PİRHA-İzmir’de HDP binasında Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer, “güvenlik” gerekçesiyle duruşmanın Kayseri’ye sevk edilmesi talebiyle CİMER’e başvuru yaptı. Dava avukatı Türkan Aslan, “Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinde güvenlik gerekçesi ile davanın başka bir şehre nakledilmesi her açıdan açıklamaya muhtaç bir konu olacaktır” dedi. Aslan, davanın naklini gerektiren bir neden bulunmadığını söyledi.
Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer, “güvenlik” gerekçesiyle duruşmanın Kayseri’ye sevk edilmesi talebiyle CİMER’e başvuru yaptı. Adalet Bakanlığı ise hızla Gencer’in talebi için inceleme başlattı.
Dava avukatı Türkan Aslan, Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in, “güvenlik” gerekçesiyle duruşmanın Kayseri’ye sevk edilmesi talebine ilişkin PİRHA’nın sorularını yanıtladı.
“KATİL ONUR GENCER’İN İDDİALARI GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR”
Onur Gencer, davanın taşınması talebini aynı zamanda hapishane sevkini kapsayarak mı talep etmiştir?
AV. TÜRKAN ASLAN: 1 Şubat 2022 tarihinde, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığımız müracaat sırasında dosyanın fiziken mahkemede olmadığını, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğini öğrendik. Dosyanın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığında bulunma gerekçesini sorduğumuzda Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 27 Ocak 2022 tarihli yazısından öğrendiğimiz kadarı ile sanık katil Onur Gencer Müdafisinin 2 Ocak 2022 tarihinde CİMER’e davanın Kayseri’ye nakledilmesi konusunda bir başvuru yaptığını öğrenmiş olduk. Katil sanığın müdafi bu başvurusunda 29.12.2021 tarihinde yapılan ilk celsesinde duruşma salonunda arbede çıktığını, mahkeme heyetinin duruşma kontrolünü yitirdiğini, güvenlik güçlerinin güvenliği sağlamakta zorlandığını, adliye önünde toplanan kitlelerin adliye önünü “provokasyona” açık hale getirdiğini ve bu gerekçelerle davanın Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi’ne aktarılmasının CMK 19. Maddesi gereğince doğru olacağını belirtmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki katil Onur Gencer’in bu iddiaları hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. CİMER tarafından bakanlığa iletilen bu talep üzerine Adalet Bakanlığı’nın harekete geçtiği anlaşılmaktadır. Bakanlık’ta bunun üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ve İzmir Valiliği’nin görüşü alınarak dosyanın Adalet Bakanlığı’na değerlendirilmek üzere gönderilmesini talep etmiştir. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 19/2 maddesi uyarınca kamu güvenliğinin sağlanması yönden naklinin gerekip gerekmediği konusundaki görüşünden sonra, sanığın cezaevinde, adliyede, cezaevinden adliyeye getirilip götürüldüğü sırada öldürülmesi, kaçırılması veya kargaşa çıkması gibi kamu güvenliğini ihlal edecek müessif olayların gerçekleşme ihtimali olup olmadığı muhtemel ise emniyet ve asayiş kuvvetlerince önceden alınacak tedbirlerle önlenip önlemeyeceği konularını içeren bizzat ilin Valisinin gerekçeli mütalaası ile birlikte 01.01.2006 tarihli ve 19 no’lu genelge ile düzenlenen ‘’Kamu güvenliği sebebiyle davanın naklinin istenmesi durumunda yapılacak işlemler” konulu genelge dikkate alınarak dava dosyasının gönderilmesi istenmiştir.
“DAVANIN NAKLİNİ GEREKTİREN HİÇBİR NEDEN BULUNMAMAKTADIR”
-Kamu güvenliğini tehdit eden unsur diye hangi durum kast edilmektedir?
