PİRHA – Gazeteci Yazar Kelime Ata, siyasal iktidarın Alevi sorununun çözümü konusundaki yaklaşımını eleştirdi. Yazar Ata, konuya ilişkin yazısında “Alevilik bir asayiş-güvenlik sorunu mudur ki İçişleri Bakanlığı ilgileniyor?” diye sordu. Ata ekledi: İkincisi, muhataplar sık sık neden değişiyor? Bundan sonraki muhatap, Gençlik ve Spor Bakanlığı mı olacaktır?”
Gazeteci-Yazar Kelime Ata, AKP iktidarının, Alevi sorununun çözümüne ilişkin izlediği politikaya çekti. Yazar Ata, Alevilik inancının iktidar için “kültür ve turizm faaliyeti” kategorisinde değerlendirildiğine işaret ederek asıl üzerinde durulması gereken konunun İçişleri Bakanlığının neden rol üstlendiği başlığı oldu.
Kelime Ata, “Alevilik bir asayiş-güvenlik sorunu mudur ki İçişleri Bakanlığı ilgileniyor?” diye sorarak muhatapların doğru olmadığını ifade etti.
Ata, Başkent gazetesinde “Alevi sorununun muhatabı İçişleri Bakanlığı mıdır?” başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son günlerde Alevilerle ilgili dikkat çekici hamlelerde bulunuyor. Erdoğan, Muharrem ayı vesilesiyle geçen hafta bir cemevinde görüntü verdi. Hüseyin Gazi Vakfı Cemevinde Hz. Ali, Hacı Bektaş Veli ve Mustafa Kemal Atatürk’ün resimlerinin indirildiği “şahsıma” uygun dizayn ile ilgili tartışmalar bitmeden bu kez Hacı Bektaş Veli dergahını ziyaret etti.
Erdoğan’ın hamleleriyle ilgili derin analizler yapmaya ne kadar ihtiyaç var bilemiyorum; çünkü İslamcı siyaset ve Aleviler konusunda genel kanaatleri tersyüz edecek yeni hiçbir şey yok ve Alevi kamuoyunu memnun edecek herhangi bir gelişme bundan sonra da olası değil. Teşbihte hata olmazsa, havanda su dövülüyor ve zevahir kurtarılıyor.
“2010 SONRASI ALEVİLERLE İLGİLİ TAM BİR ŞEYTANLAŞTIRMA BAŞLADI”
Alevilerin sorunlarına gerçekten samimi bir şekilde çare aransaydı, çoktan bulunmuş olurdu.
Mutlaka hatırlanacaktır. AKP ile ilgili iyimser değerlendirmelerin yapıldığı, liberallerin hatta bazı sol çevrelerin, demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişletileceğini düşündükleri dönemde ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ hayata geçirildi. Projenin bir ayağında Kürt Açılımı diğerinde Alevi Açılımı vardı. İlki 3-4 Haziran 2009’da, sonuncusu da 28-30 Ocak 2010 tarihlerinde gerçekleştirilen ve toplam 7 aşamadan oluşan Alevi Çalıştayları’nda akademisyenlerden sivil toplum örgütlerinin yöneticilerine, siyasetçilerden gazetecilere, dini önderlere kadar onlarca insan dinlendi. Sonradan baskısı yapılan yüzlerce sayfalık raporlar, kitaplar çıktı. Gelin görün ki, ‘Alevi Açılımı’ diye abartılarak anlatılan süreç henüz meyvesini vermemişken, 2010 referandumu ve sonraki seçimlerde Alevilerle ilgili tam bir şeytanlaştırma başladı. Meydanlarda açıkça Alevilik yuhalatıldı, ana muhalefet partisi Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğu hatırlatılarak siyasi güç devşirilmek istendi. Kamuda tek bir Alevi bırakılmayacak şekilde davranıldı. Başarılı da olundu.
O tarihlerde Alevi Çalıştayları, Devlet Bakanı Faruk Çelik nezdinde yürütülmüştü. Tarihçi Reha Çamuroğlu da sürecin mimarları arasındaydı. Toplanıldı, konuşuldu, sonra bir daha toplanıldı, konuşuldu. Tam 7 toplantı gerçekleştirildi. Ancak, tarikat ve cemaatlerin şeyhleri, kendi dergahlarının müritleri de olan siyasi kadroya ‘ahiretinizi yakmayın’ telkinleri yapınca, şeyhlerin sözü dinlendi. Sonuç sıfır… Böylece Alevi Çalıştayları bir nevi elekle su taşıma işine döndü.
“İKTİDARIN AMACI SORUNLARI ÇÖZMEK DEĞİLDİ, MIŞ GİBİ YAPMAKTI”
Aslında iktidarın niyeti de sorunları çözmek değil, ‘mış gibi’ yapmaktı; fıtratı bunu emrediyordu.
Kendisi de bir Alevi olan Reha Çamuroğlu, çözüme yönelik bir iradenin olmadığını fark edince süreçten koptu. Çalıştayların moderatörlüğünü Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr Necdet Subaşı yapmıştı. Ardından Yalçın Özdemir adlı bir şahıs karşımıza çıktı. Sol bir gelenekten gelen, 1980 sonrasında ANAP’ta siyaset yapan, 2000’li yıllarda dümeni AKP’ye kıran Yalçın Özdemir de bir süre Alevi meselesiyle uğraştı, hatta dönemin tasfiye ruhuna uygun şekilde ‘Cemevlerini Ergenekon yaptırdı’ gibi akla ziyan demeçler verdi. Bir ara AKP’de genel başkan yardımcılığı da yaptı ama onun çabaları da nafile idi. Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde ise konu Başbakan danışmanları düzeyinde ele alındı.
Bu arada Fetullah Gülen cemaati, Alevi toplumuyla zerrece ilgisi olmayan bir takım suni yapılanmalarla alana müdahale etmeye çalıştıysa da maskesi çabuk düştü.
Şimdi yepyeni aktörler sahneye çıktı. Yalçın Özdemir’den boşalan alanda bütün partilere girip çıkan halen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun danışmanlığını yapan Diş Hekimi Ali Arif Özzeybek boy gösteriyor. Özzeybek, Türkiye’deki bütün cemevlerini tek tek ziyaret ediyor, kişisel ilişkiler kuruyor. Yani, mesele İçişleri Bakanlığı’nda muhatap buluyor.
Erdoğan’ın hem Hüseyin Gazi Vakfı hem de Hacıbektaş Dergahı ziyaretinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bulunması bu bakımdan anlamlı.
“MUHATAPLAR NEDEN SIK DEĞİŞİYOR”
Devlet Bakanlığı düzeyinde başlayıp İçişleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na uzanan protokol değişimi bile konunun ele alınış seyrini anlatmaya yetiyor. Alevilik iktidar için kültür ve turizm faaliyeti kategorisinde değerlendiriliyor olmalı; bu zaten biliniyor.
Fakat asıl üzerinde durmamız gereken şey şu:
Alevilik bir asayiş-güvenlik sorunu mudur ki İçişleri Bakanlığı ilgileniyor?
İkincisi, muhataplar sık sık neden değişiyor?
Bundan sonraki muhatap, Gençlik ve Spor Bakanlığı mı olacaktır?”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.