Alevi Haber Ajansi

‘İslamiyet Kerbela’dan sonra doğduğu topraklara gömüldü’

“Yeryüzünde hiçbir devrim yoktur ki temel insanlık idealleriyle gerçekleşmeye çalışmış ve fakat yarım kalmamış olsun. Hepsi yarım kaldı: Musa, İsa, Muhammed peygamberlerin söyledikleri karşı devrime uğradı. 5-10 yıl ancak sürdü ve değiştirildi. İslamiyet Kerbela’dan sonra doğduğu topraklara gömüldü, hala orada yatıyor.” Bu sözler anti kapitalist Müslümanlardan ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’a ait. 

Karşı Mahalle’den Sezgin Kartal’ın gündeme dair sorularını yanıtlayan ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, yeryüzüne gelmiş bütün dinlerin bir süre sonra ideallerinden saptırıldığını ve egemenlere yaradığını vurguladı. Gerçek İslamiyetin Kerbela’dan sonra yok olduğunu belirten Eliaçık’ın önemli açıklamalarından bir bölüm şöyle:

İSLAMİYET KERBELA’DAN SONRA BİTTİ

“Tüm dünya tarihinde olan şey İslam tarihinde de olmuştur. Yani bütün dinler ve devrimler acılar ve ıstıraplar içerisinde doğarlar, rahatlık ve konforun içerisinde yok olurlar. Aliya İzzetbegoviç’in sözleridir bunlar. Kendilerini gerçekleştirmeleriyle beraber biterler, statükoya dönüşürler, yalan söylemeye başlarlar, karşı devrime uğrarlar, çarpıtılırlar ve özü gerilerde kalır. Yeryüzünde hiçbir peygamber yoktur ki getirdiği din çarpıtılmamış, değiştirilmemiş, özünden çıkarılmamış olsun. Yeryüzünde hiçbir devrim yoktur ki temel insanlık idealleriyle gerçekleşmeye çalışmış ve fakat yarım kalmamış olsun. Hepsi yarım kaldı: Musa, İsa, Muhammed peygamberlerin söyledikleri karşı devrime uğradı. 5-10 yıl anca sürdü ve değiştirildi. İslamiyet Kerbela’dan sonra doğduğu topraklara gömüldü, hala orada yatıyor. Fransız Devrimi ‘Özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ diye başladı; Napolyon’un Mısır’ı işgale girişmesiyle bitti. Rus Devrimi ‘Dünya emekçileri ve işçileri birleşin; devlet ortadan kalkacak, herkes eşit olacak, zenginlik yoksulluk ayrımı bitecek’ diye başladı ama en fazla 5 yıl sonra Lenin’in ölmesi ve Troçki’nin de ülkeyi terk etmesiyle, bana göre bitti. Çin Devrimi öyle, İran Devrimi öyle… Yeryüzünde adalet, özgürlük, eşitlik, kardeşlik, daha güzel bir dünya diye başlayan bütün dinler ve devrimler ilk birkaç yıl dünyaya bir şeyler söyleyerek bitmişlerdir. Şimdi biz İslamiyet’i bu kavrayışla, bu tarihsel perspektiften bakarak anlamalıyız. İslamiyet de Kerbela’dan sonra bitmiştir, peygamberin vefatıyla rüzgarı sönmüştür. Ortalıkta gördüğünüz onun karikatüründen başka bir şey değildir. İslamiyet imparatorluklar dinine dönüşmüştür; Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar’a payanda olan bir din! Daha önce de Hristiyanlık Bizans’ın, Mecusilik Sasani İmparatorluğu’nun payandasıydı. Onun yerine geçen din, Müslüman-askeri-tarım imparatorluklarını ayakta tutmaktan, onlara meşruiyet kaynağı olmaktan başka bir işe yaramadı. Padişahlara yaradı, Sultanlara yaradı, toprak ağalarına yaradı; onların manevi zırh yaratıp dinin sağlam duvarları arkasında sömürülerini sürdürmelerine yaradı. Halbuki İslamiyet bunları ortadan kaldırmak için gelmişti. Eğer İslam’ın bütün amaçları gerçekleşseydi zengin yoksul uçurumu 50 yıl içinde bitecekti; ağalık, efendilik, kölelik 50 yıl içinde tamamen kalkacaktı. Kadınlar alınıp satılmayacaktı, kadınlarla erkekler tamamen eşit hale gelecekti. İnsanların rızasına, istişaresine dayanan yönetimler kurulacaktı. Bu yönetimler ceberrut, yukarıdan aşağıya hiyerarşik, baskıcı yönetimler değil daha çok yatay yönetimler olacaktı. Belki de giderek krallık, imparatorluk,devlet dediğin şey ortadan kalkacaktı. Özgür toplumlar yaratılacaktı. Bunların hepsi İslamiyet’in hayalleriydi. Hiç biri gerçekleşmedi. Bunlar başka devrimlerde de vardır. Ben zaten hepsini bir görüyorum, dinleri devrimlerden ayırmıyorum; İsa’yı, Musa’yı, İbrahim’i birbirinden ayırmıyorum. İslam’ın çıkışını, Aydınlanma Dönemi’nin çıkışını, Rus Devrimi’ni, sosyalist devrimleri, İran Devrimi’ni birbirinden ayırmıyorum. Bunların hepsini ortak insanlık akışı içinde bir görüyorum ve devlet oluşuncaya kadar, statüko oluncaya kadarki bütün sloganlarını, özlemlerini benimsiyorum. Fark etmez hangi dilde olduğu. Biri seküler dilde, öbürü din dilinde; biri Rusça’da öbürü Fransızca’da; biri Farsça’da öbürü Arapça’da söylemiş fark etmez. Hepsi aynı özlemleri ifade ediyor ve o özlemler hala boşlukta. Ve maalesef onları savunacak, yeniden canlandıracak, insanlığın gündemine getirecek yeni hareketlere ihtiyaç var.”

“ZENGİNLERİN ALLAH’IYLA YOKSULLARIN ALLAH’I HEP MÜCADELE ETTİ”

Eliaçık, “Peki, bu mümkün mü? Çünkü yaygın olan anlayış sizin karşısında durduğunuz anlayış. Bugün sadece Türkiye’ye baktığımızda bile dinin kendisi yoksullara mı yarıyor, onların mı dini? Yoksa bugün ülkeyi yöneten ceberutlara mı yarıyor?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

Bu hep tarihte de böyle oldu. Mesela gerek İsa, gerek Musa, gerek Muhammed peygamberler zamanında din, geniş yığınları uyuşturmak amacıyla kullanılıyordu. Allah vardı, fakat zenginler tefeci bezirganlar ve o toplumlara hükmedenler Allah’ı kullanıyordu. Mısır’da mesela Firavun, tanrının yeryüzündeki cisimleşmiş hali olarak görülüyordu. Fakat karşısındaki Musa da Tanrı’nın elçisi olduğunu söylüyordu. Firavun’un Allah’ı ile Musa’nın Allah’ı çarpışıyordu. Kureyş Kabilesi’nin Allah’ıyla Peygamber’in getirdiği Allah çarpışıyordu. Tarihte hep ‘dine karşı din’ olmuştur Ali Şeriati’nin dediği gibi. Dinle dinsizlik savaşmadı hiç. Dindarlarla ateistler tarihte hiç savaşmadı. Savaşlar statükonun dinini, şirk dinini temsil edenlerle tevhit dinini temsil edenler arasında idi. Zenginlerin Allah’ıyla yoksulların Allah’ı hep mücadele etti. Hüseyin de Allah diyordu Yezid de Allah diyordu; Ali de Allah diyordu Muaviye de Allah diyordu; Peygamber de Allah diyordu Ebu Celil de Allah diyordu. Müşriklerin hepsi namaz kılıyordu, oruç tutuyordu, hacca gidiyordu. Şu anki dini ritüellerin hepsini Cahiliye müşrikleri de yapıyordu. Ama sosyal adalet yoktu. Bugün de böyledir ve bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir. Sanılmasın ki yoksulların Allah’ı bir gün gelecek öbürlerinden daha fazla galip gelecek. Yok! Devletin, statükonun, zenginlerin Allah dediği şey toplumlara egemen olmaya, onları uyuşturmaya her daim devam edecek. Fakat her daim ‘Allah bu değil!’ diyen bir ses de olacak. Yani Ebuzer de olacak, Hüseyin de olacak çeşitli şekillerde. Tarihin diyalektiği, dinsel akışı böyle ilerliyor. (HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak