PİRHA – Kobanî Davası kapsamında savunma yapan siyasetçi Gültan Kışanak, Kürt sorununun çözümü için çağrı yaparak “Barışın kaybedeni yoktur. Barış bölünmeyi getirmez, barış birlik olmayı, ortak bir gelecek arzusunu güçlendirir. Bölmeyi değil, birleştirmeyi sağlar. Savaşın bizi nasıl böldüğünü görüyoruz” diye konuştu.
Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam eden Kobanî Davasının bugünkü duruşması, Gültan Kışanak’ın savunmalarıyla devam etti. Kürt sorununun, “ülke gerçeği” olduğunu vurgulayan Kışanak, barış çağrısı yaparak şunları söyledi:
“Hiçbir sorunun tek taraflı olmayacağını anlamak lazım, bunda ilkesel olmak ve bağımsız olmak lazım. Ortada bir sorun varsa bunun en az iki tarafı vardır. Hem kendimizi bilmek için hem karşıyı görmek için bize bir fırsat tanındı. Cumhurbaşkanı bir dönem çözebilmek için 2015’te Diyarbakır’a gelip, ‘Kürt sorunu benim de sorunumdur’ demişti ya, böyle bakarsak bu sorunun nereden çözülebileceğini anlarız, bu özeleştiri vermeyi sağlar.
Klasikleşmiş bir söylem vardır, tango yapmak için iki kişiye gerek vardır diye. Ben buna tek kişi ile halay çekilmezi ekleyeyim. Kürt sorununu çözmek istiyorsak, çözüm halayına katılmak istiyorsak bir kere birkaç kişi olmalıyız, kol kola girmeliyiz. Çözümün ve sorunun taraflarını o halayda yan yana getirmeyi başarabiliriz. Halayda yan yana durmak, omuz omuza olmak insanı güçlendirir. Empati yaptırır, ortak duyguyu sağlar. Şu an en büyük sorunumuz, bu ortak duygunun zedelenmesi. Bir şeylere üzülüp, aynı şeylere sevinmekten çıktık. Bu korkunç bir şey, duygu kırılmasıdır. Acılarımızı, sevinçlerimizi ortaklaştırmanın bir yolunu bulmalıyız. Çözüm halayını kurmalıyız. İktidar, ‘tek başıma bu sorunu çözeceğim’ diyor ama tek başına bu sorunu çözemez. İktidara yakın kişilerden bile kırk yıldır aynı şeyleri duyuyoruz.
“BARIŞIN KAYBEDENİ YOKTUR”
Bir slogan daha kendimize edinmeliyiz, ‘Barışın kaybedeni yoktur.’ Bu da bütün toplumların, hem siyasal hem de toplumsal kavgalar sonucunda ortaya koydukları temel bir ilkedir. Az kazanırsın, tam kazanırsın, memnun olursun o ayrı ama bunlar kazanma sürecidir. Biz bunu az çok ateşkes ve çözüm süreçlerinde gördük. Çözüm süreçlerinde cenazeler gelmez oldu, analar bu kadar kaygılı değildi, analar bir parça rahat uyumaya başlamıştı. Barışın kaybedeni yoktur, barış kazandırır herkese. Belki bir çözüm bulacağız. Kürtler yeterince memnun olmayacak, iktidarın bilmem ne kanadı olmayacak ama en azından kaybetme sürecini durdurmuş olacağız. Dünyanın neresinde hangi iki aşiret barıştan dolayı birbirinden uzaklaşmış? Barış bölünmeyi getirmez, barış birlik olmayı, ortak bir gelecek arzusunu güçlendirir. Bölmeyi değil, birleştirmeyi sağlar. Savaşın bizi nasıl böldüğünü görüyoruz, ‘Barış yaparsak bölünürüz’ sözü bir yalandır, uydurulmuş bir hikayedir. Bunu alıp bir çöplüğe atmanız lazım. Tam tersine biz savaştıkça duyguda, acıda, yeni bir yol yaratmakta bölünüyoruz. Bölünme sürecini ortadan kaldırmak için bu yalanı çöplüğe atmak lazım.
