PİRHA-17 yıllık öğretmenlik mesleğinden bir gece yarısı yayınlanan KHK ile ihraç edilen Nursel Tanrıverdi 4 yıldır işine geri dönebilmek için direniyor. 4 yıllık direniş sürecini PİRHA’ya anlatan Tanrıverdi, “Bu direniş boyunca yaşadığımız saldırılara, gördüğümüz işkencelere rağmen vazgeçmedik, pes etmedik. Biz sadece kendi işimizi istemiyoruz. KHK hukuksuzluğuna, adaletsizliğine maruz kalmış herkesin hakkını savunuyoruz” dedi.
İstanbul’da yaşayan Nursel Tanrıverdi 17 yıllık felsefe öğretmeniyken bir gece yarısı yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile mesleğinden ihraç edildi. Yaşadığı KHK hukuksuzluğuna karşı sessiz kalmayan Tanrıverdi ihraç edildiği 2017 yılından bugüne işine geri dönebilmek için direniyor.
Yaşadığı 4 yıllık direniş sürecini PİRHA’ya anlatan Tanrıverdi, defalarca gözaltına alındığını, tutuklandığını, işkencelere maruz kaldığını ama hiçbir zaman umudunu kaybetmeden direnmeye devam ettiğini belirterek eylemini işine geri dönene kadar sürdüreceğini aktardı.
“İSTANBUL’UN ÜÇ MEYDANINDA EYLEM YAPARAK BAŞLADIK”
İstanbul Kağıthane’de bulunan Hazır Giyim Meslek Lisesi’nde görev yaparken bir gece yarısı yayınlanan kararname ile işinden ihraç edildiğini öğrenen Tanrıverdi şunları ifade etti:
“7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edildim. Muhtemelen sol görüşlü olduğum için atıldım. Benim gibi KHK ile atılmış 50-60 arkadaşla birlikte 20 Şubat 2017’de eyleme başladık. KESK Şubeler Platformu’na bu haksızlık karşısında direnmek istediğimizi ve işimizi almak için eylem yapmak istediğimizi söyledik. Eylem önerisinde bulunduk. Kabul ettiler ve biz 2017 yılında yaşadığımız hukuksuzluğa, haksızlığa karşı eylemler başlattık. İstanbul’da üç ayrı yerde eylemlere başladık. Bakırköy Özgürlük Meydanı, Kadıköy’de Boğa’nın önünde ve Kartal Meydanı’nda. Haftanın 4 günü eylem yapıyorduk. Yaptığımız eylemler de basın açıklaması, 1 saatlik oturma eylemi ve imza toplama şeklinde gerçekleşiyordu. Ayda bir kez de KHK hukuksuzluğuna karşı topladığımız imzaları İstanbul Valiliği’ne götürüp veriyorduk. Ancak şu ana kadar Valiliğe verdiğimiz hiçbir dilekçeye cevap alamadık.”
“POLİS SALDIRILARININ ARDINDAN İKİ KİŞİ KALDIK VE EYLEMLERİMİZE ÖYLE DEVAM ETTİK”
Eylemlere başladıktan bir yıl sonra sık sık polis müdahalesiyle karşılaştıklarını aktaran Tanrıverdi, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Ondan sonra ki süreçte her hafta gözaltına alındık. Bir gün nezarethanede tutuluyorduk, ertesi gün Savcılığa çıkartılıyorduk. Sonraki haftalar da mahkeme tarafından bize Bakırköy Meydanı’na giriş yasağı verildi. Gözaltına alınıp mahkemeye çıkarıldığımız da bu karar verildi. Alana girmemizi yasakladılar. Adli kontrol gereği diyerek verdiler bu kararı. Meydana 200 metre yaklaşmama kararı verildi. Biz bu yasağı tanımadık. Çünkü hukuksuz. Böyle bir yasak olabilir mi? Mahkeme kararını tanımadığımızı söyleyerek eylemlerimize devam ettik. Bakırköy Meydanı’na tekrar çıktık ve eylemimizi yaptık. Ardından mahkeme kararına uymadığımız gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklandık. O alanda eylem yaptığımız süre içerisinde toplamda 5 kez tutuklandık. ‘2911’e muhalefet’ gerekçe gösterilerek üstelik. Aslında bu cezanın yatarı yok, para cezası vermeleri gerekir ancak bizi tutukladılar. Tutukluluğumuz 15 gün, 1 ay gibi zamanlar oluyordu, kısa sürüyordu. Çünkü dediğim gibi aslında hukuken tutuklama yapamazlar ‘2911 sayılı’ kanundan. Böyle parça parça yatarak toplamda biz 4 ay tutuklu kaldık.
