PİRHA- Maraş’ta bir etnik yapı ve inancın zamansız ve mekânsız bırakılmak istendiğinin altını çizen DAD Eğitim ve İnanç sekteri Zeynel Kete, Alevilerin, yaşanan katliamların yıl dönümünde çeşitli mekanlara gidip bir önceki yıl dediklerini tekrar etmekten kendilerini kurtarmaları gerektiğini vurguladı. Kete, “Alevi toplumu yolda birlenmelidir” çağrısında bulundu.
Maraş Katliamı’nın üzerinden 43 yıl geçti. Öncesinde ve sonrasında yaşanan katliamlar gibi Maraş Katliamı’nda da ne adalet sağlandı ne de yüzleşme yaşandı. O günün acılarıysa bugün hala devam ediyor.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Adana Şube Eş Başkanı ve Eğitim ve İnanç Genel Sekteri Zeynel Kete, Maraş Katliamı’nın 43’üncü yılına dair değerlendirmede bulundu.
Türkiye’de toplumu dikey olarak bölen hakim millet anlayışının zihniyet yapısı olan tekçilik anlaşılmadan cumhuriyet dönemi katliamlarının bilince çıkarılamayacağını belirten Kete, “Teklikler üzerinden tanrılaştırılan ulus devlet anlayışı egemen hale gelmiştir. Tekçilik doğanın dili olmadığı gibi insanın doğasına uymuyor. Tekçilik insanlığın toplumsal değerlerini felce uğratan toplumsal bir hastalıktır. Özellikle tekçi kimliğin bir baskı aracı haline gelmesi, bunun dili, hukuku, kültürü egemen olunca, baskı aracı haline getirilmesi katliamlarda önemli rol oynamıştır” dedi.
“BU KADAR KİN, NEFRET NEYİN SONUCUDUR?”
Maraş’ta bir etnik yapı ve inancın zamansız ve mekânsız bırakılmak istendiğinin altını çizen Kete, “Eğemen kimliğin etnik ve dine dayalı oluşturduğu kutsal değerler üzerinden geliştirilen söylemler “ötekinin” yok edilmesinin gerekçesi olmuştur. Koçgiri, Dersim, Maraş, Roboski ve benzeri katliamlarda “ötekisi” egemen bilinçte insan olmaktan çıkarıldı. Bir toplum egemenin zihninde insan olmaktan çıkarıldı mı rahatlıkla yok edilmeleri gerekenler listesine dahil edilir. Aksi taktirde masum-u pak olan bir çocuk nasıl önce kurşunlanır, sonra kolları, bacakları kesilir ve kazanda haşlanır. İnsanın doğası bunu nasıl kabul eder? Bu kadar kin, nefret neyin sonucudur?” diye sordu.
Kete, bir toplumun, etnik yapı, farklı bir inanç bilinçte, zihinde yok hükmünde olunca ve egemenin söylemi ve müfredatı da buna yönelik olunca çok rahatlıkla kazanda da kaynatır, bedeni ve ölüsü üzerinde her türlü tasarruf hakkını kendinde gördüğüne dikkat çekerek, “Zihinlerde insan oldukları gerçekliği silinince ” zındık, kafir, Alevi, Kürt, din düşmanı, komünist” gibi söylemler ötekini insan olmaktan çıkaran söylemlerdir. Hemen hemen bütün katliamlarda bu ithamlar yoğun bir şekilde bütün ideolojik aygıtlar tarafından kamusal alanda dolaşıma sokuldu. Alevi artık bir kafirdir, mum söndürendir; Kürt ise bir şakidir. Muteber olmayan yurttaşlar topluluğu aynı zamanda gözden çıkarılması gerekenlerdir. Hakim millet anlayışının kimliği politik tahakküm aracı haline gelince, kitleyi çok rahatlıkla mobilize eder. Aleviler öncelikle bu hakim millet anlayışını ruhsal ve zihinsel olarak çözmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“YÜZLEŞİLMİYORSA DEMOKRASİ DE YAŞANMIYOR DEMEKTİR”
Alevilerin, yaşanan katliamların yıl dönümünde çeşitli mekanlara gidip bir önceki yıl dediklerini tekrar etmekten kendilerini kurtarmaları gerektiğini vurgulayan Kete, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnkâr ve kabul edilmeyen her suç tarihsel olarak tekrarlama potansiyelini taşır mı? Yada Alevi toplumu sadece inanç olarak kurumlarda örgütlenmesi sorunlarını çözmeye yeter mi? Alevi zihniyet dünyasında, toplumsal hafızasında “Yezit veya Hınzır Paşa” ne anlama geliyor? Sünnilik sadece bir mezhep mi yoksa bir zihniyet yapılanması mı? Bu kavramların günümüzdeki devriyeleri yeteri kadar anlaşıldı mı? Tarihle yüzleşmeyi ‘helalleşme’ durumuna indirgemek gerçek bir yüzleşme midir? Alevilerin inanç alanındaki örgütlenme hattının dışında hangi toplumsal kesimlerle ikrarlaşıp bir araya gelmeliler? Yüzleşme ile demokrasi kültürü arasında nasıl bir ilişki vardır? Maraş ve diğer katliamların yıl dönümünde bu konularla ilgili birlik meydanı kurup zamanın ve mekânın ruhuna uygun kelam etmeleri gerekiyor.
Yaşananlardan çıkarılması gereken en büyük ders; inkâr ve kabul edilmeyen her suç potansiyel olarak bir daha yapılacağı anlamına gelir. Alevi tarihi, özellikle Cumhuriyet modernitesi dönemi bu gerçekliğin örnekleri ile doludur. Yaşatılanlar, tarihle yüzleşmek, yaşatılanı kabul etmekle demokrasi kültürü arasında birebir ilişki vardır. Yüzleşilmiyorsa demokrasi de yaşanmıyor demektir. Yüzleşmek bir demokratik durumdur.”
“ALEVİLER KATLİAMLARLA BÜYÜDÜLER”
Alevi toplumunun hikaye antolojisinin katliamlar üzerine kurulduğuna işaret eden Kete, “Ezmenin güç, tek ve makul aracın şiddet, tekçiliğin tanrısallaştırıldığı buna uymayanların zulüm gördüğü yasanmışlıkların hikâyesi. Aleviler katliamlarla büyüdüler. Ya anne ve babalar katliamı nasıl yaşadıklarını evlatlarına anlattılar ya da evlatlar anne ve babalarının nasıl öldürüldüğünü dinlediler, duydular. Anne ve babalar çoğu zaman da yaşananları anlatmak istemediler. Bu yaşananları insanlığa yakıştırmadılar” diye belirtti.
“ALEVİ TOPLUMU YOLDA BİRLENMELİDİR”
Maraş Katliamı okumalarından çıkarılacak en önemli dersin, Alevi toplumunun yolda birlenmesi olduğunu aktaran Kete, “Yol, hakikat ve özgürlük arayışı, yola ikrar verme, arsıza, nursuza, hırsıza biat etmeme; bütün bunlar için meydan kurma, Dara durma tek çaredir. Bunun için bütün Alevi ocaklarının önce kendi içinde cem olmaları, sonra ocakların katılımı ile birlik cemi olmalarıdır. Ayrıca Alevi hakikatini kabul eden bütün toplumsal kesimlerle birlenmeleri gerekiyor. Aksi taktirde parçalı duruş, yola gelmeme, kendini yola değil, yolu kendine uyarlama anlayışı Alevilere kaybettirir. Kendi hakikatinden uzaklaşan bir Alevi örgütlenmesi, ikrarsız ve rızasız yaşamaktır , ana kadının kemaletine karşı Dar’da olmaktır.
Demokratik siyaset anlayışı Alevi hakikatine uygun bir anlayıştır” ifadelerine yer verdi.
Diren KESER/ADANA
Yoruma kapalı.