PİRHA- 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile beraber günlük yaşantımızın bir parçası haline gelen ve artık “normal” karşılanan Kanun Hükmünde Kararnamelere, geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi. Son KHK’nin öne çıkan yanı ise barış için imza metnine imza atan akademisyenlerin toplu ihraçları oldu.
Mersin Üniversitesi’nde “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan 21 akademisyen ihraç edildi ki bazı akademisyenler önceki aylarda birer, ikişer, üniversite yönetimi tarafından sözleşmeleri yenilenmeyerek işlerine son verilmişti.
“ORTAK PAYDAMIZ, SAVAŞIN DURMASI, İNSANLARIN ÖLMEMESİYDİ”
Son KHK ile ihraç edilen akademisyenlerle ( ülkede kalanlarla), ihraçları, Mersin Üniversitesi’ni ve ülkenin geldiği durumu konuştuk. İlk sözü ve üniversitenin ilk yıllarından itibaren üniversiteye, bilime emek vermiş akademisyen Ayşe Gül Yılgör aldı. Yılgör, 1992’de kurulan üniversitede 1993’ten bu yana görev yaptığını, buna karşın kendisinden yıllar sonra gelmiş birisi tarafından atılamayacağını belirterek şunları ifade etti;
“24 yıldır buradayım. İlk başladığımızda canla başla çalıştık. Çünkü kendi üniversitemizi kuruyorduk. Hiçbir emekten geri durmadık. Yıllar geçti, yönetimler değişti. Biz hep üniversitenin daha demokratik ve özgür olması için mücadele ettik. Geldiğimiz noktada, atılmamıza gerekçe olan bildiriyi her arkadaşımız kendi iradesi ile attı. Ben daha sonra öğrendim, diğer arkadaşların da bildiriye imza attıklarını. Hepimizin ortak paydası, ülkede sürmekte olan savaşın durması, insanların ölmemesiydi.”
Akademisyen Yılgör, bildirinin yayımlanmasının ardından hukuksuz uygulamalar başladığını, son olarak da ihraç edildiklerini belirterek, günün birinde döneceğiz ve bizim olanı geri alacağız” dedi.
“MUTLAKA DÖNECEĞİZ”
Akademisyen Atilla Güney de 20 yıl önce akademiye girişinin “bölücü” olduğu gerekçesiyle engellenmek istendiğine dikkat çekerek başlıyor değerlendirmesine;
“Aradan 20 yıl geçti, ne değişti? Çok şey değişmedi. O gün Çatlılar vardı, bugün Pekerler var. O gün Ağar vardı, bugün onun yetiştirmesi olan Soylu var. Politik mantık aynı şekilde devam ediyor. Ama o kasvetli ortamın bir farkı vardı. Az da olsa bağımsız ve tarafsız yargıçlar vardı. Bugün onlarda yok. Günümüze bakınca ülke korkunç bir durumda. Ama buna karşın, bir gün döneceğiz, mutlaka döneceğiz.”
“KÜRT FOBİSİ, BU ÜNİVERSİTENİN VE ÜLKENİN GERÇEĞİDİR”
Akademisyen Metin Altıok ise geniş bir projeksiyonla yaşananları değerlendirdi. Yaşananların, dünyadaki neo-liberal politikalardan bağımsız olmadığına dikkat çekerek, son referandum sonucu ile birlikte, hedef haline gelecek kesimlerin değişmediğini belirterek şunları aktardı;
“Ülkede bir fobi ortaya çıkarıldı; Kürt fobisi. Kürt fobisi, bu üniversitenin ve ülkenin gerçeğiydi. Üniversiteyi dizayn ederken de, ülkeyi dizayn ederken de Kürt fobisi üzerinden dizayn etmeye çalıştılar. Bizleri de bu politikayla dizginlemeye çalıştılar. ’1998 28 Şubatı’nda da, 2015’de de aynı yöntemi kullandılar. Referandum öncesi konuştuğumuzda referandumun, Türkiye’nin yeni uluslararası iş bölümü içinde nerede yer alacağının ispatını da gösterecek. Dolayısıyla “evet” de çıksa “hayır” da çıksa hiç fark etmeyecek. “Hayır” çıktığında Kürtleri dövecekler, 1815’de Yahudileri, 1915’de Ermenileri dövdükleri gibi. “Evet” çıkarsa Kürtleri, Alevileri ve Sosyalistleri dövecekler demiştim. Yani politikalar, bir dövme, yok sayma kültürü üzerinden inşa ediliyor.
