PİRHA-Akademisyen Dr. İsmet Konak ile Sosyalist Kürtler kitabına ilişkin sohbet ettik. Kürtlerin 1917 Devrimi’ne destek verdiğini ifade eden Konak, “Bolşevikler Kürdistan’ın önüne Kızıl sözcüğünü koydular ve Kızıl Kürdistan dediler. Çünkü artık devrim gerçekleşmişti. 16 Temmuz 1923 yılında Kızıl Kürdistan kazası kuruldu” dedi.
Akademisyen Dr. İsmet Konak’ın, Sosyalist Kürtler kitabı 2022 yılında Nûbihar Yayınları’ndan çıktı. İsmet Konak ile ikinci baskısı çıkan kitabına ilişkin sohbet ettik.
“DEVRİME DESTEK VEREN KÜRTLER VARDI”
PİRHA: Sosyalist Kürtler kitabının ikinci baskısı çıktı. Kitapta 1917 Devrimleri ve Kürtlere de değiniyorsunuz. Kürtler, devrime ne şekilde katıldı?
İSMET KONAK: Devrim sözcüğü özellikle Rusya’da artık sembolleşmiş bir sözcük. Tabii Rusya’da 1917 yılında hem Şubat hem de Ekim Devrimi gerçekleşti. Lenin’in dediği gibi devrim ezilenlerin şölenidir. Rusya’da birçok etnik grup vardı ve hepsini etkiledi. 300 yıllık Romanov Hanedanlığı yıkıldı, Çar 2. Nikolay’ın Mutlakiyetçi Rejimi yıkıldı. O açıdan önemliydi. Tabii ki bu Kürtleri de etkiledi. Kürtlerin özellikle yoksul kesimlerini etkiledi.
Mülk sahipleri biraz uzak durdu. Mesela bunlardan birkaçını söyleyebiliriz. Egip Bey, Sadık Paşa, Cihangir Ağa devrime karşı çıktılar. Fakat diğer kesim yakındı. Özellikle devrime destek veren isimlerden biraz bahsetmek lazım. Bunlardan bir tanesi Erebe Şemo’dur. 1916 yılında Bolşevik fikirlerle tanışıyor. O dönemde Erzurum bir Rus toprağı ve Erzurum’da demiryolu inşaatında tercüman olarak çalışıyor. Bolşevizmle o zaman tanışıyor. 1917 yılında ise Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin üyesi oluyor. Daha sonraki süreçte Sarıkamış’ta devrimci faaliyetler yürüttüğü gerekçesiyle tutuklanıyor. İç savaşta hem Kuzey Kafkasya’da hem de Azerbaycan’da Bolşeviklere desteği var. Sonraki süreçte sosyalizmin inşa döneminde yine Erebe Şemo inisiyatif alıyor. Erebe Şemo’nun, devrime ciddi oranda bir desteği olduğunu görüyoruz.
Devrime destek veren isimlerden bir tanesi de Cengiz Yıldırım’dır. 1916 yılında Petrograd’da metalurji mühendisi olarak mezun oluyor. 1918 yılına kadar Ayvaz isimli bir fabrikada çalışıyor. Bu fabrikada çalışırken Bolşevik fikirlerle tanışıyor. 1917 Ekim Devrimi’ne ciddi bir desteği var. Kışlık Sarayı’na giden kitlenin içerisinde yer alıyor. Rus İç Savaşı’nda ciddi bir desteği var. Müslümanlar arasında örgütlenme sağlıyor. Yıldırımiye isimli bir Müslüman örgüt, bölük kuruyor. Bu bölük Doğu Cephesi’nde Sovyet ordusuna destek veriyor. Sonraki süreçte Cengiz Yıldırım’ı Azerbeycan’da 28 Nisan Devrimi’nde yer aldığını görüyoruz.
Devrime destek veren bir diğer kişi ise Ferik Polatbekov. O da o dönemde Bolşeviklere ciddi oranda destekliyor. Çekoslovak ordusuna karşı savaşıyor. Hem iç savaşta hem devrimde Ferik’in rol oynadığını görüyoruz.
“ASLINDA KIZIL KÜRDİSTAN İSMİ HER ZAMAN KULLANILMIŞTIR”
-Sovyet Kürtleri derken aklımıza gelen konulardan birisi de Kızıl Kürdistan meselesidir. Nasıl kuruldu, biraz bilgi verebilir misiniz?
6 Mayıs 1921 yılında 1. Azerbaycan Sovyetler Kongresi gerçekleşti. Bu kongrede ilk defa Kürdistan meselesi gündeme geliyor. Cengiz Yıldırım da bu kongreye katılıyor. Batıda bir açlık olduğunu söylüyor. Açlığın giderilmesi ve Kürdistan biriminin teşkili gibi konular ilk defa bu kongrede tartışılıyor. Birkaç ay sonra 3 Ekim 1921 yılında Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Yürütme Komitesi’ne Kızıl Kürdistan’dan bir telgraf geliyor. Bu telgrafta biz Kızıl Kürdistan sözcüğünü görüyoruz. Tabii Rusya sahasında Kızıl Kürdistan sözcüğü ilk defa bu süreçte kullanılmıyor. Aslında Kızıl Kürdistan her zaman kullanılmıştır. Daha öncesinden de Kürtlerin yaşamış olduğu o sahaya Kürdistan diyorlar. Mesela İskoç Seyyah John Bell, 1715 ve 1718 yılları arasında Güney Kafkasya’ya gidiyor. Kürtlerin yaşadığı bu sahayı geziyor ve diyor ki: “Farslar bu sahaya Kürdistan diyorlar.” Yani Kürdistan sözcüğü oldukça eski onu belirtmek lazım. Tabi Bolşevikler Kürdistan’ın önüne Kızıl sözcüğünü koydular ve Kızıl Kürdistan dediler. Çünkü artık devrim gerçekleşmişti. Kürtlerin artık sosyalist olduğunu düşünüyorlardı. Kürdistan bakımından baktığımızda bir ay sonra Kızıl Kürdistan sözcüğü Deniz ve Asker İşleri Halk Komiseri Ali Haydar Karayev tarafından bir kez daha kullanılmış.
