PİRHA- Dersim Soykırımı’nın 84. yıldönümü dolayısıyla değerlendirmede bulunan İsviçre Yeşiller Partisi (Grüne Schweiz) üyesi Federal Parlamenter Sibel Arslan soykırımda evlatlık verilen çocukların akıbeti ile birlikte Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin hala saklanmakta olduğuna dikkat çekerken, Sosyal Demokrat (SP) üyesi Federal Parlamenter Mustafa Atıcı ise soykırımın bir devamı olarak Dersim coğrafyasının hala bir talan kuşatması yaşadığını kaydetti.
4 Mayıs 1937’de alınan Bakanlar Kurulu kararı ile Dersim’e askeri harekatlar düzenlenmiş, bu harekatlarda da on binlerce Dersimli katledilmişti.
İsviçre Federal Parlamento Yeşiller grubu (Grüne Schweiz) üyesi Parlamenter Sibel Arslan ve Sosyal Demokrat Partisi (SP) üyesi Federal Parlamenter Mustafa Atıcı, Dersim Soykırımı’nın 84. yılında PİRHA’ ya değerlendirmelerde bulundu.
Dersim Soykırımı’nın 84. yıldönümü dolayısıyla değerlendirmede bulunan İsviçre Yeşiller Partisi(Grüne Schweiz) üyesi Federal Parlamenter Sibel Arslan soykırımda evlatlık verilen çocukların akıbeti ile birlikte Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin hala saklanmakta olduğuna dikkat çekerken, Sosyal Demokrat (SP) üyesi Federal Parlamenter Mustafa Atıcı ise soykırımın bir devamı olarak Dersim coğrafyasının hala bir talan kuşatması yaşadığını kaydetti.
İsviçreli parlamenterler 4 Mayıs 1937’de Bakanlar Kurulu’nda Dersim’e bir harekat düzenlemesi kararı alınması sonrasında gerçekleşen soykırımın 84. yılında katledilenleri anarak, soykırım ile yüzleşilmesi çağrısında bulundu.
“COĞRAFYAMIZ HER SENE DAHA FAZLA TALAN EDİLİYOR”
Sosyal Demokrat Partisi (SP) üyesi Federal Parlamenter Mustafa Atıcı, uluslararası arenada Dersim 37-38’in soykırım olarak tanınmasını için çabalar sarf ettiklerini belirtti. Dersim coğrafyası üzerindeki talan politikalarının her geçen gün arttığına işaret eden Atıcı, “Maalesef bugün de 84 senedir içimiz yanıyor. Tabi büyük bir öfke içerisindeyiz. Ama aynı zamanda da tarihi sorumluluğumuz gereği neler yapabiliriz, içerisinde yaşadığımız Batı Avrupa’da kendi isteklerimizi, bu katliamı nasıl kabul ettirebiliriz diye tartışmalar yürütüyoruz. Kabul ettirdikten sonra hukuki olarak hangi mücadeleler ile sahip olduğumuz bu dili, bu kimliği, bu inancı koruyabiliriz? Bunun mücadelesini vermemiz gerekiyor” dedi.
Dersim coğrafyasının her sene daha fazla talan edildiğine, insanların kültürüne daha fazla saygısızlık gösterildiğine ve asimile edildiğine dikkat çeken Atıcı, “Şu anda Dersim’de değiliz ama Dersim’de yaşayan her canımız, her arkadaşımız, her dostumuz bilsin ki onlarla mücadele içerisindeyiz. Onlarla dayanışma içerisindeyiz ve ne olursa olsun sonunda haklarımızı alacağız. Başaracağız ve bu katliamın tanınması için de son güne kadar mücadele edeceğiz” diye konuştu.
“TALEPLER GÜN GEÇTİKÇE BÜYÜYECEK VE CİDDİLEŞECEK”
Federal Parlamento Yeşiller grubu (Grüne Schweiz) üyesi Parlamenter Sibel Arslan ise, askeri operasyonlar sonucu alıkonulan kız çocuklarının akıbeti ile birlikte Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklaması taleplerinin halen güncel olarak yerini koruduğunun altını çizdi.
Arslan, taleplerin gün geçtikçe daha da büyüyerek ciddileşeceğini kaydederek, “Dersim’de yaşanan olaylar bizleri sadece Dersim’de kalmamaktan, başka ülkelere yerleştirmekten dolayı etkilemiyor. Güzel olan haberler; birçok Dersimli, dünyanın her tarafında söz hakkı sahibi olabiliyor. Fakat önemli olan tarihi ele almak, bu tarihi ele alırken aynı zamanda orada yapılan hataların, haksızlıkların, eşitsizliklerin, insanların yurdundan edilerek öldürülmelerinin, genç kızların hala nerede oldukları, Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezarının hala nerede olduğunu bilmemek gibi konular bizleri bugün de meşgul ediyor. O yüzden tarih gerçekten de ele alınmalı. Gün geçtikçe sanılıyor ki bu talepler dile getirilmeyecek. Oysaki ele alınmazsa daha da büyüyecek daha da ciddileşecek. O yüzden taleplerimiz elbette bunların ele alınması” ifadelerini kullandı.
“YARALAR GÜN GEÇTİKÇE AZALMIYOR, DAHA SESLİ ÇOĞALIYOR”
Dersim’e dönük insansızlaştırma politikasından vazgeçilip, yapımı süren HES ve diğer barajların iptal edilerek doğal ve kültürel tahribata son verilmesi çağrısında bulunan Arslan, “HES ve baraj projeleri ve projelere el atan insanlar oranın doğasını, insanların kültürel gelişimini, bir arada olmasını engellemek istiyor. Biz her gücümüzle, her tarafta bu projelerin doğaya, insanlara zarar vermesini engellemeye çalışacağız. Aynı zamanda insanların da bu taleplere kendi talepleriymiş gibi saygı duyup, bunları sahiplenmesini istiyoruz. Gün geçtikçe bu yaralar azalmıyor, duyulmadıkça daha da sesli çoğalıyor” ifadelerine yer verdi.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.