İSTEMEK SUÇ MU?”
“Ben bir Kürt Aleviyim” diyen Akkaya, “Ben tüm baskılara, tekleştirmelere rağmen yarısı Türkçe yarısı Kürtçe cümleleri kayalıklara benzetiyorum. Bu ülkede birlikte, eşit, adil, özgürce yaşama olan inancının arttığını biliyoruz. Kürt sorununun artık savaşla değil barışla çözülmesi gerektiğini devletin içindekiler de kabul ediyor. Kürt olmak suç mu, barış istemek suç mu? Biz neden bununla yargılanıyoruz? Bir kadın, bir feminist ve bir insansanız savaşa karşı olursunuz. Savaş ölüm demek, militarizm demek, erkeklerin kadınlara yönelmesi, tecavüzlerin artması, sıradanlaşması, yoksulluk, ucuz iş gücü, insanların yaşadığı yerlerden göç etmesi demek” diye konuştu.
“ALEVİLER EŞİT YURTTAŞ OLARAK KABUL EDİLMİYOR”
“Bir kimlik sorunu da Alevilik inancına yöneliktir. Çok sayıda katliam yaşanmıştır” diyen Gülfer Akkaya, şöyle devam etti:
“Maraş Katliamı’nın yıl dönümünden geçiyoruz. Çok sayıda insan katledildi. Bu bir vahşettir. Bir insanın bunu yapabileceğine inanıyor musunuz? Her 20 yılda bir Alevilere katliam yapıldı. Bu bir nefrettir. Aleviler eşit yurttaşlık istiyorlar. Zaten bizzat Anayasanın içinden bir şey istiyorlar. Ben bir Alevi olarak hayatım boyunca bu nefretle karşı karşıya kaldım. Aleviler de siyasi partilerin başkanı, eşbaşkanı, Cumhurbaşkanı her şeyi olacak. Eşit yurttaşsak eşit olacağız. Değil miyiz? Değilsek söyleyin. Alevilerin eşit yurttaş olarak kabul edilmemesi Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devam ediyor.”
“EĞER ALEVİ KADINSANIZ ÇİFTE EŞİTSİZLİK YAŞIYORSUNUZ”
Yaklaşık 10 yıldır kadın Alevilik üzerine politikalar yürütüyorum. Eğer Alevi kadınsanız çifte eşitsizlik yaşıyorsunuz. Bir Alevi olduğunuz için bir de kadın olduğunuz için eşitsizliğe maruz kalıyorsunuz. Bu benim gibi feminist birinin gözünden kaçmaz. Ben hayatım boyunca bunu yaşadım. Kürtlüğümü de Aleviliğimi de annemin ninnilerinden, içinde bulunduğun köyün, toplumun ritüellerinden öğrendim. Annelerimizden, feminist annelerimizden aldığım bu mücadeleyi büyütmeye çalıştım. Hiçbir zaman bana ne Alevi ne Kürt ne de kadın olduğum için yapılanlar doğru gelmedi. Devlet de iktidar da aile de erkek de tanımadım. Beni tanımayanı tanımıyorum.
“KİTABIMIN KAPAK RESMİ DELİL SAYILMIŞ”
Siyasi iktidar bir dönemin intikamını almaya çalışıyor. Oysa bu çağrılar şiddet içermeyen çağrıllardır ve AİHM’in de bu yönlü kararları var. İddianamede o dönem HDP MYK’sı olmam nedeniyle suçlanıyorum. Bu suçlama da o kadar özensiz hazırlanmış ki. O dönemde kitabım için yurt dışındaydım. Ülkede yoktum. Bunu gösteren kayıtlar sizde de var. Hakkımda delil diye gösterilen 9 adet sosyal medya paylaşımlarının büyük bir kısmı ise benim değil başkalarının yaptığı paylaşımlar ve haberlerdir. Katıldığım paneller suç sayılmış. Alevi kadınlarla ilgili çıkardığım ‘Yol Kadındır’ kitabımın kapak resmi delil olarak gösterilmiş. Üstelik delil olarak konulan şeylerin önemli kısmı 2014 yılında retweet yaptığım şeyler. Emeğin sömürüsünün olmadığı, kimsenin kimseyi ezmediği, sömürmediği, kimliğinden dolayı kadınların ötekileştirilmediği bir ülke istiyorum. Bütün çabam bu. Bunları yazma nedenim bu kadim toprakları tüm bu engellemelere rağmen bir gün gülistana çevirme umudumun oluşudur.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.