PİRHA-İslami geleneklerin Alevi Hakk’a uğurlama erkanlarında yer alması tepki çekiyor. 9 Mayıs’ta Kartal Cemevi’nden Hakk’a uğurlanan Aşık Ali Doğan’ın tam olarak Alevi inancına göre uğurlanmamasını eleştiren Cemal Şahin Dede, “Alevilik, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde başka inançlar içerisinde eritilmeye çalışılmıştır. Eğer bu kültürün yok olmasını istemiyorsak kendi öğretimize göre erkanlarımızı yapmalıyız” uyarısında bulundu.
Hakk’a yürüyen Alevilerin Sünni-Şii inancına ve geleneklerine göre uğurlanmasına eleştiriler sürüyor.
Hubyar Ocağı’na bağlı Dede Cemal Şahin, Alevi Hakk’a uğurlanma erkanlarında İslami geleneklerin etkili olmasını eleştirdi. Son olarak 9 Mayıs’ta Kartal Cemevi’nden Hakk’a uğurlanan Aşık Ali Doğan’ın cenazesine işaret eden Cemal Şahin, dedenin yanında imamın da bulunması ve tabutun Arap alfabesiyle yazılı yeşil bir örtü ile kaplanmasının Alevi geleneklerinde olmadığını ifade etti.
“HOCA VE YEŞİL ÖRTÜNÜN ALEVİ ÖĞRETİSİ İLE İLGİSİ YOKTUR”
Dede Cemal Şahin, Müzisyen Engin Nurşani’nin cenaze erkanını da hatırlatarak “Gerek ülkemizde gerekse yurtdışında yaşayan, Alevi olduklarını söyleyen bazı canlar, Hakk’a yürüme hizmetlerini yürütürken Alevi öğretisine göre hizmet yürüttüklerini söylüyorlar. Bu tür uygulamaların Alevi öğretisi ile uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi yoktur” dedi.
Cemal Şahin Dede, bilimin Alevi öğretisinin kılavuzu olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bilge pirler, ‘bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır’ derler. Çünkü bilimsel yol, araştırma isteyen, duygusallığa yer vermeyen, beynin özgürce düşünmesini sağlayan, gerçeği bulmak için çaba isteyen bir yoldur. Bu nedenle bilim Alevi öğretisinin kılavuzudur. Bilimsel verilere göre evreni incelediğimizde; bütün evren birbirinden bağımsız parçalardan meydana geliyor gibi görünse de aslında bir ve bütünün parçalarıdır. O nedenle evrende var olan her şey birbirini etkileme, değiştirme ve yönlendirme özelliğine sahiptir.
Alevi öğretisine göre de evrende var olan her şey uyum içerisinde bir bütünü oluşturur. İşte o bütün, Hakk’tır. Evren, insan ve bütün canlılar birbirinin ayrılmaz birer parçalarıdır. Var olan her şey de zincirleme olarak birbirine bağlı, özdeş ve karşılıklı olarak birbirlerini etkiler. Ayrıca her biri bütünün bilgisini içinde taşır. Bilge pirler der ki ‘Damla deryadadır ve deryanın bütün nitelikleri onda gizlidir. Ne varsa alemde o vardır Adem’de’ özdeyişinde olduğu gibi insan küçük bir evrendir. Bir insanın içinde de bütün insanlık ve evren saklıdır. İnsan Hakk’tandır ve hatta her şeyden tecelli etmektedir. Bu nedenle Alevi öğretisine göre evrende var olan her şey Hakk’ın bir parçasıdır. Nereye bakılırsa bakılsın Hakk’ın cemalini görürsün. O nedenle Alevi öğretisinde varlığın birliği ve Enel Hakk, yani ‘Hakk’ın bir parçasıyım’ deyimi öğretinin temel taşlarından biridir. Bunu Yol uluları ‘Hararet Nardadır sacda değildir, keramet baştadır tacda değildir, her ne ararsan kendinde ara, Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir’ derler.”
“ALEVİLİKTE ÖBÜR DÜNYA, CENNET-CEHENNEM ANLAYIŞI YOKTUR”
Cemal Şahin Dede, Aleviliğin bir tür ‘Doğa inancı’ olduğunu da belirterek “Bu nedenle Alevilik’te devriye anlayışını anlayabilmek için evrenin değişim-dönüşüm ve oluşum yasalarını iyi anlamamız lazım” dedi. Cemal Dede, evrende değişmeden sonsuz olan hiçbir varlığın olmayacağına da işaret ederek sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Var olan her şey er geç ortadan kalkar, yerini tamamen değişik bir aşamaya bırakır. Zamanla o da kendinden öncekilere geri göçüp gider. Ancak bu bitim yeni başka nesneler var eder. Örneğin; ölen yok olmuyor ve her ölüm yeniden bir başka doğuşu var eder. Çünkü ölümden sonra ölü bedenin öğeleri başka hayatlar oluşturmak için başka şeylere dönüşür. Bizlerden örnek verecek olursak, bizim yaşamımız uygun ortam ve şartlarda döllenmiş bir yumurtadan başlayarak ölünceye kadar devamlı hareket eder. Değişim-dönüşüm ve oluşum halindedir. O nedenle başka inançlarda olduğu gibi Alevilik’te ‘Öbür dünya, Cennet-Cehennem’ anlayışı yoktur.”
“ALEVİLİK OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE HEP ASİMİLE EDİLDİ”
Cemal Şahin Dede, Alevi inancının Osmanlı’dan günümüze dek baskı altında olduğuna işaret edip “Eğer bu kültürün yok olmasını istemiyorsak kendi öğretimize göre erkanlarımızı yapmalıyız” dedi.
Cemal Şahin Dede, sözlerini şu cümlelerle sonlandırdı:
“Ne yazık ki Alevilik tarihi yolculuğunda kendi öğretisinden uzaklaştırılarak, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde asimile edilmeye, başka inançlar içerisinde eritilmeye çalışılmıştır. Bu konuda da yer yer başarılı olunmuştur. Dogma bir defa körpe beyine yerleşti mi onu söküp atmamız hemen hemen olanaksızdır. Ne derler ‘Köhne fikirler paslanmış çiviye benzer’. Onları yerinden söküp atmak çok zordur. Çünkü beyin bencildir ve bir şeyi öğrenmek için çok karmaşık işlemlerden kaçınır, kestirme yolu izleme eğilimi vardır, enerji kullanmaktan sakınır. Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız; evrenin tarihi değişime yatkın olmayanların, değişime direnenlerin, değişime ayak uyduramayanların er ya da geç ortadan kalktığını gösterir. İnsanlık tarihi de değişime yatkın olmayan, değişime ayak uyduramayan toplumların da ortadan kalktığını anlatır. Bilge pirlerin dediği gibi ‘Her ot kendi kökünde biter. Her kuş kendi dilinde öter.’
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.