PİRHA-Ankara’da yaşayan Yozgatlı kadınlar, kadın emeğini ön plana çıkarmak için geleneksel ürünler ile modern teknolojiyi kullanarak üretim yapacakları ‘Bozkır Emekçi Kadın Kooperatifi’ni kurdu. Üretimi üç yoldan yapacaklarını belirten kadınlar, kadın gücünün birleştiriciliğine vurgu yaptı.
Ankara’da yaşayan Yozgatlı kadınlar bir araya gelerek kadın emeğinin değerini ve kadının görünürlüğünü arttırmayı amaçlayarak kadın kooperatifi kurdu. Kooperatif üyeleri, 1980’den sonra kadınlar arası dernekleşmenin geliştiğine, son 10 yıldır da kooperatifleşmede ciddi bir artışın olduğuna dikkat çekerek kadının örgütlülüğünün önemine vurgu yaptılar. Kadınların yan yana örgütlü olmasının yanı sıra ekonomik anlamda da kadını desteklemek amacıyla kooperatifleştiklerini belirttiler.
Kooperatifi kurmaya karar veren kadınlar, kooperatifleşme sürecini ve üretim faaliyetlerini PİRHA’ya anlattı.
“ÜRETİMİMİZİ ÜÇ YOLDAN YAPACAĞIZ”
Kooperatif üyesi Salime Tarihçi üretimlerini üç yoldan yapacaklarını belirterek, geleneksel ürünleri şehre entegre etmeyi amaçladıklarını belirtti.
Tarihçi, planlarını ve çalışmalarını şöyle anlattı:
“Ankara’da yaşayan Yozgatlı kadınlar olarak, kadın emeği üzerinde faaliyet yapmaya, üretim yapmaya bu yaz karar verdik. Düşüncemiz geleneksel ürünleri şehre taşımak yani köyümüzü kente taşımak. Duygularımızı ve düşüncelerimizi kente entegre etmek. Çünkü özellikle bu bölge de göç alan bir bölge. Biz aslında köyümüzü buraya taşıdık. Varlığımızla, duygu durumumuzla, düşüncelerimizle. Bunu biraz daha hem ticarileştirmek hem görünür yapmak istedik. Üretimimizi üç yoldan gerçekleştireceğiz. Biri bu.
İkincisi, özellikle gıda egemenliği derdimiz oldu. Fabrikasyon ve seri üretimin içeriği hep kuşku yaratıyor artık. Bu kuşku bizi yeniden gıdaya dönmeye davet etti aslında. Bu nedenle de kendisi üreten küçük çiftçiden alışveriş yapmaya karar verdik. Tek kişinin alışverişi zor olduğu için bir grup olarak yani dayanışma örgütü olarak hem kırsalın dayanışması hem kentteki tüketicinin dayanışmasını örgütlemeye çalışacağız. Özellikle organik ürün pazarları çok pahalı ve erişilebilir kitle orta sınıf ve biraz daha üstü. Biz zaten yoksullukla mücadele istiyoruz. Sağlığımızı korumak istiyoruz. Çocuklarımızı korumak istiyoruz. Böyle olunca da organik değil doğal veya sağlıklı tanımını ve durumunu tercih edip erişilebilir kitleyi yoksulluk tarafından çoğaltmak istiyoruz.”
Başka bir çalışma alanımız da tıbbi aromatik bitkilerle kozmetik üretmek. Sabun ve krem planımız var ve faaliyete de hemen hemen geçtik. Yine geleneksel olanın bizim için yararlı kısmını, toplum için yararlı kısmını erişilebilir yapmak istiyoruz. Örneğin kantaron yağlı kremin hem sağlık için hem estetik olarak işe yaradığını gördük. Bunun sabununu, kremini üreten arkadaştan alıp şimdi pazarlayacağız ama daha sonra kendi üretim alanlarımızı da kuracağız.
“VATANDAŞA REHBERLİK ETMEK İSTİYORUZ”
Üçüncü, bir çalışma alanımız da cinsiyet eşitliğinde sözlü kültür, gündelik hayat. Bizim konumuz olsun istedik. Ve yerinde yerele ulaşıp, hem tarihini, hem kültürünü, hem de cinsiyetler arası farkla İç Anadolu’dan başlayarak bir halk bilimci gibi çalışıp vatandaşa rehberlik etmek istiyoruz. Bu düşünce özellikle şuradan etkiledi: Son zamanlarda kına, nişan, düğün organizasyonlarında töreler değil, törenler çok aktif ve bir şov genelde. Ve bu şovun ritüellerini senaryoyu yazanlar belirliyor. Hem bu bir piyasa. Yani işte kına piyasası. Bizim memlekette bindallı diye bir şey yok, öyle bir giysi yok yani. Bu gündelik hayatın bir parçası değil, kurgu. Bu kurgusal yozlaşmaya karşı da farklı geleneklerimizin, iyi olanlarının, cinsiyet eşitliğine hizmet edebilecek olanların değerlenmesi, izlenmesi, katılımını üretime katmak istiyoruz. Yani gezi düzenleyeceğiz, bölgeyi tanıyacağız, köylere gideceğiz. Köylülerin hayatlarına gireceğiz. Geri geleceğiz, bizim hayatlarımıza bakacağız ve entegrasyonu sürdürmek istiyoruz.”
“KADINLAR ALACAKLARI EĞİTİM İLE KENDİ BECERİLERİNİ KEŞFEDECEK”
Bahtiyar Atakay ise kadınların kooperatifleşme sürecinde alacakları eğitimler ile kendi becerilerini keşfederek üretime en faydalı hallerini bulmayı amaçladıklarını söyledi.
Atakay, “Kadın gücünü, kadın emeğini yan yana getirmeyi hedefledik. Zaten bunları öncelikle evlerimizde yapıyoruz. Sonrasında kadınlarla dayanışarak iyi gününde, kötü gününde, düğününde, cenazesinde iş bölümü yaparak birbirimizle dayanışarak ortaya herkesin çorbada tuzu olarak bir çorba çıkarıyoruz. Biz bu ağı, bu kadın gücünü birleştirici olarak ne kadar yayabiliriz, ne kadar büyütebiliriz diye yola çıktık. Ve Emekçi Bozkır Kadın Kooperatifi’ni kurmaya karar verdik. Üretim kısmında zaten kadınlarımız evde üretim yapıyorlar. O evi çekip çeviren gelen ham maddeyi yeme haline ya da içme haline çeviren kadın gücü ve kadının emeği. Biz bunu kooperatif olarak şöyle yapmayı planlıyoruz ve yapıyoruz da zaten. Öncelikle üretim kısmında kadının beceri alanını genişleterek, geniş kitlelere ve daha çok kadına ulaşabilmek amacıyla eğitimlerimiz olacak. Sonucuna nasıl yaklaşacağımızı, kadınlarla birlikte oturup karar vereceğiz. Hangi kadının evde hangi koşullar da üretim yapabilmesi bizim için çok önemli. Engellisi oluyor, yaşlısı oluyor, çocuğu oluyor. Tabii ki en az bize birkaç saatini ayırabilmeli ki bizimle birlikte o da üretebilmeli ve o da kazanabilmeli” diye konuştu.
“BEDENSEL DEĞİL TEKNOLOJİ İLE İLERLEMEMİZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
Kadın örgütlenmesinin zayıf kaldığını belirten Nuran Eraslan da, üretimde geleneksel ürünleri modern teknolojiler kullanarak üretmenin önemine değindi.
Kadın örgütlülüğünü genel anlamda zayıf bulduğunu belirten Eraslan şöyle devam etti:
“Bedensel olarak fazla çalışıyorlar karşılığını alamadıklarını düşünüyorum. Bu kooperatif bizim için biz kadınlar için birlikte yol alma, daha güçlü olma konusunda bir şanstı. Çalışır olmak iyi bir şey, görünür olmak çok iyi bir şey. Ama biz, kadınlara nasıl ulaşacağız? Çünkü örgütlü değiliz, örgütlü olmadığımız için ulaşamıyoruz. İnsanlar da bize ulaşmıyor. Federasyondaki görevim bu konudaki duyarlılığımı arttırdı, kadınların nasıl şartlarda yaşadıklarını gördüm, çalışma şartlarını gördüm. Ama örgütlü değiliz, daha farklı bir şekilde örgütlenmemiz gerektiğini fark ettim. Kooperatifteki çalışmaların da bedensel değil, daha çok şu anda teknoloji çağında olduğumuz için teknolojiyle ilerlememiz gerektiğini düşündüm. Tamam biz Bozkır kadınlarıyız, hayatımız çok farklı. Hepsini görüyoruz ama geleneksel hayattan bir adım dışarı çıkıp, modern hayatla beraber olmak gerektiğini düşünüyorum. Madem ki uçağa biniyoruz, madem ki telefon kullanıyoruz, madem teknolojinin her alanından faydalanıyoruz, bunu öğrenmemiz, örgütlü bir şekilde hayatımızı kolaylaştırmasını sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden kooperatif bizim için, ailelerimiz için şans, geleceğimiz için bir şans. Bedensel çalışmayı istemiyorum yani bir iş yapılacaksa modern tarım aletleriyle yapılmalı. Adım atmalıyız. Nasıl örgütleneceğimiz konusunda tabii farklı şeyler var. Bunun maddi tarafı var. Elimizde ürünümüz olduğunda ve bunu pazara çıkardığımızda maddi gelirimiz de olacaktır. Fazlasıyla olacaktır. Devletten beklentimiz var ama biz önce kendimiz örgütlü olmalıyız diyorum.”
Buse Nehir DEMİR/ANKARA
Yoruma kapalı.