“BİZİM İÇİN VATAN İNSANDIR, DİLDİR, ADALET, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜKTÜR”
Akademisyen Çetin Veysal da, iktidarı bakımından Türkiye’nin despotlaştığını ve totaliterleştiğini belirterek, bu bakımdan Avrupa’dan ayrıldığına dikkat çekti. Veysal, iktidar her türlü eyleme anti-demokratik diyor ve sözde bir hukuk nizamı içerisinde sunuyor diyerek şunları belirtti;
“Özellikle iktidara karşı bir duruş varsa, orada hukuk sonlandırılıyor. Teamül işletiliyor. Kimin teamülü? Şefin, milli reisin. Ama bu reis aynı zamanda iller bazında AKP reisleri olarak görülüyor ve onların dedikleri yapılıyor. Artık yaşananların hukuksal boyutu kalmadığını, yeni bir düzenin kurulduğunu çok açık söyleyebiliriz. Bu düzenin görünüşünün arkasında; 1516’dan beri süregelen, Sunnileştiren, Türkleştiren ve Türkleşmiş olanı da devletin yanında bulunmak zorunda bırakan bir mantığı görebiliriz. Böylelikle kendi gibi düşünmeyen ve üretmeyeni hiçliyor ve dışlıyor. Karşı gelenleri vatan haini olarak ilan ediyor. Bizim için vatan insandır, dildir, adalet, eşitlik, özgürlüktür. Biz vatanımızı ekmeğimizden fazla sevdik. Ekmeğimizi elimizden alacaklarını bildiğimiz halde herkese iş, herkes aş dedik. Bildiriye imza attığınız için pişman mısınız diye soruyorlar. Hayır. Bin kere önüme gelse o bildiri bin kere imzalarım.”
“İKİNCİ MARAŞ KATLİAMI YAŞADIM”
Maraş Katliamı’ndan kıl payı kurtulmuştum diyen akademisyen Mustafa Kalay, bugün Maraşlı bir rektör tarafından işimden edildim diyerek şunları söyledi;
“İmza bir bahaneydi. Yeni yönetim görevlendirilmiş bir yönetimdi, 1998’de olduğu gibi. Nasıl ki ulusalcı ve askeri anlayış buraya Uğur Oral’ı gönderdiyse şimdiki iktidar da abartılı beklentilerle Ahmet Çamsarı’yı gönderdi. Bildiriye imza atmak için akademisyen olmaya gerek yoktu. Eğer birazcık vicdan sahibiyseniz, o bildiriye imza atarsınız. Biz sadece yıllar önce Esad’a dedikleri “halkınla çatışma”yı kendilerine hatırlattık. Başka insanların ödediği bedeller karşısında bizim ödediğimiz bedelin çok kıymetli olduğunu düşünmüyorum. Dirençli olacağız, dayanışacağız ve paylaşacağız. Bu olursa kimse bizi yıkamaz.”
Akademisyen Hakan Altun, yaşanan sürecin herkes açısından bir sınav olduğunu belirterek, arkadaşlarımın yüzüne bakabilmenin onurunu yaşıyorum dedi. Altun, çokça pişman mısın sorusuyla karşı karşı kaldığını ifade ederek, “Dünyanın hiçbir yerinde, hiç kimse hiçbir zaman barış istediği için pişman olmak zorunda kalmasın istiyorum” dedi.
Barış bildirisine imza atan tek Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi olan Veli Mert, “Özgür değilseniz sanat sizin neyinize? Evrene, dünyaya tanıklık edeceksiniz ve tanıklığınızın söz hakkını kullanacaksınız. Eğer tanıklık ettiğime itiraz hakkım yoksa benim varoluş hakkım ortadan kalkar” dedi.
Diren Keser/MERSİN
Yoruma kapalı.