PİRHA-Madımak Katliamı’nda hayatını kaybeden Gülsüm Karababa‘nın ağabeyi Hüseyin Karababa, Madımak Davası’nda yaşanan süreci PİRHA’ya değerlendirdi. Davayı Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne götüreceklerini belirten Karababa, “Maraş, Çorum, Malatya, Gazi Mahallesi, birinci Sivas, ikinci Sivas, bunlar katliamlar serisidir. Davayı insanlığa karşı işlenmiş suç ve soykırım olarak Lahey’e götüreceğiz” dedi.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te binlerce dinci/faşist kalabalık tarafından askerin, polisin, valinin gözü önünde yakılan Madımak Oteli’nde hayatını kaybeden 33 kişinin yakınlarının 10 yıl önce yaptıkları bireysel başvurusunu geçen hafta görüştü. Anayasa Mahkemesi, Alevilerin zaman aşımına karşı yaptığı başvurunun ek rapor hazırlandıktan sonra görüşülmesine karar verdi.
Madımak Katliamı’nda hayatını kaybeden Gülsüm Karababa‘nın ağabeyi Hüseyin Karababa, Madımak Davası’nda yaşanan süreci PİRHA’ya değerlendirdi.
“1512’DE ALEVİLERE DÖNÜK FETVA VERİLDİ”
1512’de Yavuz Selim’in Şeyhülislamı El Hamza’nın fetvasını hatırlatarak konuşmasına başlayan Hüseyin Karababa, Alevilerin her dönem yaşam haklarının yok sayıldığına işaret etti. Karababa, “El Hamza yayınlamış olduğu fetvada şunları söylüyor: ‘Osmanlı padişahı gerek ki bunların (Kızılbaşların) ileri gelenlerini öldürüp, mallarını ve kadınlarını dahi, çocuklarını İslam gazilerine taksim ede ve bunlar ele geçirince tövbeliklerine ve pişmanlıklarına inanmayıp öldürülmeli ve de bir kimse ki vilayette olup onlardan olduğu bilinirse ya da onlara giderken yakalanırsa öldürülmelidir’. Şimdi 1512 yılında bizim yakalandığımız, görüldüğümüz yerde öldürülüp, mallarımıza el konulması ve kadınlarımızın ve çocuklarımızın ganimet olarak taksim edilmesi, 1512’de Yavuz’un Şeyhülislamı El Hamza tarafından -ki Şeyhülislamlık hem hukuken hem de dinen en üst makamdır- fetvası geçerlidir.
Aşağıdaki yamyamlara yani Sivas’ta insan yakanlara o tarihten beri sürekli ödün vererek, ‘öldürün bunları, günahı yoktur, cennete gidersiniz. Sonra herhangi bir suç ceza görmezsiniz’ denildi. Bu alışkanlık, bu gelenek, devlet geleneği bizimle ilgili yürüttükleri antik propaganda, kirli propaganda, haksız propagandalar sonucunda aşağı tabanda iyi bir haydut çetesi yarattılar kendilerine. Soykırım halkalarından birini işlemiş oldu. Maraş, Çorum, Malatya, Gazi Mahallesi, birinci Sivas, ikinci Sivas, bunlar katliamlar serisidir. Bunların toplamına biz soykırım diyoruz. Çünkü 1945 Nürnberg Mahkemelerine baktığımızda soykırımı böyle tarif ediyor. Yerinden yurdundan etmek, kimliğinden yoksun bırakmak, öldürmek, sakat bırakmak, yaralamak bunların tümü var bu işin içerisinde” diye ekledi.
“TARİHE NOT DÜŞMEK AMACIYLA RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A DAVA AÇTIM”
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davaya ilişkin zaman aşımı kararına ‘hayırlı olsun’ sözleri ile karşılık verdiğini, Karababa’nın o dönem konuyla ilgili Recep Tayyip Erdoğan’a dava açtığını belirten Hüseyin Karababa, şunları söyledi:
“13 Mart 2012’de 1. Ağır Ceza Mahkemesi -o dönem 11. Ağır Ceza Mahkemesiydi- 7 kişi hakkında zaman aşımı verdi. Bunların içerisinde Cafer Erçakmak’ta var. O gün Recep Tayyip Erdoğan Başbakandı, mikrofon uzattılar, ‘Hayırlı uğurlu olsun’ dedi. Şimdi şöyle adam yirmi yıl aranmış ama hiç yakalanmamış, ceza da yatmamış. Dolaşması serbestleştirilmiş oldu. Başbakan olarak bunlara ‘Hayırlı uğurlu olsun’ dedi. Ben 12 Nisan 2012’de bir basın açıklaması ile birlikte Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir dava açtım. Hayırlı uğurlu olsun demek düğün, bayram, nişan vesairesi olanlara denir. Peki bunlara, bu haydutlara, bu yamyamlara, hayırlı uğurlu olsun da benim anama ne olacak? Bize ne olacak? Bize ne diyorsun, Başbakansın sen!
