PİRHA-Ekonomik krizden dolayı iki buçuk yıl önce kapanan Epos Yayınevi yeniden yayın hayatına başladı. Yayınevinin sahibi Serdar Kayaoğlu, yayınevlerinin yaşadıkları sorunları dile getirerek; “Avrupa’daki yayınevlerinin hem ihracat olanakları var hem de maliyet ya da tedarik sorunları yok. Türkiye’de tam tersi. Kitaplarımızın PDF yapılıp internette korsan olarak dağıtılması bağımsız yayıncılığa çok önemli oranda darbe vuruyor” dedi.
Pandemiden yayınevleri de oldukça olumsuz etkilendi. Epos Yayınevi de pandemiden ve ekonomik krizden etkilenerek kapısına kilit vurmuştu. 2 buçuk yıl önce ekonomik yetersizliklerden dolayı kapanan yayınevi yeniden yayın hayatına başladı.
Epos Yayınevi’nin sahibi Serdar Kayaoğlu, yayınevinin pandemiden önceki süreçte yaşanan döviz kuru artışlarından olumsuz etkilendiğini belirterek yayınevini kapatmak zorunda kaldığını söyledi. Kayaoğlu, yayınevlerinin yaşadıkları sorunları dile getirerek Avrupa’daki yayınevlerinin hem ihracat olanaklarının olduğunu hem de maliyet ya da tedarik sorunlarının olmadığını, Türkiye’de ise bu durumun tam tersinin yaşandığını anlattı. Kitapların PDF yapılıp internette korsan olarak dağıtılmasının da bağımsız yayıncılığa çok önemli oranda darbe vurduğunu kaydetti.
Açılışının ardından Norman Geras’ın ‘Devrim literatürü’ adlı kitabını yayınladıklarını ve bu kitabı özel olarak seçtiklerini vurgulayan Kayaoğlu, bu kitabı seçmelerinin nedenini günümüzdeki tartışmalara, çıkmazlara, kafa karışıklıklarına bir nebze olsun Işık tutabilecek bir kitap olması olarak açıkladı. Kayaoğlu, tüm ezilen kesimlerin, halkların kitabı okuması gerektiğinin altını çizdi.
“YAYINEVLERİNE İNTERNETTEN PDF OLARAK İNDİRİLEN KİTAPLAR DARBE VURUYOR”
Epos gibi yayınevlerinin bağımsız yayıncı olarak adlandırıldığını ifade eden Kayaoğlu şunları dile getirdi:
“Çoğunlukla sosyal bilim kitapları yayınlıyoruz biz. Sosyal bilim alanındaki günlük hayat değil de daha ziyade teorik konuların ele alındığı kitapları yayınlıyoruz. Bu kitapların okur sayısı az. Yayınevi olarak maddi sıkıntıya girmemizin sebeplerinden birincisi Türkiye’deki ekonomik daralma, ikincisi buna bağlı olarak maliyetlerin artması, üçüncüsü ödeme problemi yani büyük firmalardan ödeme alamayışımız, dördüncüsü ve en önemlisi ise kitaplarımızın PDF yapılıp internette korsan olarak dağıtılması. Bu bağımsız yayıncılığa çok önemli oranda darbe vuruyor. 1000 adet kitap basıyoruz örneğin. 1000 adet kitabın maliyeti bilmem kaç lira. Çevirisi, baskısı, yayınevi gideri… Bunlar çok masraf oluşturuyor. Kitap çıktıktan 15 gün sonra kitabı internetten PDF olarak indirebiliyorsunuz. Bu da bağımsız yayıncıları, popüler yayınları izlemeyi tercih etmeyen yayıncıları batıran, bankalarla muhatap olmaya zorlayan ya da hoş olmayan para ilişkilerinin içerisine düşürüyor. Ekonomik zorluk yaşamamızın temeli budur aslında.”
“AÇILDIKTAN SONRA İLK OLARAK GÜNÜMÜZDEKİ TARTIŞMALARA IŞIK TUTABİLECEK BİR KİTABI YAYINLADIK”
Yayınevi olarak her kitabı yayınlamadıklarını, özellikle inceleyip seçtiklerini kaydeden Kayaoğlu sözlerine şu şekilde devam etti:
“Yayıncılığımızın temel prensiplerinden birisi de budur. 2 buçuk yıl kapalı kaldıktan sonra tekrar açıldık. Açıldıktan sonra da ilk olarak Marksist Norman Geras’ın ‘Devrim literatürü’ kitabı ile başladık. Bu kitabı seçmemizin nedeni tam da günümüzdeki tartışmalara, çıkmazlara, kafa karışıklıklarına bir nebze olsun Işık tutabilecek olmasıdır. Okurun kitapta yapılan tartışmalardan yararlanmasını istedik. Bu nedenle de Norman Geras’ın ‘Devrim literatürü’ kitabını seçtik. Norman bu kitapta, demokrasi sorununu, adalet sorununu, Marksist dünyadaki bütün kesimlerin ya da sol dünyadaki bütün kesimlerin iktidarlarla ilişkili ideolojilerle, kesimlerle nasıl mücadele edebileceğini gösteriyor. Bunu gösterirken de esas olarak Marx’ın adalet kavramı ile başlıyor tartışmaya. Kitap 4 bölümden oluşuyor. Birincisi Marx’ın adalet kavramı, ikincisi Althusser, üçüncü ve dördüncü Troçki üstüne tartışmalardan oluşuyor. Max’ın Adalet kavramını incelerken bütün kapitalist üretim sürecini, kapitalizm koşullarındaki emek sürecini ciddi biçimde inceliyor. Emek sürecinde çevreden tutun da kadın, proletarya, basın gibi alanlarda ideolojilerin rolünü net olarak açıklıyor ve Marx’ın kapitalizmi adaletsizliği nedeniyle değil adaletsizliğin ta kendisi olması nedeniyle eleştirdiğini açıklıyor.