Katil Onur Gencer’in CİMER’e verdiği dilekçede iki husus üzerinden davanın nakli talep edilmiştir. Bunlardan birincisi duruşma öncesi davayı sahiplenen kesimlerin adliye önünde yapmış oldukları basın açıklamaları, ikincisi ise ilk duruşmada yaşandığı iddia edilen olaylardır. Katilin HDP İzmir İl binasına ırkçı saikler ile yapmış olduğu silahlı saldırı sonucu Deniz Poyraz’ın katledilmesi yaşam hakkı ihlaline neden olduğu gibi aynı zamanda bir siyasi partiye yönelmiş bir saldırı olması nedeniyle ifade özgürlüğüne, siyaset yapma hakkına, örgütlenme hakkına yapılmış bir saldırıdır. Bu nedenle dava öncesi duyarlı çevrelerin bu davayı izlemek istemeleri yaşam hakkı, ifade ve örgütlenme hakkını sahiplenmelerinden kaynaklanmaktadır.
Katil Onur Gencer’in özellikle yaptığı silahlı saldırıyı sahiplenmesi ve daha çok kan akıtmadığı için duyduğu pişmanlığı dile getirdi. Mağdurların kimliklerinden ziyade bu temel haklara yönelik sahiplenmedir. Duruşma öncesi hiçbir güvenlik zaafı oluşturmadan yapılan basın açıklamaları kamuoyunun bilgilendirilmesi, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün kullanılmasından ibarettir. İzmir Adliye binası önünde her iki duruşma öncesi yapılan basın açıklamaları öncesinde güvenlik güçleri önlem almış ve hiçbir müdahaleye gerek olmaksızın basın açıklamaları yapılarak, kitle sessiz dağılmıştır. Basın açıklamaları öncesi İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı kolluk mensupları hem basın açıklaması yapanların hem de diğer vatandaşların güvenliği için gereken ölçüde önlem almışlardır. Bu nedenle anayasada güvence altına alınan temel hakların kullanımından ibaret etkinlikleri “provokasyon” olarak nitelendirmek mümkün değildir.
Katil Onur Gencer’in ikinci gerekçesi ise 29 Aralık 2021 tarihinde yapılan ilk duruşmasında yaşandığını iddia ettiği olaylardır. Bildiğiniz üzere, davanın ilk duruşması İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kullandığı Adliye Konferans salonunda yapılmıştır. Bu salonu İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilk kez kullanıyor olmasından ve salonun fiziki koşullarını bilmemelerinden kaynaklı bir kısım sıkıntılar yaşanmıştır. Duruşmada yaşanan sıkıntılar sadece duruşma salonun fiziki yapısından değil, aynı zamanda katil Onur Gencer’in, Deniz Poyraz’ın ailesini ve salonda bulunanları tahrik eden yaklaşımlarından kaynaklanmıştır. Bunun üzerine mahkeme heyeti gerekse güvenlik güçleri katilin sanığın korunması ve duruşmanın sağlıklı devam ettirilmesi için gereken önlemleri almışlardır. Yaşanan olayın vahameti, katil sanık ile Deniz Poyraz’ın ailesinin ilk kez duruşma salonunda karşılaştıkları düşünüldüğünde bu tepkilerin de olağan karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. Her cinayet davasında ortaya çıkan ve çıkması muhtemel tepkiler olarak görüyoruz. Bu davada katil Onur Gencer’in özellikle yaptığı silahlı saldırıyı sahiplenmesi ve daha çok kan akıtmadığı için duyduğu pişmanlığını dile getirdiği de gözetildiğinde duruşma salonunda yükselen sözlü tepkilerin olağan görülecektir.
Bu konuda atılacak herhangi bir adım katilin ve arakasındaki karanlık güçlerin bizzat devlet tarafından korunduğu olgusunun bizlerde ve kamuoyunda güçlenmesine neden olacaktır. Davanın ikinci duruşması 24 Ocak 2022 tarihinde, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kendi salonunda görülmüştür. Sanığın tüm tahriklerine rağmen hiçbir şekilde yargılamanın sıhhatini tehlikeye düşürecek olay/olaylar yaşanmamıştır. Ne adliye çevresinde ne de duruşma salonunda kamu güvenliğini tehlikeye sokan durum yaşanmamıştır. Mahkeme heyetinin görevini yerine getirmesini olumsuz yönde etkileyecek hukuki ve fiili sorunlar yaşanmadan büyük bir sükunetle duruşma yürütülmüş ve sonlandırılmıştır. Bu konuda basına yansıyan her hangi bir olumsuzlukta olmamıştır. Bu nedenle davanın naklini gerektiren hiçbir neden bulunmamaktadır. Bu konuda atılacak her hangi bir adım katilin ve arakasındaki karanlık güçlerin bizzat devlet tarafından korunduğu olgusunun bizlerde ve kamuoyunda güçlenmesine neden olacaktır.
