PİRHA-OHAL KHK’leriyle ihraç edilen emekçilerin yaşadığı sorunlar 9 yıl sonra hâlâ çözülmedi. 2016’da Silvan Belediyesi’nde müzik eğitmeni olarak görev yaparken ihraç edilen Serdar Baysal da bu mağduriyetleri yaşayan yüz binlerce insandan biri. Yaşadığı her şeyin ülkedeki savaş politikalarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayan Baysal, “Zaman zaman siyasal iktidar söylemlerini her ne kadar yumuşatsa da geçmişe dönük yapmış olduğu tahribatları telafi etme noktasında bir adım dahi atmıyor” diyerek tepki dile getirdi.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası yürütülen çalışmalar kapsamında yüz bini aşkın kamu çalışanı ihraç edildi. Çalıştığı Silvan belediyesine kayyum atanması ile birlikte işine son verilen Müzisyen Koro Şefi Serdar Baysal, ‘Biz işimizden atıldık, belediye başkanlarımız ise cezaevine atıldı’ dedi.”
Tüm maaş bordrolarına ve imza sirkülerine rağmen belediyede çalışmadığına dair sahte raporlar hazırlandığını söyleyen Baysal,
“Bizim o belediyelerde çalışmadığımıza dair belgeler sundular ve tabii ki buna inanmak isteyen hâkimler, savcılar da buna onay verdiler.”
Baysal, sürecin yıllardır sürdüğünü belirterek şöyle devam ediyor:
“Bu süre içerisinde tazminatlarımız olmak üzere hiçbir hakkımız verilmedi. Yani düşünün hem mağdursun hem karşında seni yargılayacak adil bir sistem yok. Yani sen diyorsun bakın ben burada çalışmışım, maaş bordrolarım var ama çalışmadın gibi gösteriyorlar ve mahkeme sonuçları bizim aleyhimize işliyor.”
ÜLKEDE YAŞANAN TÜM OLUMSUZLUKLARIN NEDENİ SAVAŞ”
Baysal, tüm bu tabloyu ülkenin savaş politikalarına bağlıyor:
“Bizim gibi 180 bine yakın arkadaşın, yoldaşın bu konuda mağduriyetini biliyoruz. Şimdi zaman zaman iktidar söylemlerini yumuşatsa bile geçmişe dönük yapmış olduğu tahribatları telafi etme konusunda bir adım atmışlığı yoktur.”
Baysal, kendilerini sürekli açıklama yapmaya zorlayan bir sisteme tepki gösteriyor:
“Bizim bir suçumuz yok. Zaten olmuş olsaydı biz muhtemelen şu an ya cezaevinde ya da belki de yurt dışına kaçmış olurduk.”
İhraç sonrası gittiği Antalya’da da baskıların devam ettiğini söyleyen Baysal, yaşadığı olayı şöyle anlatıyor,
“Konyaaltı Belediyesine bağlı cemevinde Kürtçe şarkı okuduğum için CİMER’e ihbar etmişler. CİMER’den valiliğe, valilikten belediyelere talimat verildiğini öğrendim. Sanki bir düşmanı pusuda beklermiş gibi yüzlerce zabıta, polis dahil olmak üzere baskı yaşıyoruz. Ben kendi ülkemde kendi dilimi konuşamıyorum.”
Sadece Antalya’da değil Türkiye’nin her yerinde benzer baskıların yaşandığını söyleyen Baysal, “Antalya’da koro olarak sahne alanların yüzde 30’u Kürt ve hiçbir yerde benim dışımda Kürtçe şarkı okuyan yok. Sahneye çıkarken sanki milli bir davaya çıkıyormuşuz gibi ‘Niye İstiklal Marşı okutmadınız? Niye saygı duruşu yapmadınız?’ şeklinde tepki gösteriliyor” dedi.
“BU ÜLKEDE ÖZGÜRLÜK VARSA KÜRTLER BUNUN NERESİNDE?
Baysal, “özgürlük” söylemine dair sert bir soru yöneltiyor:
“Kürtler olarak ne kadar mağdur olduğumuzu söylememize gerek yok. Çünkü yaşıyoruz. Yani Kürtler bu ülkede kendi çocuğuna istediği ismi koyamamış ama halen bazı insanlar eşitlikten bahsediyor. Ben Kürt olduğum için okulda öğretmenden, askerde komutandan dayak yemişim. Artık biz bunları anlatırken gerçekten sıkıldık, yorulduk. Madem Kürtleri seviyorsanız, Kürtleri bağrınıza basıyorsanız, ‘Kürdistan doğumluyum, Kürdistanlıyım ben.’ Benim ülkemin ismini değiştirirken bana sordular mı?”
Baysal, diasporadaki Kürtlerin başarılarını hatırlatıyor:
“Avrupa’nın birçok yerinde yöneticimiz var, valimiz var, vekillerimiz var bakanımız var. Belçika’nın başkanı neredeyse bir Dersimli kadın olacaktı. Birkaç oyla kaybetti. Yani istediğimiz yerde her şey olabiliyoruz ama biz kendi ülkemizde Kürt olamıyoruz.”
“BU ÜLKEDE HERKES MAĞDUR”
Cumhuriyet’in tekçi politikalarının tüm halkları mağdur ettiğini belirten Baysal şöyle diyor:
“Cumhuriyet kurulduğundan beri bu ülkede herkes mağdur. Yani sadece Kürtler değil. Laz’ın Çerkez’in dilini yasaklamışsın, Alevi’nin inancını yasaklamışsın.”
Şeyh Said’in yıllarca “terörist” olarak öğretildiğine dikkat çeken Baysal,
“Seyh Said’i terörist sınav sorusu olarak karşımıza çıkarttılar. Bu nasıl insanlık, bu nasıl bir vicdan?”
Baysal, barış sürecine dair de net bir mesaj veriyor:
“Bugün her kim barış için adım atıyorsa çok önemli çok anlamlıdır. Biz gerçekten demokrasi istiyoruz. Evrensel insan hakları çerçevesinde demokratik ve özgürlüklerin olduğu yerlerde insanlar var olan haklarıyla nasıl yaşıyorlarsa biz de öyle yaşamak istiyoruz.”
Baysal, konuşmasının sonunda ise çözümü şöyle özetliyor:
“İnsani bir çözüm, demokratik bir çözüm. Başka hiçbir şey değil. Siz iyi bir şey yapıyorsunuz, insanlığa ve tarihe not düşeceksiniz. Türkiye’de yaşayan bütün halklar adına gerçekten çok önem arz ediyor.”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.