“KÜRT SORUNU ÜZERİNDE BU KADAR TEPİNMEYİN”
Siyasetçilerin yapması gereken bir şey var, kışkırtma yapmama. Ben yıllardır bunu gördüm, hele bir de iktidar ise kamuoyunu yönlendiriyor. Onların görüntüsü birebir topluma etki ediyor. Toplumun etkisini, duygusunu yönlendiriyor, bunun en açık sürecini çözüm sürecinde gördük. Başbakanın dili farklıydı diye çözüm süreci yüzde 80 destek gördü. Dili değişti şu anda süreç başka bir yerde. Nedenlerden bağımsız olarak bu bir realitedir, Türkiye’deki siyasi liderler toplumu yönlendirme, etki etme gücüne sahiptir. Bu güçlerini düşmanlaştırmak için değil, çözüm için kullansınlar. Bu dili değiştirdikleri gibi memlekette sorunlar çözülüyor. Çözüme katılmak için toplum hazır, yeter ki siyasi liderler o dili kullansın. Kürt sorunu gerçekten iç politika malzemesi haline getirilemeyecek kadar ağır bir sorun. Binlerce cana mal olacak kadar ağır bir reva. Kürt sorununu iç politika malzemesi haline getirmekten vazgeçin. Kardeşim Kürt sorunu gibi vebali ağır bir sorunu malzeme haline getirmekten vazgeçin ya! Bu ülkenin ekonomi sorununu konuşun, halkın sorunlarını, gençlerin geleceğini konuşun. Niye Kürt sorununu kendiniz için araçsallaştırıyorsunuz? AKP çözmeye kalktığında CHP karışıyor, CHP çözmeye çalıştığında AKP karışıyor. Bıktık bunlardan, biz kimsenin aracı değiliz. Bizim çoluğumuzun çocuğumuzun kıymeti var, bunun üzerinde bu kadar tepinmeyin. Birisi DEM Parti ile görüştüğünde, ‘Vay efendim sen ülkeyi böldün’ diyor. Öbürü, ‘Bu sorunu çözelim’ diyor, ‘Vay efendim sen bölücülerle görüşüyorsun’ diyor. Biz bunu istemiyoruz, yeter, inin bu halkın sırtından. Kürt sorununun vebali çok ağır.
“BU ÜLKEDEKİ KANI DURDURALIM”
Siyasi aktörlere, STK’lara, kurum ve kuruluşlara aynı çağrıyı yapıyorum; gelin bu ülkedeki akan kanı durduralım, barışı Kürt, Türk annelerine armağan edelim. Tutuklanıncaya kadar, 8 yılık süreç içerisinde yürüttüğüm mücadelede inanılmaz duygusal anlar yaşadım, beni bağrına basan halkımıza kucak açtım, dertlerini dinledim, dertleştim, güç ve moral alarak yola devam ettim. Bizim barış analarına, evladını yitirmiş asker analarına, evladı hala dağda ve askerde olanlara tüm topluma bir barış sözümüz var. Bu barış sözümüzün ömrümün sonuna kadar arkasında olacağım. Çünkü gittiğim her yerde bununla karşılaştım, benden bunu beklediler ve bunu söylediler. Sayısız kez analar, ‘Benim evladım artık yok, başkalarının yüreği yanmasın’ dedi. Genç kadınlar bana, ‘Benim de kardeşim, eşim, amcam, babam dağda barış olsun onlar da gelsin’ dedi.