Yine 14 Kasım 1921’de Azerbaycan Devlet Başkanı Neriman Nerimanov Lenin’e bir telgraf çekiyor, “Volga’da ve Kürdistan’da ciddi bir açlık var. Biz bu açlığı bir şekilde hafifletmeliyiz.” diyor. Azerbaycan Devlet Bankası kuruldu. Oraya 40 milyon ruble bir destekte bulunacağız diyor ve Lenin’i tabii ki çok takdir ediyor. Yani Lenin’in Kürdistan konusunda haberi vardı. Kürdistan’la ilgili tabii tartışmalar sonraki süreçte de bir, iki yıl daha devam etti. En son 16 Temmuz 1923 yılında Kızıl Kürdistan kazası kuruldu.
“KÜRTLER, 16. YY’DAN ÖNCE DE BAZI DEVLETLER KURMUŞTU”
-Son dönemde Kızıl Kürdistan ile ilgili yeni seyahatlere ulaştınız. Bu seyahatlerde neler dikkatinizi çekti?
Kızıl Kürdistan konusunda yaklaşık beş seyahat olduğunu görüyoruz. Bunlardan iki tanesi olan Gurko-Kryajin ve Bukşpan biliniyor fakat diğer üçü bilinmiyordu. Son 2-3 yılda bu seyahatlere ulaştım ve seyahatlerin içeriğini paylaşmıştık. Seyahatlere baktığımızda birinci sırada Çursin geliyor kendisi bir Rus etnograftır. 1924 yılında Kızıl Kürdistan’a gidiyor. Bazı notlar alıyor ve gözlemlerde bulunuyor. Bu gözlemlerde dikkat çeken birinci nokta 1924 yılında Kızıl Kürdistan’da yaklaşık 44 bin nüfus olduğunu bunların 35 binin de Kürt olduğunu söylüyor.
Buradaki Kürtlerin 1589 yılında yaşanan Osmanlı-Safevi Savaşı’nda Osmanlı tarafında savaşan Kürtlerin torunları olduğunu söylüyor. Tabii burası biraz tartışmalı onu söyleyeyim. Yani 16. yüzyıla bakarsak Kürtlerin Güney Kafkasya’daki veya Kızıl Kürdistan’daki varlığı konusunda yanılabiliriz. Çünkü Kürtler 16. yüzyıldan önce de o sahada bazı devletler kurmuşlardı. Mesela Med İmparatorluğu bunlardan biri yine sonraki süreçte Kafkasya Albanyası içindeki Kürtler vardı. Mihrani Kürt devleti kurulmuştu. Deysemiler, Şeddadiler, Revvadiler var. Yani Kürtler o zamanda bazı hanedanlıklar kurmuşlardı, inşa etmişlerdi. Dolayısıyla 16. yüzyıldan başlamak bu açıdan tartışmalı olabilir. Oldukça münakaşalı bir durum.
İkinci seyahat ise Rus arkeolog olan Pçelina tarafından düzenlenmişti. Onun da ciddi analizleri ve gözlemleri var. Pçelina da Kürtlerin nüfusunu yaklaşık 35-40 bin olduğunu söylüyor. Yine o da Çursin gibi Kürtlerin tarihini 1589’a dayandırıyor. Pçelina izlenimlerinde üzerinde durulması gereken bir durum var. O da Ogundar köyü. Ogundar köyünde İlyasov ailesi var. Bu ailenin Diyarbakır’dan gittiğini söylüyor. Burası biraz dikkat çeken bir nokta. Onun altını çizelim. Yani Diyarbakır’dan bir ailenin Kızıl Kürdistan’a göç ettiğini anlayabiliyoruz. Pçelina yine en çok üzerinde durduğu konu Kızıl Kürdistan’da evlerde ocakların olduğu. Diyor ki her evde bir ocak var ve bu ocaklar kutsal. Bir çocuk doğduğunda o ocağın etrafında gezdiriliyor. Bir kadın evlendiğinde o kadın ilk önce kendi babasının evinde ve sonra gittiği damatın evinde o ateşin etrafında gezdiriliyor. Koyun kuzuladığında ocakta uzun bir süre sönmeyecek şekilde bu ateş yakılıyor. Çünkü bu ritüelin bir benzerinin Horasan’da olduğunu da görüyoruz. İngiliz seyyah James Frazer diyor ki, “Horasan’daki bu durum Zerdüştlüğe işaret ediyor.” Yani bu zerdüştlüğün kalan bir motifi olabilir.
Üçüncü seyyah ise Sısoyev. Onun da Kızıl Kürdistan adına ait ciddi izlenimleri ve gözlemleri var. Minkent köyü konusunda bilgi veriyor. Minkent köyünde 200’e yakın hane var. 800 kişi yaşıyor. Bu köyde yetişen Samet Şahsuvarov isimli bir öğretmen var. Bu öğretmen hem Çursin hem Pselina’ya yardım ediyor. Seyahatler genel anlamda böyle.
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.