Kitabın iki bölümü Althusser eleştirisi üzerine kurulu. Hümanizm kavramını, üretim tarzları kavramını ve ideoloji kavramını tartışıyor. Üç ve dördüncü bölümde ise Troçki’yi tartışıyor. Fakat Troçki’yi tartışırken çok ilginç bir tarzla Rosa Lüksemburg ve Troçki’nin bütün eserlerini didik didik ederek, alıntılar yaparak, karşılıklı analojiler kurarak yapıyor bunu. Son bölümde ise Marksist edebiyat var. Marx, Lenin, Troçki ve Rosa Lüksemburg eserlerinden hareket ederek bu dörtlünün eserlerinde kullandığı dili gayet zengin bir biçimde anlatıyor.”
“AVRUPA’DAKİ YAYINEVLERİ KURUMSAL, TÜRKİYE’DE ÖYLE DEĞİL”
Sosyal bilim kitaplarının okunma oranının Avrupa’da ve dünyada da çok düşük olduğunu ancak oradaki yayınevlerinin kurumsallaştığını söyleyen Kayaoğlu; “Avrupa’da yayınevleri çok önce kurumsallaştığı için ciddi ticari kurumlar haline gelmişlerdir. Avrupa’daki yayınevleri idealist, materyalist kitapları hem aktüel zamana göre hem de teorik zamana göre öncelik verip yayınlıyorlar. Avrupa’daki yayınevlerinin hem ihracat olanakları var mesela çeviri gibi hem de maliyet ya da tedarik sorunları yok. Türkiye mesela Avrupa’nın ciddi kitap tedarikçisi durumunda. Çünkü epeyce tercüme yapılıyor. Türkiye’nin böyle bir olanağı yok. Ayrıca Türkiye’de özellikle bağımsız yayınevleri ilk dönemde 60’lı yılların sonundan itibaren kurulmaya başlandı. İkinci dönemde ise 80’li yılların sonunda kurulmaya başlandı. Henüz ciddi bir kurumsallaşma olduğu söylenemez.
“TÜRKİYE’DE BAĞIMSIZ YAYINCILARA HERHANGİ BİR DESTEK YOK”
Türkiye’de devletin özellikle bağımsız yayıncılara herhangi bir desteği söz konusu değil. Sadece küçük miktarlarda kütüphanelerin ihtiyacını karşılayacak kadar kitap satın alınıyor devlet tarafından. Tek destek bu. Döviz kuru arttığında kağıt ve matbaa fiyatları artıyor. Bu da maliyete yansıyor. Şimdi bunların hepsinin maliyete yansıdığı Türkiye’deki okurun da genel alım düzeyi hesap edildiğinde kitaba erişim imkanı kısıtlanıyor. Onlar da haklı olarak biraz önce eleştirdiğim PDF kitaba yöneliyorlar. Okur mutlu oluyor PDF kitaba yönelerek. Ama bu defa da yayınevleri iflasla karşı karşıya kalıyor” şeklinde konuştu.
“BÜTÜN EZİLENLER BU KİTABI OKUMALIDIR”
Ezilen halkların, kesimlerin Norman Geras’ın kitabında kendilerinden çok şey bulacaklarını kaydeden Kayaoğlu şunları aktardı:
“Ezilen kesimler, halklar bu kitapta şu sorulara cevap bulacaklar: Politikayı nasıl yapabilirim? Ezildiğimi nasıl anlarım? Ezilme süreçlerinden kendimi nasıl azad edebilirim? Diğer ezilenlerle nasıl ittifak kurabilirim? Hangi yollarla ittifak kurabilirim? Norman Geras’ın kitabında bütün ezilenler ve ülkemizde Aleviler ve Kürtler özelinde bütün sömürülenler ezilme süreçlerinden çıkışlarını, faşist yönetim tarzlarına karşı uygun mücadele araçlarını ve kendi aralarında bilhassa uygun tartışma araçlarını ve eleştiri araçlarını nasıl edinirler bunu anlatıyor. Bu kitap tamamen ezilenler için çaba harcamış ve yazılmış. Bütün okurlar, bütün kitapseverler ve bütün ezilenler bu kitabı okumalıdır. Bütün ezilenlerin çok fazla yararlanabileceği bilgiler var.”
Melis CİDDİOĞLU/ANKARA
Yoruma kapalı.