PİRHA-İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılmasının ardından Avrupa Konseyi’ne yapılan bildirimden itibaren üç aylık süre1 Temmuz’da doluyor. Kadın örgütleri, İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açılmasının 10. yılı nedeniyle sosyal medyada 1 Temmuz’da yapacakları eyleme çağrı yapan bir kampanya düzenledi. İstanbul Sözleşmesi Kampanya Grubu olarak yaptıkları açıklamada, “1 Temmuz’da sokaktayız, itaat etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” denildi.
İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılmasının ardından Avrupa Konseyi’ne yapılan bildirimden itibaren üç aylık süre1 Temmuz’da doluyor.
Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açılmasının 10. yılı nedeniyle sosyal medyada gün boyunca #İstanbulSözleşmesi10Yaşında eylemi yapacak.
İstanbul Sözleşmesi Kampanya Grubu, bugün yaptığı açıklamada tüm gün sosyal medya eylemi yapacaklarını duyurarak ‘1 Temmuz’da sokaktayız, itaat etmiyoruz’ dedi. Açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nin, aylardır yürütülen kadın ve LGBTİ+ düşmanı, dinci ve muhafazakâr kampanyalar sonucunda 19 Mart gece yarısı Cumhurbaşkanı kararı ile tek taraflı olarak fes edildiği hatırlatıldı.
“TEK ADAMIN TEK TARAFLI FESHİ YOK HÜKMÜNDEDİR”
‘Kadınların tüm dünyada şiddete karşı on yıllarca süren mücadeleyle kazandıkları ve 2011 yılında meclis kararıyla kabul edilen İstanbul Sözleşmesi, bir gece yarısı tek bir adamın kararıyla iptal edilebilir mi?’ diye sorulan açıklamada şu sözlere yer verildi:
“Hayatlarımızın siyasi pazarlık konusu edilmesini kabul edebilir miyiz? Elbette hayır. Tek adamın tek taraflı bu fesih kararı, biz kadınlar nezdinde yok hükmündedir! Eşit yaşam hakkımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden de, haklarımızdan da vazgeçmiyoruz. Bizi cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, konuştuğumuz dil, yaşadığımız hayat üzerinden ayrıştırma çabalarının karşısında, birimizin şiddet gördüğü koşulda hiçbirimizin güvende olmadığının bilinciyle, hep birlikteyiz. 20 Mart’tan beri katilleri değil kadınları engellemek için yaptıkları her şeye rağmen sokaklardayız, her yerdeyiz. Çünkü bu bizim için bir hayat mücadelesi!”
“SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ”
Avrupa Konseyi’ne yapılan bildirimden itibaren üç aylık sürenin 1 Temmuz’da dolacağı ve Türkiye’nin bir zamanlar ilk imzacısı olmakla övündüğü sözleşmeden ilk çekilen ülke olacağı belirtilen açıklamada, “Böylece tüm dünyaya toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadele etme, kadınların ve LGBTİ+’ların eşit yaşamasını sağlama, kadın cinayetlerini engelleme niyeti olmadığını iyice ilan etmiş olacak. Bu saldırı böylesine hayatlarımıza, varoluşumuza yönelmişken biz ne yapacağız? 1 Temmuz’da bize hak görmedikleri o hayatı durduracağız! İtaatsizliğimizle iktidarı bu gayrimeşru çekilme kararını aldığına pişman etmek için sokaklarda olacağız, sesimizi yükselteceğiz. Eşit yaşama hakkımızı yok sayarak adımıza karar alanlara bir kez daha ilan edeceğiz: Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz, ne 1 Temmuz’dan önce ne 1 Temmuz’dan sonra!” ifadeleri kullanıldı.