Ceza yargılamasının doğal hakim ilkesi, doğrudan doğruyalık, yüz yüzelik, delillerle doğrudan temas, delil toplama kolaylığı, usul ekonomisi, davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılması ilkeleri açısından yetkili mahkemede davaların görülmesi esastır. Davanın nakli, aleniyet ilkesini de kısıtlayıcı niteliktedir. Adil yargılanma hakkının tesisi, mağdurların aşırı külfet altına sokulmadan davayı takibi, dosya içindeki belgeleri incelemesinin sağlanmasını da içerir. Davanın, mağdurların bulunduğu ve suçun gerçekleştiği yerden kilometrelerce uzaktaki bir kente taşınması mağduru açıkça eşitsiz konumda bırakacak, adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olan silahların eşitliği hakkını da zedeleyecektir.
“ÇOK TESADÜFİ BİR TALEP OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”
-Onur Gencer’in davanın taşınması talebi aynı zamanda Şakran T Tipi Cezaevi’nden sevkini kapsayarak mı talep etmiştir?
Davanın nakledilmesini sanık katilin de sevkini gerektiren bir husus olarak elbette görüyoruz. Gerçekleşen olayın vahameti düşünüldüğünde SEGBİS sistemi ile duruşmalara katılmasının davanın tarafı olarak bizler tarafından kabul edilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak, hiçbir neden yokken davanın nakil konusuna karar veren bir yapılanmanın bu durumda sanığın bulunduğu Şakran T Tipi Kapalı İnfaz Kurumundan SEGBİS sistemi üzerinden duruşmalara katılmasına da imkan sağlayabileceği elbette unutulmamalıdır.
-Aslen İzmirli olan ve ailesi de İzmir’de yaşayan Gencer’in özellikle Kayseri’yi istemesinin nedeni nedir?
Katil Onur Gencer’in dilekçesinde özellikle Kayseri Ağır Ceza Mahkemelerine gönderilmesi talebi ise oldukça çarpıcıdır. Bunun çok tesadüfi bir talep olmadığını düşünüyoruz. Kendisine işaret edilen bir yer olma olasılığını kuvvetli görüyoruz. Kayseri, siyasi tercihleri açısından MHP ve AKP oylarının yüksek olduğu bir kenttir. Bu kentte, mağdurların etnik ve siyasi kimliği dikkate alındığında bir saldırıyla karşı karşıya kalmaları ve bu şekilde güvenlik riskinin oluşması çok daha yüksek bir ihtimaldir. Emsal durumlar hatırlanacak olursa, Gazi Mahallesi Katliamı davasının nakledildiği Trabzon ilinde bir çok kez mağdurlar ve avukatları saldırıya uğramıştır. Davanın her türlü siyasi görüşün temsil imkanı bulduğu metropol bir kentten, başka bir kente nakli, yargı mekanizmasının taraflar arasında sanık lehine tercihte bulunduğuna karine olacağı unutulmamalıdır.
“DOĞRUDAN BAKANLIK YERİNE CİMER ÜZERİNDEN BAŞVURU BİLİNÇLİ YAPILMIŞTIR”
-Dosyada tutukluluk süresi uzarsa, tutuklu Gencer’in lehine durum gelişebilir mi?
Katil sanık tasarlayarak öldürme suçundan yargılanmakta ve cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır. Bu nedenle tutukluluk süresinin uzamasının sanık lehine gelişecek bir durum yaratma olasılığı olmadığını düşünüyorum. Yaklaşık bir ay içerisinde Adalet Bakanlığı harekete geçmiş oldu. CİMER ve Adalet Bakanlığı dava taşınması veya sevk konularında ortalama bu hızda mı ilerler? CİMER’e yapılan başvuruların ne kadar hızla ya da hangi süre içerisinde yerine getirilip getirilmediği konusunda bir bilgim yok. Ancak, katil sanığın müdafisi tarafından doğrudan davanın görüldüğü mahkemeye ya da Adalet Bakanlığına müracaat etmesi mümkün olmasına rağmen bu başvuruyu CİMER üzerinden yapmış olmasını da tesadüfi bulmadığımı ifade etmek isterim.
