PİRHA – DAD Mamak Şube Ana Fatma Cemevinde “Demokratik anayasa sürecinde Alevilerin talepleri nelerdir?” konulu panel düzenlendi. Konuşmalarda, “Kadın düşmanı, mezhepçi, ülkeyi tamamen selefi ideoloji hükmü altına sokmaya çalışan bir kurum olduğu için Diyanet lağvedilmelidir” denildi.
Haberin videosu
‘Demokratik Anayasa’ tartışmaları sürerken Alevi kurumları da konuyu gündemlerinin odağına aldı. Demokratik Alevi Derneği (DAD) Mamak Şube Ana Fatma Cemevi, “Demokratik anayasa sürecinde Alevilerin talepleri nelerdir?” başlığı altında panel düzenledi.
Moderatörlüğünü Hülya Türkmen’in yaptığı panelde konuşan Araştırmacı Yazar Hamide Yiğit, “Alevilerin talepleri bütün ötekileştirilenlerin taleplerdir” diyerek ülke toplumunun iktidar baskısı altında olduğunu ifade etti.
“ÖNCELİKLE DİYANET LAĞVEDİLMELİ”
Alevi örgütlerinin talepler konusunda net tavır alması gerektiğine de vurgu yapan Yazar Hamide Yiğit şunları söyledi:
“Alevilerin talepleri Kürtlerin, Ermenilerin de taleplerdir. Demokratik talepler güçlü ve örgütlü bir mücadele sonucunda, ancak yüksek dille ifade edilirse karşılık bulur. Eğer ki bu hakları hiç sayan, kutuplaştırıcı, nefret dilini siyasetin ana dili haline getiren gerici bir iktidar söz konusu ise taleplerimizi böylesi bir iktidara yönelteceksek söyleyeceklerimiz oldukça anlamsızlaşıyor. Örneğin egemen siyasetin resmi yürütücüsü konumundaki Diyanet İşleri Başkanlığı olduğu sürece Aleviler hangi talebini dile getirirse getirsin sadece talepten öteye geçmez. Bütün kimlik ve inanç gruplarının böylesi bir durumu kabul etmesi demek; haklarını teslim edip, nefes alamaz bir durumu da kabul etmesi anlamına gelir. Çünkü bugün bütün vatandaşların vergileri ile beslenen bir kurum, vergisini aldığı vatandaşları ötekileştirmek için makine gibi kurulmuş durumda. Dolayısıyla en başta dile getirilecek talep Diyanet’in lağvedilmesidir. Kadın düşmanı, mezhepçi, gerici, tamamen ülkeyi selefi ideoloji hükmü altına sokmaya çalışan bir kurum olduğu için Diyanet’in lağvedilmesi önemlidir. Bugünlerde siyasetin en karlı yanı din oldu. 12 Eylül’den bu yana Türk-İslam sentezinin ikamet edilmeye başladığını kabul etmek zorundayız. Ama bu zemin üzerinde AKP kendine göre yepyeni bir rejim inşa ediyor. Yani Türkiye’yi gerici selefi bir noktaya taşımıştır.”
“ALEVİ KÖYLERİNE CAMİ YAPIMI FAŞİST ABLUKADIR”
“Davutoğlu’nun Başbakan olduğu dönemlerde Alevilerden 12 maddelik bir talep listesi alındı. O taleplerden birisi ‘din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Kesinlikle din dersi olmamalıdır.’ şeklindeydi. Diğer bir talep ise ‘Alevilik ortaokullardan itibaren okullarda öğretilmelidir’ yönündeydi. Bu bir çelişkidir. Yani dini, bu gerici zihniyetten kurtarmak isterken Aleviliği aynı devletin eline ‘müfredatı sen belirle’ diyerek teslim etmek istiyorsun. Devlet elini dinden çekmelidir. Devlet ya da iktidarlar, dini hizmetleri haline getirmemelidir. Temel anayasadaki güvence bu noktada olmalıdır. Eşit yurttaşlık talebi önemli başlıklardan birisidir. Örneğin cemevlerinin statüsünün tanınması konusu gibi… Basit bir diğer talep ise; Alevi köylerine camilerin yapımının engellenmesidir. Çünkü bu bir tür faşist ablukadır. Mesela aşure gününün resmi tatil ilan edilmesi de çok insani bir taleptir. Aynı şekilde Arap Alevilerinin yaşamları boyunca en büyük bayram kabul ettikleri günün de resmi tatil ilan edilmesi gerekir. ‘Neden?’ derseniz o gün cehennemdeki ateşin dahi durduğuna inanırlar ve hiçbir iş yapmazlar. Temizlik dahi… Ama devletin dairelerinde çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Bu tür talepler önemlidir.”
“ZORUNLU DİN DERSLERİ ALEVİ ÇOCUKLARINA DAYATILMAMALI”
Panelin bir diğer konuşmacısı da Yazar Özcan Öğüt’tü. Öğüt, zorunlu din derslerinin söz konusu olduğu bir süreçte demokratik bir anayasa tartışmalarının söz konusu olamayacağını ifade ederek şunları söyledi:
“Bugüne kadar pek çok kurum, kişi Alevilerin sorunlarına çözüm getirme konusunda yola çıkarak çalıştaylarından birçok girişime kadar hep Alevilerin sorunlarını tanımak ve çözmek yerine Aleviliği tanımlamak konusunda bir refleks gelişti. Yani Aleviliği bir tanımlama krizine sokup çözüm bulunmamasına neden oldular. Bunları yapmalarındaki neden Alevilerin hak arama taleplerinin önüne geçmekti ve bu konuda da maalesef başarılı oldular. Alevilerin anayasal düzeydeki bütün taleplerinin temelinde yatan unsur eşit yurttaşlık talebidir. Yani tüm ötekilerin asli unsur olarak sayılan, hepsinin aynı zeminde tanınması anayasanın mevcut 24. maddesine baktığınızda da görülür. İlgili maddede ‘Herkes vicdan, din ve kanaat hürriyetine sahiptir’ der. Fakat buradaki herkes çok muğlak kalan kavramdır. Fakat farklılıklar hep görmezden gelinmiştir. Her hak talebinde ‘Buyurun siz de camiye’ tarzı söylemler söz konusu. Örneğin cemevlerinin ibadethane olarak tanınması talebinde bulunduğunuz zaman bir polemik unsuru görüyoruz. Peki eşit yurttaşlık talebi ile ne yapılabilir? Bir kere zorunlu din dersleri Alevi çocuklarına dayatılmamalı. Çünkü böyle bir realite varken demokratik bir anayasadan söz edilemez. Bu sadece Aleviler için de geçerli değil. Ateistler, gayrimüslim ve birçok farklı inançtan olan ailelerin çocukları için de geçerlidir. Yani çocukların pozitif bilimleri öğrenmeden dini öğrenmeleri başlı başına bir tartışma konusudur.”
Cebrail ARSLAN / ANKARA
Yoruma kapalı.