“GÖZALTINDA KALDIĞIMIZ 1 SAAT İÇİN BİLE DAVALAR AÇTIK VE KAZANDIK”
Hakkımızda 70’in üzerinde dava açıldı. 15-20 tanesinden ‘Kovuşturmaya yer yoktur’ kararı çıktı. 60’ından beraat ettik. Çünkü yaptığımız eylemler suç değildi. Anayasal bir haktı. Gözaltında kaldığımız 1 saat için bile davalar açtık ve tazminatlar kazandık. Hukuksuzluk mahkeme kararlarıyla da belgelenmiş oldu. Bir de eylem yaptığımız zaman ‘Basın açıklaması yapabilirsiniz ama oturma eylemi yapamazsınız bu yasak’ diyorlardı. Tamamen keyfi bir tutum sergiliyorlardı. Yasal olarak böyle bir şey mümkün değil, yasak olamaz. Bize karşı koyulan yasakların hiçbir yasal dayanağı yoktu. Tamamen keyfiydi. Amaçları direnişimizi bitirmek, engellemekti.”
“BASIN AÇIKLAMASI YAPMAK SUÇ SAYILDI”
Yaşanan pandemi sürecinde eylemlerine sadece basın açıklaması yaparak devam ettiklerini söyleyen Tanrıverdi, “Fakat 17 Nisan 2021 tarihinden itibaren polis tekrardan eylemlerimize saldırmaya başladı. Gerekçe olarak da pandemi sürecinde alınan kısıtlama kararlarını gösterdi. Biz bu Kaymakamlığın kararına karşı Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurduk. Yürütmenin durdurulmasını istedik. Bu yasağın kaldırılması için ilerleyen günlerde de Kaymakamlığı şikayet edeceğiz” diye belirtti.
“DİRENDİĞİMİZ ALANDA SİYASİ PARTİLER STAND AÇIYOR, ONLARA YASAK YOK”
Yaptıkları eylemlere son 1 yıldır desteğin arttığını ve bu destekle birlikte polis müdahalesinin de arttığını vurgulayan Tanrıverdi “Bizim eylemimizle KHK’lılar bir araya gelmeye ve haklarını aramaya başlamışlardı. Direniş büyümeye başlayınca saldırılar tekrardan başladı. Şu an yapılan saldırıların da amacı direnişin büyümesini engellemek. Bakırköy Meydanı’na her gün İyi Parti, CHP, AKP gibi değişik siyasi partiler gelip, stantlar açıyor. Onlara kimse bir şey demiyor. Onlara yasak yok. Biz yapınca saldırıya uğruyoruz” diyerek direnişlerine işlerini geri alana kadar devam edeceğini söyledi.
“4 YILDIR OHAL KOMİSYONUNDAN CEVAP BEKLİYORUM”
OHAL komisyonuna başvuralı 4 yıl olduğunu, ancak hala bir sonuç alamadıklarını ifade eden Tanrıverdi, “Bakırköy’de ki direnişimiz her türlü gözaltıya, tutuklamaya, alan yasaklamalarına, işkenceye rağmen devam ediyor ve edecek. Biz Bakırköy Meydanı’nda Çorlu’da tren katliamında da yaşamını yitirenlerin adalet talebini haykırıyoruz, Şenyaşar ailesinin adalet talebini yükseltiyoruz, işçilerin, emekçilerin hak taleplerini, adalet isteklerini haykırıyoruz. Bakırköy Meydanı’nda işte bu yüzden bizden rahatsız oluyorlar ve eylemlerimizi engellemeye çalışıyorlar. Ben buradan herkese çağrı yapıyorum. Adaletsizliklere, hukuksuzluklara karşı gelin birlikte mücadele edelim” ifadelerine yer verdi.
Melis CİDDİOĞLU/PİRHA
Yoruma kapalı.