PİRHA-2 Temmuz 1993’te Madımak Otelinde katledilen Gülsüm Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa, Sivas Davası’nın derin devlet eliyle kapatılacağını belirtti. Katliam sonrasında örgütlü bir mücadele yürütülemediğini belirten Karababa, “Ailelerle de yolumuz baştan ayrıydı. 25 cenazeyi Dikmen’den kaldırırken birileri bayrak getirip tabutların üzerine attı. Ben buna müsaade etmedim. Kardeşimin tabutunu siyah örtülerle kaldırdım” dedi.
1993 yılında 33 kişinin gerici-faşist kalabalık tarafından yakılarak öldürüldüğü “Sivas Katliamı Davası”, mahkemenin ‘zaman aşımı’ nedeniyle 2012 yılında davayı düşürmesiyle kapandı. Benzer bir durum şimdi üç firari sanık üzerinden yürütülen dava için de geçerli.
Alevi toplumu, 14 Eylül’de görülecek davanın da zaman aşımına uğratılmaması için itirazlarını dile getiriyor.
DAVA, ULUSLARARASI MAHKEME YOLUNDA!
Katliamda yaşamını yitiren Gülsüm Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa da hukuk mücadelesini en başından beri omuzlayan isimlerden biri. Madımak Davası’nı “Alevi Soykırımı” sebebiyle uluslararası mahkemelere götüreceklerini belirten Karababa, “En başta herkes katliamı ‘olay’ diye tarifledi. Bizler ise ‘Hayır katliamdır’ dedik. Dönem içerisinde katliam olduğunu da kabul ettirdik. Katliam kabul görünce ‘soykırım’ dedik” sözleriyle düşüncelerini paylaştı.
Hüseyin Karababa, Alevi toplumuna yönelik saldırıları bir bütün olarak yorumlamak gerektiğini belirterek, “Malatya, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi mahallesi, Ortaca, Dersim, Koçgiri… Bunları üst üste koyup topladığımız zaman önümüze periyodik yapılan katliamlar gelir. Ve bu katliamları üst üste koyduğumuz zaman soykırım ortaya çıkıyor. O anlamda bizler, uluslararası mahkemeye bu dosyayı ‘Alevi Soykırımı’ olarak götüreceğiz” diye konuştu.
“BİZLER AĞIR BİR YARA ALDIK”
Hüseyin Karababa, siyasiler tarafından Madımak Katliamı davasının örtüldüğünü de ifade etti. Karababa, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, katliamda sorumlu gördükleri taraflarla ittifak yapmasını eleştirerek “Aleviler çok ağır bir kırılma yaşadı” dedi. Karababa şunları söyledi:
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2010 yılında CHP’nin başına geliş nedeni belli. Önce Abdüllatif Şener’i partiye aldı, ardından 2017 referandum seçimleri ile beraber Karamollaoğlu’nu yanına aldı. Onu Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapacaktı, biz de ona oy verecektik, medet bekleyecektik! Bugün Alevi örgütlerine soruyorum; neyin protestosunu yapıyorsunuz? Devlete mi karşısınız? Yok. Karamollaoğlu’nu zaten alkışlayıp akladınız. Neden bu seçim döneminde bir kelime Madımak konuşulmadı? Neden seçim öncesinde Alevi örgütleri ‘Bu adam Madımak’ın katili olduğu söyleniyor, mahkemede çağırılıyor, neden gidip de ifade verip kendini beyazlatmıyor?’ diyen olmadı. Neden HDP, CHP, Alevi örgütleri bu kadar sustu? Devlet 30 yıldır Madımak’taki ateşi söndüremiyor. Benim de bir görevim var ateşe odun atmak. Bu yangını söndürmek üzere Kılıçdaroğlu’nu oraya getirdiler ama proje tutmadı. Fakat bizler ağır bir yara aldık. Alevilik tarihinde Kılıçdaroğlu ile birlikte en büyük asimilasyonu yaşadık. Şu geçtiğimiz 3 ay içerisinde tarihin en büyük asimilasyonunu yaşadık. Aleviler çok ağır bir kırılma yaşayıp kimliğini, ibresini yitirdi.”
“BİRİLERİ BAYRAK GETİRİP TABUTLARIN ÜZERİNE ATTI, KARŞI ÇIKTIM”
Hüseyin Karababa, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimler öncesinde “Helalleşeceğiz” çıkışını da eleştirerek, “Kiminle helalleşecekti? Kimi, kiminle helalleştirecekti? Bir ay önce Sivas’ta seçim döneminde miting yaptı, Madımak’a gitmedi. 30 yıldır bir defa olsun mahkemeye de uğramadı” dedi.