Eşitsizliğin daniskası, hukuksuzluğun daniskası… Sen bir başbakan olarak böyle bir davada laf etme, söz etme hakkına sahip misin? Ki şuradan söylüyorum Tayyip’e, bu kez ne diyeceksin? Evet, seni yargılatamadım çünkü meclis iç tüzüğünün 107. maddesi gereğince bakanlar, başbakanlar meclis kararıyla yargılanabiliyorlar. Ama ben tarihe not düşmek adına gittim davamı açtım. Amacım da buydu. Bakalım bu karardan sonra ne konuşacak? O zaman başbakandı şimdi cumhurbaşkanı. Bir daha konuşun, bir kez daha dava açacağım. Zaten bunun tümünü kitaba basıyorum, Uluslararası Mahkeme’ye Recep Tayyip Erdoğan’ın bu durumda olduğuna dair de evraklarla birlikte gidiyorum. Bir ülkenin başbakanı vatandaşlar arasında ayrışma, ayrım yaparsa; sokaktaki haydutlar, çeteler neler yapmazlar? Dolayısıyla 1512’de verilen fetva bizim üzerimizde devam ediyor.”
“DAVAYI LAHEY’E SOYKIRIM DAVASI OLARAK GÖTÜRECEĞİZ”
Karababa, Anayasa Mahkemesi’ne başvurularını 10 yıl önce yaptıklarını belirterek, kararın olumsuz çıkması halinde Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurunun önünün açıklacağının altını çizdi. Karababa, davayı Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne bir soykırım davası olarak götüreceklerini kaydetti ve şunları kaydetti:
“Soykırımlar, katliamlar, baskılar bizim üzerimizde devam ediyor. Bu nedenle 10 yıl oldu, 2014 yılında biz Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. 10 seneden beri bu dosyayı Anayasa Mahkemesi ele almadı. Ne olduysa bayram değil, seyran değil son üç aydan beri hızlı bir şekilde ele almaya başladı. Geçen gittim Anayasa Mahkemesi’ne, oradaki hanımefendiye ‘ne zaman tekrar görülecek’ diye sordum. ‘Size söyleyemem zamanını, çünkü yanıltırım’ dedi. Haklıydı. Çünkü onun tek başına verebileceği bir karar değil. Ama ben hemen hemen haftada iki defa gidiyorum kapıya.
Tabii bizi çok ilgilendiren ana konu Hollanda Devleti. Hollanda Devleti’nin 30 yıldan beri burada vatandaşı Carina Cuanna Thedora Thuys katledildi. Vatandaşına sahip çıkmıyor Hollanda Devleti; avukat göndermedi, davalara girmedi. Son 2 yıldır bizim baskımızla birlikte bir gözlemci gönderdiler. Gözlemci de elin adamıymış gibi notlar alıp gözlemledi, gitti. Net bir sahiplenme söz konusu değil.
“YAŞANAN KATLİAMLARDAN SONRA DEVLETTEN KİMSE YARGILANMADI”
Bizim muhatabımız Dilan Yeşilgöz, yani Hollanda’nın Adalet Bakanı ve Hollanda Kralı Willem Alexander’dır bizim muhatabımız. Kral vatandaşına sahip çıkmak zorunda. Çünkü biz davayı Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne götüreceğiz. Soykırım davası olarak götüreceğiz, insanlığa karşı suç ve soykırım olarak gidecek. Lahey Hollanda’nın başkenti, mahkeme de Kral da parlamento da Lahey’de.
İster ‘zaman aşımını onadım desin, isterse ‘hayır zaman aşımına uğrayamaz böyle bir dava’ desin bizim için fark etmiyor. Uluslararası Mahkeme’nin önü açılmış olacak.
Biz her şekilde soykırım olarak götüreceğiz. Zamanında el atsalardı, bizi bu kadar germeselerdi bu noktaya gelmezdi. Devlet, bir adım atmadı. Devletten hiç kimse yargılanmadı bu davada, sorgulanmadı hiç, ihmalden bile… Maraş Katliamı’nda devletten hiç kimse yargılanmadı. Çorum’da devletten kimse yargılanmadı. Malatya Katliamı’nda devletten kimse yargılanmadı. Ne işse devlete ait kimse yargılanmıyor ve bu adamlar bir hafta boyunca katliamlar var, binlerce insan öldürülüyor ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’u oynuyorlar.”
Buse Nehir DEMİR/PİRHA
Yoruma kapalı.