Alevi Haber Ajansi

Karaçalı: ‘Dedelere maaş’ söylemi başta dedelere ve dedelik kurumuna hakarettir!

PİRHA- Bugünlerde AKP hükümetine yakın isimlerin gündeme getirdiği “dedelere maaş” meselesi konuşulurken, Halil Karaçalı kaleme aldığı yazıda “’Dedelere maaş’ söyleminin epeydir alıp başını hududsuz bir yere doğru gittiğine dikkat çekti. “Dedelere maaş demek ve bunu dile getirmek başta dedelerin kendisine olmak üzere bütünüyle dedelik kurumuna hakarettir”diyen Karaçalı, “Talip dedeye akmazsa, dede dolu olup, talibe akmaz” dedi. 

AKP hükümetinin cemevlerine ibadethane statüsü yerine ‘kültür merkezi’ statüsü vermeyi, dedelere maaş ödemeyi planladığı iddiaları Alevi toplumunda tartışılırken Alevilik konularında zaman zaman yazılar yazan Halil Karaçalı önemli bir yazı kaleme aldı.

Karaçalı, devletin neden ‘dedelere maaş’ vermek isteyeceğini ve dedelerin maaş almasıyla birlikte hangi olumsuzlukların olabileceğini net bir şekilde dile getirdi.

“DEDELERE MAAŞ SÖYLEMİ, BAŞTA DEDELERE VE DEDELİK KURUMUNA HAKARETTİR”

Halil Karaçalı, “Talip dedeye akmazsa, dede dolu olup, talibe akmaz. Demi ile eşiğe varan derdine derman bulur, kibri ile gidenin eşgali kelp, sıfatı Mervan olur. ‘Dedelere maaş’ söylemi toprağa ekilmeden, suya yazılmadan epeydir alıp başını hududsuz bir yere doğru gidiyor. Oysa “dedelere maaş” demek ve bunu dile getirmek başta dedelerin kendisine olmak üzere bütünüyle dedelik kurumuna hakarettir” dedi.

“DEDELER DEVLETE ŞUNU SORMALI: HAYATTA KALMA MÜCADELESİ VEREN TALİPLE HAK MUHAMMET ALİ YOLUNU NASIL SÜRDÜRECEĞİZ?”

Facebook sayfasından yayınladığı yazısında Karaçalı, yazıyı şöyle detaylandırdı:

“Enflasyon verilerini TÜİK ve AA %19 olarak açıklarken, ENAG verilerine göre % 49.87 ve Johns Hopkins Üniversitesi’nden ekonomist Steve Hanke’ye göre ise %58.7 olduğu bir ülkede dedelerin asıl söylem ve çıkışlarından biri, bize “maaş” deyip duruyorsunuz ama talip/ler için neden liyakat, çalışma ve üretim üzerine kurulu bir maaş düşünmüyorsunuz? Dar tanımlı işsizlik oranı TÜİK verilerine göre % 12.1 ve geniş tanımlı oran ise %22’nin üzerinde. Bugün 4 kişilik bir ailenin asgari geçim/yoksulluk sınırı geçim maliyeti 10.396 TL. Hal vaziyet böyle iken dedelerin devlete şu soruyu yöneltmeleri gerekir: Açlık, yoksulluk, işsizlik, sosyal ve toplumsal adaletsizlik, eşitsizlik, doğal afetlerden toplumsal felaketlere kadar yaşamın vücut bulduğu bütün alanlarda hayatta kalma mücadelesi veren talip ile nasıl Hak Muhammed Ali Yolunu sürdüreceğiz?”

“Evet bu hayatta kalma mücadelesini veren Türkiye’deki bütün toplumsal kesimler olduğuna göre Aleviler de bu yaşanılan eşitsizliklerden münezzeh değildir” diyen Halil Karaçalı, “Kaldı ki 1905 ve sonrası Dünya’nın nüfus artışı, değişim ve dönüşümü, 1927 yılı nüfus sayımı verileri dikkate alındığında nüfus olarak Aleviler bu ülkenin %20’sini aşkın bir sayıya sahiptir. Ki bu nüfusun belirli bir oranı asimile edilmiştir ama bunu yapan yine devletin kendisi olmuştur. Kuşkusuz devletin uygulamış olduğu asimilasyon politikalarının yanlışlığından biz Aleviler sorumlu değiliz” ifadelerini kullandı.

DEVLET ‘DEDELERE MAAŞ’ DERKEN NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?”