Hüseyin Karababa, yakılan otel içerisinde yaşamını yitirenlere ait isimlerin de çıkarılması gerektiğini savundu. Madımak Katliamı sonrasında ortak mücadele yürütülemediğinin altını çizen Karababa, “Bizim yolumuz cenazelerimizi kaldırdığımız gün ayrılmıştı” diyerek şöyle devam etti:
“Türkmen Alevileri hiçe sayılarak ‘Bunlar çoluk çocuklarına sahip çıkmazlar, gevşetirler, iki gün sonra mücadeleyi bırakırlar’ diye sandıkları için yanıldılar. Şimdi bir çukura saplandılar. Onlar da biz de bu işin içerisinden çıkamıyoruz. Ama ben Madımak Oteli’nden kız kardeşimin ismini çıkarttım. O konsepti beğenenler çocuklarının isimlerini orada tutsunlar. Benim korkum vardı; çünkü Karamollaoğlu gelecek benim kız kardeşimin mozolesinin üzerine çiçek koyacak diye düşündüm. O ucube yerden kardeşimin ismini çıkarttım. Farklı bir yol gitmem gerektiğini düşünüyordum. Zaten bizim yolumuz baştan ayrıydı. 25 cenazeyi Dikmen’den kaldırırken birileri bayrak getirip tabutların üzerine attı. Buna müsaade etmedim. Ben, ‘Katil devlet’ deyip ilk slogan atan kişiyim. ‘O bayrağı koymayacağım’ dedim ve kardeşimin tabutunu, siyah örtülerle kaldırdım. Biz daha mezara girmeden ayrılmıştık. Yani bu süreç kendi aramızda hep kavgalı geçti. Çünkü katliam organizasyonun içerisinde Doğu Perinçek bu işin göbeğinde. Perinçek’in adamları yıllarca davayı kapatmak üzere avukatlık yaptı.
“KARANLIK BİR ADAMI BEMBEYAZ BİR DEDE YAPTILAR”
Alevi örgütleri neden CHP’ye karşı çıkıp ‘Bu adamı nasıl yanına alırsın?’ demedi. 2 Temmuz’da otelin önüne taşları döken adam bu. 3 kamyon taşı oraya döküyor ve sessiz birer mermi gibi otele atılıyor. O taşlarla kitleleri harekete geçirdiler. Herkes oradan bir taş alıp ‘Şeytan taşlamak’ manasıyla yakınlarımızı taşlayıp yaktılar. Şimdi böylesine karanlık bir adamı bembeyaz bir dede yaptılar. Kimse beni, Karamollaoğlu ile helalleştiremeyecektir. Gerçi onların da ipliği pazara çıktı. Abdüllatif Şener, o katil organizasyonun içindedir. Yıllarca mecliste bu katilleri savundu. ‘Cafer Erçakmak benim partili arkadaşımdır. İyi bir insandır’ dedi. Abdüllatif Şener’in de partilerine ne yaptığını, karakterinin ne olduğunu gördüler.”
“AİLELER, YAKINLARININ İSİMLERİNİ ORADAN ÇIKARSIN”
AKP hükümetinin, Sivas davasından tutuklu olan tüm isimleri serbest bırakacağını iddia eden Hüseyin Karababa, “Çünkü AK Parti cephesi, bu katliamı organize eden ana gövdedir. Kendi adamlarına sahip çıkıyorlar, bu çok açık. İçeride olan diğer tutukluları da çıkaracaklar ve kimse de buna karşı çıkamayacak” diye konuştu.
Karababa, Madımak Katliamı’nda yakınlarını kaybeden ailelere çağrı da yaparak şunları söyledi:
“Çocuklarınızın isimlerini o binadan çıkartın. O yeri iyice anlamsızlaştırın. İsimleri orada tutmak, şu anki halini doğru kabul etmek anlamı taşır. Oraya giden insanlar, ‘Neden burada öldürülen insanların resmi, heykeli, herhangi bir şeyi yok? diye sorsunlar. 11 yıl kız kardeşimin ismini oradan çıkartmak için mücadele ettim ve kazandım. Aileler isimleri oradan çıkarsın ki devlet gelsin ve sonrasını konuşalım.
Artık etkin bir mücadele yürütemeyiz bizim belimiz kırıldı. Kemal Kılıçdaroğlu bizim belimizi kırdı. Temel Karamollaoğlu’nu bu kadar beyazlatıp insanların önüne ‘Dede’ diyerek sundu ve CHP’liler de gidip Saadet Partisi’nin kapısına cumhurbaşkanı adaylığı açıklandığı dakikada alkışlayarak hem partiyi hem de Karamollaoğlu’nu beyazlattılar. Artık bu çıtayı yükseltme şansımız yok. 30 yıldır kaybedeceğimi bildiğim halde mücadele ediyordum.
Artık ailelerin yapacağı iş yakınlarının isimlerini, müracaat yapıp o otelden çıkartmak olacaktır. Alnımız açık, başımız dik. Ayrı davrandık. Devrimci çıkış böyle bir şeydir. Aykırı davranmak zorundasın. Sıradan insanların davranışının aynısını yaptıktan sonra sen bir devrimci çıkışı yapmış olmuyorsun ki. Biz devrimci bir çıkış yaptık.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.