“HAKLARIMIZ ELİMİZDEN ALINMAK İSTENİYOR”
Şiddetten uzak yaşamak temel bir insan hakkı ve bunu sağlamak devletin yükümlülüğünde olduğu hatırlatılan açıklamada şunlar aktarıldı:
“İstanbul Sözleşmesi, kadınların şiddetten uzak yaşayabilmesi için devlete şiddetin kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderme ve şiddeti önleme, erkek şiddetine karşı destek mekanizmaları oluşturma ve failleri etkin yargılayıp cezalandırma yükümlülüğü verir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye kalkmak, devletin bu yükümlülüklerden caydığı anlamına gelir. Bu karar kadın düşmanlığını, homofobiyi, transfobiyi resmi siyaset olarak ilan etmek demektir. Tam da bu yüzden 1 Temmuz’da sokaktayız. Hiçbir değer, yaşam hakkımızdan üstün değil! İktidarlarını sürdürecek siyasal ittifaklar sağlamak için ve hayatlarımıza, varoluşlarımıza, eşitliğe düşman politikalarıyla uyumlu olarak İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmeye çalışanlar ‘Aile yapısı bozuluyor, toplum değerleri parçalanıyor’ gerekçeleriyle kadın ve LGBTİ+ düşmanlığına çağırıyor. Üstelik saldırıları İstanbul Sözleşmesi’yle bitmiyor. Bugün iktidarın kulak verdiği çevreler sırada 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Kanunu, kadına karşı ayrımcılığı önleyen CEDAW, çocukları istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi var diye tehdit ediyor, Anayasa’dan eşitlik ilkesini kaldırmak istiyor, nafakadan mal paylaşımına tüm ekonomik haklarımıza göz dikiyor.
Medeni Kanun’dan eşitliği silmek istiyor, Ceza Kanunu’nda kadınlar için yaşamsal önemli olan, kazanılmış haklarımızı hedefe koyuyor. Çocuk istismarını evlilikle meşrulaştırmak istiyor. Şiddet uygulamanın değil boşanmanın zorlaştırılması için uğraşıyor.
İktidarın uyguladığı fiili kürtaj yasağını, doğum kontrol araçlarına erişimin kısıtlanmasını destekliyor. Yani bir kölelik düzeni getirmeye kalkıyor. Bugün onların sözüne uyarak, onlara sevinç naraları attırarak İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmeye çalışıldığı koşullarda hiçbir kadının, LGBTİ+’nın canı, varoluşu, hiçbir hakkı güvende değil.”
“EŞİTLİK İSTİYORUZ, ASLA İTAAT ETMİYORUZ”
“Tam da bu yüzden 1 Temmuz’da sokaktayız! Lütuf değil eşitlik istiyoruz!” vurgusu yapılan açıklamaya şöyle devam edildi:
“Bir kere daha söylüyoruz: İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede bugüne kadar kaleme alınmış en kapsamlı ve temel hukuksal metin ve uluslararası sözleşme. Temelini ise kadınların yüzyıllardır savundukları eşitlik talebi oluşturuyor. Eşitlik talebi reddedilerek erkek şiddetiyle mücadele edilemez, yalnızca şiddet yeniden üretilir. Çünkü erkeklerin kadınları ‘Gece o saatte orada ne işi vardı’, ‘Yemeğin tuzu eksikti’, Beni terk etmeye kalktı’ gibi gerekçelerle öldürme, LGBTİ+’lara şiddet uygulama cüretini kendilerinde görmelerinin en temel nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliği! Bununla mücadele eden sözleşme ve yasaları uygulamak yerine ‘Biz başka sözleşme yapacağız’ demek kadınların hakları ve hayatlarıyla alay etmektir. Devletin yaşam haklarını korumakla yükümlü olduğu yurttaşları eşit kabul etmemesi, itaate, ikincil olmaya zorlaması demektir. Asla itaat etmiyoruz, 1 Temmuz’da sokaktayız!”
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 1 TEMMUZ’DAN SONRA BİZİM ELİMİZDE”
Devletin görevinin ayrımcılığı normalleştirmek değil engellemek olduğu kaydedilen açıklamada son olarak şu sözlere yer verildi:
“İstanbul Sözleşmesi’ni keyfine göre iptal eden, kendi siyasi geleceğini kadınların yaşam hakkının üzerinde tutan, kendi vatandaşına cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi üzerinden şiddet uygulanması çağrısı yapanlar açıkça hukuku hiçe sayıyor, alenen suç işliyor. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamakla yükümlü olduğu halde uygulamayanlar, ya şiddeti önleme ve eşitliği sağlama konusunda görevinizi yapın ya da istifa edin.
Herkesi de İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için, sözleşmenin temelini oluşturan toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi için seferberliğe çağırıyoruz! Nasıl bu sözleşmeyi mücadelemizle var ettiysek, sözleşmenin esasının hayata geçirilmesi de hem 1 Temmuz’a kadar hem 1 Temmuz’dan sonra bizim elimizde.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.