“Peki devlet “dedelere maaş” derken ne yapmaya çalışıyor?” diye soran Karaçalı, “Eğer dedeler böyle bir boşluğa gelirse Alevilik ile köprüleri atmış olurlar. Atılan bu köprü ise doğrudan talibin kendisidir” uyarısını yaparak şunlara dikkat çekti:

“Bilindiği üzere adı sanı konulmamış olsa da Türkiye’de Diyanet şemsiyesi altında bir araya getirilmiş 140 bini aşkın dinsel bir grup var. Bu grubun aldığı maaşlardan Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin ödemiş olduğu vergilerden kaynaklı hakkı var. Aslında bu maaşı almakla dinsel anlamda kul hakkına girerlerken, devlet yurttaşlık ilişkisinden doğrudan insanların hakkını hukuksuz bir şekilde yemektedirler. Devlet “dedelere maaş” derken dedeleri tam da buraya davet ediyor. Gelin biz burada hem kul hakkına giriyoruz, hem de insanların hakkını yiyoruz. Siz dedeler de bu haksızlığı sıklıkla dile getiriyorsunuz; iyisi gelin beraber bu hakka girelim ve ne bizim ağzımızın tadı bozulsun, ne de sizler “hakkımız haram, zehir zıkkım olsun” deyin! Ne olacaksa beraber olsun!

“EĞER DEDELER BÖYLE BİR BOŞLUĞA GELİRSE ALEVİLİKLE KÖPRÜLERİ ATMIŞ OLURLAR”

Eğer dedeler böyle bir boşluğa gelirse Alevilik ile köprüleri atmış olurlar. Atılan bu köprü ise doğrudan talibin kendisidir. Çünkü ister dede, ister mürşit, ister baba, ana; er, dişi her kim varsa evvela Alevilikte taliptir. Dolayısı ile dedeler bizzat kendileriyle de köprüleri atmış olur. Atılan bu köprü ile köprü, ayı, dayı üçgenindeki girdaba düşerler. Mesele tam da buradan başlıyor. Dedenin görev, ödev ve sorumluluğu bu topraklarda “köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı” deme kuralı aşılamak değildir. Tersine dedenin asli görevi eşitsizliği, hak yemeyi teşvik eden bu köprü hikayesinin mimari projesini çizen ve inşaatını yapan müteahhitini de bulup hal çaresine bakması ve bunun yerine Meydan-ı Ali’de mizan terazisini kurmasıdır. Bu mizan terazini kurduğu anda talibin gönlünde çerağ da, hakkullah da, şeydullah da, nezir de kopar. Tabi şeydullah zakirin hakkı, nezir de mürşidindir. Sakın bir hataya düşüp Hakk’ın binasına kaçak kat atılmasın.

​”TALİP NEFES ALAMAZSA DEDE NEFES VEREMEZ”

Sevgili dedeler, bir kilo un olmuş 8 TL, çuvalı eder 400 TL. Bir kulak ekmeğin kavgasında başın gittiği bir devirdeyiz. Bütün bu yaşananlar buğday mi, himmet mi zamanın bir başka evresi sayılır. Yoksulluk artık açlık ve kronik yoksulluğa doğru evrilmektedir. Bu şartlar altında talip ekmeğin kavgasında hayatta kalmanın derdinde olur. Talip nefes alamazsa dede nefes veremez. Nefes alınmadan, ölmeden evvel ölünmez; ölmeden evvel ölünmeyince öldükten sonra talip her daim ölür.

“EKMEĞİ AŞI OLMAYANA ‘DEDE YETİMİ DENİLİRDİ; DEDENİN GÖREVİ TALİBİN ACISINI SIRTLAMAKTIR”

Sizler bilirsiniz ki bir zamanlar ekmeği aşı olmayana dede yetimi denilirdi. Dedeler bu insanları korur sahip çıkardı ve hatta nerede bir yevmiye varsa dede yetimleri çağrılırdı, çünkü ekmek ve aşlarının olması gerekiyordu. Hal böyle iken bu zamanda savunulması ve mücadele verilmesi gereken alan yaşamın ve hayatta kalmanın kavgası olur. Dedenin görevi talibin acısını sırtlamaktır. Sırtlanan bu acı kimi talipte bir çerağa döner kiminde ise bir kadeh dolusu deme. Öyle bağış vs. değil çünkü bilirsiniz ki bağış ekonomisi kurban ister.

“YOL YAKIN İKEN ‘DEDELERE MAAŞ’ SÖYLEMİNE ÇOK GÜÇLÜ SES ÇIKARILMALI”

Günler aydın ve yol yakın iken “dedelere maaş” söylemine karşı çok güçlü bir sesin çıkarılması gerekir. Aksi halde dede ile talip arasındaki uçurum 18 bin alemin berzahlarından daha öte olur ve sonrasında maaşa talip olanlar bu uçurumdan birer birer dibi köşesi olmayan “cennette” düşer! “Cennette” düşmesine düşerler de ama hiçbir zaman iflah olamazlar ve sonraki neslin ayağına püsküllü bela olurlar.”

PİRHA/ İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak