Kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu’na bir de dava açıldı. Gerekçe ise, bombalı saldırıları haber yapmak, ailelerin isyanını ekrana taşımak.
OHAL kapsamında 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu’na şimdi de “Terör örgütü propagandası” yaptığı iddiası ile dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kabul edilen iddianamede Hayatın Sesi’ne yöneltilen “Terör örgütü propagandası” yapmak iddiasının gerekçeleri ise daha önce kapatmaya gerekçe olarak sunulan ve televizyonda çeşitli tarihlerde yayınlanan haberler. Davanın 30 Mayıs 2017, saat 11.00’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek ilk duruşmasında 3 kanal yöneticisi hakim karşısına çıkacak.
Yaşanan bombalı saldırı haberlerine ilişkin canlı yayınların, görüntülerin ve son dakika bilgilerinin suç sayıldığı iddianamenin, son RTÜK yasaklarıyla adı anılan talimatname ile aynı döneme denk gelmesi de dikkat çekti. Hazırlanan iddianameyi Evrensel’e değerlendiren Avukat Devrim Avcı kapatılan bir televizyona aylar sonra dava açılmasını “kapatmak yetmedi, defalarca cezalandırmak istiyorlar” sözleri ile yorumladı.
IŞİD’İN ANKARA KATLİAMINI ANLATMAK ‘SUÇ’
Hayatın Sesi TV’ye yöneltilen suçlamalardan biri 10 Ekim’de Ankara’da yaşanan ve yüzün üzerinde kişinin hayatını kaybettiği IŞİD katliamı sonrası yapılan yayın. Katliam sonrası yaşananları aktaran ve terör saldırısını eleştiren kanal, ilginç biçimde “terör örgütü propagandası yapmakla” suçlandı! Hazırlanan iddianamede Ankara katliamına ilişkin yayın yasağı kararı olduğu hatırlatılarak, kanalın yasağa rağmen gün boyu yayın yaptığı vurgusuna yer verildi. “Terör örgütü propagandası” yapıldığını savunan iddianamede gerekçeler ise şöyle sıralandı: “Yaralı bir kişinin bez afiş yardımıyla taşınması, insanlar halay çekerken arkalarında gerçekleşen patlama anı, patlama sonrası panik halinde kaçışan insanların görüntülerinin verilmesi”. İddianameye göre Hayatın Sesi Televizyonu “yaşanan panik ve kargaşa ortamını bütün çıplaklığıyla ekrana taşıyarak” terör örgütünün amacına hizmet etmekle suçlanıyor.
VATANDAŞ TEPKİSİ DE SUÇ SAYILDI
Televizyona yöneltilen bir başka suçlama ise Ankara Güven Park’ta 13 Mart 2016’da yaşanan TAK saldırısı sonrası yapılan 3G özel yayını. 35 kişinin hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin yapılan yayında da “örgüt propagandası” yapıldığını iddia edildi. İddianameye göre yayında hayatını kaybedenlerin yakınlarının isyanlarını verilmesi ve saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısının açıklanması da suç! İddianamede Hayatın Sesi “terörün tuzağına düşmek suretiyle terör örgütü propagandası” yapmakla suçlanıyor. 13 Mart’ta gerçekleşen Özel yayında, hayatını kaybedenlerden birinin yakını hem saldırıya hem de bu saldırı ortamının oluşmasını sağlayan hükümet poltikalarına tepki göstermiş ve “iktidar hırsınız da, başkanlığınız da yerin dibine batsın” demişti.
IŞİD’İN TAKSİM SALDIRISI DA İDDİANAMEDE
Kanala yöneltilen suçlamalardan biri de 19 Mart’ta 2016’da Taksim’de meydana gelen ve 4 kişinin hayatını kaybettiği, 36 kişinin yaralandığı IŞİD saldırısı sonrası yapılan yayın. İddianamede IŞİD saldırısı sonrası “alınan görüntülerin hiçbir editoryal denetime tabi tutulamadan ekrana yansıtıldığı, bu görüntülerde yaralıların sağlık görevlileri tarafından hastaneye götürülüşünün canlı olarak ekrana getirildiği, bu görüntülerde yaralıların görüntüleri ile beraber inleme seslerinin de izletildiği, olay yerindeki kameraların patlama anına dair çekmiş olduğu görüntülerin ekranlara getirildiği, yayın yasağı konulmasına karşılık patlama olan yerden canlı görüntülerin ekrana getirildiği” belirtilerek kanal “örgüt propagandası” yani IŞİD propagandası yapmakla suçlanıyor!
CİZRE’DE YAŞANANLARI ANLATMAK DA ‘SUÇ’
İddianameye dayanak olan bir diğer haber ise Cizre’de sokağa çıkma yasağı sonrası bölgeden yapılan röportajlardan oluşan bir özel haber. Habere dair detaylı bilgilerin yazıldığı iddianameye göre Hayatın Sesi Televizyonu, Cizre’de yaşananları anlattığı için de “terör örgütü propagandası” yapmış. Bu suçlamaları içeren iddianameyi İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Kemal hazırladı. İddianameye göre Hayatın Sesi TV bütün bu yayınlarla “Zincirleme Olarak Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçunu” işledi. Açılan davanın ilk duruşmasının ne zaman görüleceği ise henüz açıklanmadı.
Aralarında Hayatın Sesi Televizyonu ve TV10’un da bulunduğu 12 televizyon kanalı ve 11 özel radyonun yayını KHK ile bir gecede ve aynı anda kesilmiş ve ardından kapatma kararları verilmişti. Hayatın Sesi hakkında kabul edilen iddianame, “kapatma ve yayın durdurma kararlarına gerekçe bulmak” şeklinde yorumlanıyor.
‘KAPATMAK YETMEDİ, DEFALARCA CEZALANDIRMAK İSTİYORLAR’
Hazırlanan iddianameyi Evrensel’e değerlendiren Avukat Devrim Avcı iddianamenin “eleştiren her sesi susturma” girişiminin bir parçası olduğunu söyledi. Avcı, televizyonun kapatılmasından aylar sonra açılan dava ile iktidarın, kendisine muhalefet eden, eleştiren her türlü yayının ve yayın kuruluşunun sadece sesinin susturulması ile yetinmediğini, aynı yayınlardan ötürü defalarca ceza vermek istediğini de sözlerine ekledi.
Hayatın Sesi ile ilişiği daha önce kesilmesine ve bu konuda defalarca dilekçe vermelerine rağmen Mustafa Kara’nın isminin iddianemede yer almasını da eleştiren Avcı verilen cezalara ilişkin şu yorumda bulundu:
“Yayından doğan sorumluluğun kime ait olacağı açıkça kanunda belirtilmesine rağmen, şirket ortaklarına ceza davası açılmış. Ayrıca iddianamede, hangi terör örgütünün propagandasının yapıldığı da belirsiz. Ankara’da meydana gelen katliamları haber yapmak, Cizre’de evleri yıkılan insanlarla sokak röportajları yapmak, katliamda yakınlarını kaybedenlerin sesini duyurmak, kısacası haber yapmak suç olarak görülemez. Ama iddaname bir haber kanalının temel işleri olan bütün bu yayın faaliyetlerini ‘terör örgütü’nün propagandası olarak kabul etmiş. Elbette çelişkilerle dolu bu iddianameyi kabul etmemiz mümkün değil.”
Yoruma kapalı.