“SANIK DEĞİL DAVACIYIM”
Türkiye’nin batısında yaptığım çalışmalar sırasında, ‘Biraz daha çalışın çözün bu sorunu’ diyenler oldu. 2015’te Aydın’daki seçim sürecinde yaşlı bir amca toplantı yaptığımız köy kahvehanesine gelerek, -Alevi yörük bir amcaydı, ‘Kızım duydum ki sen de Aleviymişsin musahipliğin var mı, yoksa musahip olalım, Kürtler ve Türkler dünya ahiret kardeş olsunlar’ dedi. Çok etkilendim. Alevilikte musahiplik olmak istiyorsan cemde sana sorulur, ‘Sen bu musahipliğinle yoldaş olacak mısın, yanlışının önünde duracak mısın, yüreği yandığında senin de yüreğin yanacak mı? Bir tülbentin güneşte kuruyacağı süre kadar küs kalırsın ondan fazla kalamazsın’ der. Amca bana musahiplik teklif etti. Benim için çok önemliydi. Beni ayakta tutan bu manevi değerlerdir, her birine verdiğim sözü unutmadım, nefesimin son anına kadar da mücadele edeceğim. Silvanlı amcaya da, Nazilli’deki amcaya da, Kütahya’daki amcaya da, barış analarına da, Türk analarına da herkese verdiğim barış sözünün arkasında duracağım ve gücüm yettiği kadar mücadele edeceğim. Bu mahkemede kendimi hiçbir zaman sanık olarak görmedim, davacıyım. Bu kanı durdurmayanlara karşı, çözüm sürecini heba edenlere, Kürdün, Türkün acısını hissetmeyenlere karşı davacıyım. Kendimi hep böyle gördüm, böyle konumladım ve böyle mücadele ettim. Bu dava süreci de benim için bir mücadele süreciydi.
“İKTİDAR ÇÖZÜM SÜRECİNE SAHİP ÇIKAMADI”
İşte Kobanî olaylarındaki provokasyonu tertipleyenler 2014 yılında hükümetin ‘çöktürme eylem planı’nı da uyguladılar. Bunu yapmazsak aman aman isyan çıkacak, bunu yerine koydular. Artık iktidar çözüm sürecine sahip çıkamaz hale geldi. 7 Haziran seçimlerinde de istediği sonucu da alamayan iktidar her şeyi dağıtarak başladılar kumpaslara. Arkasından bütün samimiyetimizle anlattık, hendek ve barikat dediğimiz meseleler bu kadar büyük ağır tahribatlar yaşanmadan çözülebilecekken bilerek ve isteyerek kasıtlı olarak darbeciler tarafından uzatıldı, büyütüldü, kentlerimiz yıkılıp yakıldı, insanlarımız yaşamlarını yitirdi. Bu ülkede çözüm karşıtı güçlerin bu kadar etkin olması gözümüzü korkutuyor. Ama dün de söyledim korku insanın en büyük zaafıdır, bununla baş etmeyi başaramazsak hiçbir şeyi çözemeyiz. Onun için bu korkuyu yenmek ve devlet içindeki asıl bu farklı yaklaşımlarla yüzleşmek zorundayız. Çünkü bu meseleleri başka bir noktaya getiriyor. Bu açıdan çözümden yana bir devlet aklının ortaya çıkması lazım.
“BU SALONDA OLMAMIZIN TEK NEDENİ KÜRT SORUNU”
Kürt sorunu bir hak ve özgürlük sorunu, bir demokrasi sorunu, bir insan hakları sorunu. Bu ülkenin demokratik cumhuriyet olup olmayacağına dair vereceğimiz cevabın altında yatan bir sorundur. Buradan bakarsak bu sorunu çözmek kolaylaşır. Bu sorun çözülemeyecek, içinden çıkılamayacak bir sorun değil. Evet bir yönüyle bu sorun daha da derinleşti, çok farklı çok katmanlı bir soruna dönüştü ama çözme iradesi olursa çözülemeyecek bir sorun değil. Ne yapabiliriz, nasıl çözeceğiz? Benim elimde hazır bir cevabım yok. Hem uluslararası sorunu çözerken hem onları nitelendirirken çözüme dair belirlenmiş ilkeler var. Bu konuda karar verilirse biz de rol alabiliriz. Bir kez sorunun varlığını kabul edeceğiz. Bir sorunumuz var, yokmuş gibi davranmaktan vazgeçeceğiz artık. Hani Erdoğan çözüm sürecini buzdolabına kaldırdıktan sonra Rusya dönüşü ‘düşünmezseniz yoktur’ demişti ya böyle olmuyor. Var. Bizim bugün bu mahkemede olmamızın bir tek nedeni var; Kürt sorunu.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.