Buraya yapılan başvurular doğrultusunda kurumlar ile yazışmalar yapıldığında sanki doğrudan Cumhurbaşkanlığının emri gibi kurumlarda algılandığını uygulama itibarıyla biliyorum. Kaldı ki, CMK 19/2 maddesinde davanın nakli konusunda Adalet Bakanlığına doğrudan Yargıtay’a başvuru yapma yetkisi verilmesi dahi adil yargılanma ilkesinin temel taşı olan bağımsız ve tarafsız yargı ilkesinin ihlaline neden olmakta iken bunun birde CİMER üzerinden yapılması, yargının bağımsız ve tarafsızlığını tamamen ortadan kaldırdığı anlamına gelmektedir.
“İZMİR’DE OLMAYAN HANGİ OLANAKLARA DAYANILARAK DOSYA BAŞKA BİR KENTE NAKLEDİLECEK”
-Kayseri dışında başka bir şehre taşınması gibi bir karar çıkabilir mi? Çıkan karar durumunda aile ve avukatlar nasıl bir yol izleyecekler?
Bakanlığın, mahkemeye göndermiş olduğu yazı içeriği dikkate alındığında hem İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından hem de İzmir Valiliğinden bizzat bu konuya ilişkin görüş sorulduğu görülmektedir. Biz ne İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ne de İzmir Valiliği’nin davanın nakli konusunda olumlu görüş beyan edeceğini düşünmüyoruz. Çünkü, Türkiye’nin üçüncü büyükşehrinde güvenlik gerekçesi ile davanın başka bir şehre nakledilmesi her açıdan açıklamaya muhtaç bir konu olacaktır. İzmir’de olmayan hangi imkan ve olanaklara dayanılarak dosya başka bir kente nakledilecektir.
Bunun da dosya açısından somutlaştırılması gerekmektedir. İlk iki duruşmada güvenliği sağlayan İzmir Valiliği ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bundan sonraki duruşmalarda “kamu güvenliğini yada sanığın can güvenliğini” neden sağlayamayacaklarını, ellerindeki yetki ve olanakları neden kullanmayacaklarını açıklamaları gerekecektir. Yani devletin, İzmir’de bir davanın görülmesini neden sağlayamadığını aynı zamanda açıklaması anlamına gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en önemli en güçlü iki kurumu olan Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının bir davanın İzmir’de görülmesini sağlayamayacak şekilde aciz içerisinde olmadığını düşünüyoruz.
Davanın nakline ilişkin bir karar verilmesi halinde ise bunun ne kamu güvenliği ile ne de sanığın can güvenliği ile ilişkisinin olmayacağını elbette çok iyi biliyoruz. Bu olayın soruşturma sürecinin çok yüzeysel yürütüldüğü, maddi hakikatin ortaya çıkmasını sağlayacak şekilde delillerin toplanmadığı hatta delillerin karartıldığına ilişkin hem bizde hem de kamuoyunda ciddi bir kanaat bulunmaktadır. Aynı şekilde bu kanaatin oluşmasını sağlayan ciddi delillerde dosyada bulunmaktadır.
Soruşturma süreci etkin yürütülmeyen bu davanın kovuşturma aşamasının da ciddi bir neden olmaksızın doğal hakim ilkesi ve yukarıda saydığım ceza yargılamasının temel ilkeleri ihlal edilerek başka bir şehre nakline karar verilmesi halinde olayın arka perdesinin ortaya çıkarılmaması ve maddi gerçekliğin aydınlatılmaması için davanın kamuoyundan ve katılan tarafından yani bizlerden kaçırıldığını elbette düşüneceğiz.
Helin YILMAZ/İSTANBUL
Yoruma kapalı.