PİRHA – Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, ülkenin coğrafi zenginliklerinin tümüyle rant odağı haline geldiğini ifade etti. Kanal İstanbul Projesi için “Halka ihanet projesidir” diyen Alan, çevresel talanların kanser oranlarında büyük artışa sebep olduğunun da altını çizdi.
Haberin videosu
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan son 1.5 aydır ülkenin çevresel kaynak ve varlıklarına dönük ciddi saldırı yapıldığını söyledi. ‘Jeolojik miras’ olarak tanımlanan birçok yerin tahrip edildiğini aktaran Alan, define için kurutulan Dipsiz Göl ve Kapadokya’daki yapılaşmaya işaret ederek şunları söyledi:
“JEOPARK İLAN EDİLMESİ GEREKİRDİ FAKAT…”
“Jeolojik miras, bir kez yok edildiğinde bir daha yerine konulamaz nitelikteki doğal varlıklardır. Geçtiğimiz günlerde Gümüşhane’nin Dumanlı köyünde Dipsiz Göl diye bilinen, 12 bin yıllık buzul gölü, kamu yöneticilerinin gözetiminde define arayıcıları tarafından yağmalanmasını bu ülkenin kabul etmemesi gerekiyor. Toplumda meydana gelen tepkiler üzerine hızlı bir şekilde orayı dozerlerle yapıp yeniden doğal sit alanı ilan edileceğini ilan ettiler. Tabii ki artık o doğal varlığın kendi niteliğini yitirdiğini hepimiz biliyoruz. Orası maalesef yok edildi.
Benzer şekilde yağmanın önümüzdeki günlerde Kapadokya bölgesini de etkileyeceğini düşünüyoruz. Kapadokya için 1 Haziran’da kanun çıkarıldı. Kanunun bazı eksiklikleri olmakla birlikte önemli bir kanun tasarısı olarak görmüştük. Ama Ekim ayı içerisinde bir gün ansızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile söz konusu Göreme Milli Parkının milli park statüsünden kaldırılması ve o bölgede yer alan sayıları yüzlerce belki de binleri bulan Peri Bacalarının, kanyonların, yeraltı mağaraların hatta insanoğlu için yaşam merkezi olmuş kültürel varlıkları korunmasız bir statüye getirmiş ve burayı tamamen imarın, rantın odağı haline getirmiş.
Kapadokya gibi dünyada ender görülen Peri Bacalarının, kanyonların, vadilerin, ören yerlerinin yok edilmesi kabul edilemez. Buraların mutlaka korunması, kesin korunacak alan statüsü içerisine alınması, her birinin ayrı, ayrı tescil edilmesi ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini düşünüyoruz. Dünyada bu tür alanlar Jeopark ilan edilir, korunur, gelecek nesillere aktarılır. Ama maalesef bizimkiler korumasını alıp kaldırdılar. Kimsenin de sesi çıkmıyor, bir tek jeoloji mühendisleri dışında…”
“KANAL İSTANBUL PROJESİ SU KAYNAKLARINI YOK EDER”
Tartışmalarla gündemde hep yerini koruyan bir diğer proje ise ‘Kanal İstanbul. Projenin hayata geçmesi durumunda Avrupa yakasında bir anlamda oluşacak ada parçasının tehlike arz edeceğine işaret eden Hüseyin Alan, şu hususların altını çizdi:
“Bu proje tümüyle tehlikeli. Yapılmak isteneni İstanbul’a, Türkiye halkına bir ihanet olarak değerlendiriyoruz. Proje Küçük Çekmece Gölü, Sazlıdere Barajı, Terkoz Gölü gibi alanların içerisinden geçiyor. Bundan sonra Sazlıdere barajı olmayacak. Küçük Çekmece gölü diye bir göl söz konusu olmayacak. Yüz yıllardır İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan Terkos gölü büyük oranda belki tuzlanarak kirlenecek. Orada 2 milyon metreküpten fazla bir alan kazılarak o kazı malzemesinin döküleceği alanda da bir çevre felaketine neden olunacak. Kazının geçtiği alandaki zemin birimlerinin niteliksiz olduğunu, önemli bir bölümünün gevşek ve niteliksiz, heyelana duyarlı birimlerden oluşan zeminler olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu kanal açıldığı zaman çok sayıda alanda heyelan, kaymalar ve bunun maliyetini artıracak unsurlar olduğunu da biliyoruz. Peki, İstanbul halkı bu proje ile ne kazanacak? Bunun tamamen bir rant projesi olduğunu ifade ediyoruz. Bunun İstanbul’a, Türkiye halkına hiç bir yararı olmayacağını düşünüyoruz. Ekonomiye de bir katkısı olmayacağını özellikle belirtmekte fayda var.
Deprem açısından da Türkiye’nin, belki dünyanın en aktif faylarından biri olan Kuzey Anadolu fayının hemen kenarındaki bir alanda bu tür yapımlar gerçekleştirirseniz çevreye getireceği felaketleri de düşünmeniz gerekir.”
“KANSERLERİN %25’İNE ÇEVRESEL FAKTÖRLER SEBEP OLUYOR”
Alan, çevre felaketlerinde ciddi tahribatlara sebep olan termik santrallerle birlikte maden ocakları konusunda da bilgi paylaştı.
“Termik santralleri özelleştirilirken 7 yıla yakın bir süre tanınmıştı. Baca gazı filtreleri takmak üzere çevreye yaydıkları gaz ve tozdan kaynaklı yapıların önlenmesi amacıyla. Geçtiğimiz günlerde bu uzatılmak istendi. Bunun temel nedeni de aslında özelleştirdiğimiz termik santrallerini satın alanların hiç bir yatırım yapmadığı, buna ilişkin temel bazı yatırımlardan bile çekindikleri anlaşılıyor. Bir süre uzatımıydı yani. Bu süre uzatımı sonunda da zaten yapılmayacaktır diye düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı burada aktif davrandı ve ilgili maddeyi iptal etti. Bu açıdan olumlu olduğunu düşünüyorum. Bakın bunlar niye önemli. Sağlık Bakanlığı verileri açısından bakıldığında Türkiye’de her yıl 150 bini aşkın yurttaşımız kanser oluyor. Kanserlerin %25’inden fazlasının çevresel maruziyetlerden kaynaklandığı ifade ediliyor. Yani 40 binin üzerinde yurttaşımız çevresel maruziyetlerden kaynaklı kanser. Akciğer kanseri bu kanserler içerisinde önemli bir orana sahip. Akciğer kanserlerinin kaynakları arasında çevremizi tehdit eden tozlar ve benzeri etkenler var. Peki buna karşın ne önlem alıyor? Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, anayasal bir haktır. Bunun gereklerinin yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Eren GÜVEN – Cebrail ARSLAN / ANKARA
Yoruma kapalı.