PİRHA – 37 yıldır İHD bünyesinde hak mücadelesi yürüten Makedon İslam Arpat, Alevilere yönelik inkar ve imha politikalarını yorumladı. Arpat, Osmanlı döneminde Makedon coğrafyasına sürülen Bektaşilere işaret ederek, “Öteden beri olması istenen tek bir mezhep var. ‘Eğer Hristiyanlar tarafından öldürülürlerse ilk önce Bektaşiler öldürülsün’ diye düşünülmüş. Dolayısıyla o günden bugüne tek din, tek bayrak anlayışı, çoğulculuğu reddetmiş” dedi.
Makedon yurttaş İslam Arpat da 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden süreçte milyonlarca insan gibi büyük mağduriyetler yaşadı. 19 Aralık 1979’da 22 yaşında cezaevi ile tanışan Arpat, 12 Eylül sonrasında ise çok sayıda işkence ve yasaklarla karşılaştı.
Darbe sürecinden sonra tek tip uygulamaların dayatıldığı cezaevlerinde, dil yasağı da sıkça karşılaşılan bir hak ihlali oldu. İslam Arpat’ın anadili olan Makedonca da o dönem tehlikeli diller arasında yer aldı. Arpat, Buca Cezaevi’nde bir görüş gününde anne ve babası ile Makedonca konuşması sebebiyle gardiyanlar tarafından susturularak, “Lagara lugara yapma, Türkçe konuş” dayatması ile karşılaştığını anlattı. Arpat, başka yıllarda cezaevlerinde yine dil konusunda engellendiğini ve “Türkçe konuş, burası Türkiye” gibi ırkçı söylemlere maruz kaldığını aktardı.
HAPİSHANE YILLARI ARDINDAN BAŞLAYAN MÜCADELE!
Toplumun her kesimini baskı altına alan askeri darbe sonrasında hak ihlalleri de çığ gibi büyüdü. 1986 yılına gelindiğinde ise İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kuruluşu ilan edildi. Derneğin ilk üyelerinden birisi de İslam Arpat oldu. Üyelikten de öte uzun yıllar İHD İzmir Şubesi’nin yönetimde de yer alan Arpat ile 5 Kasım’da yapılan 21. Olağan Genel Kurulu vesilesiyle buluştuk.
Genel kurulun yapıldığı salonda kürsüde söz alan Arpat, “Dışarıdaki insanlar ‘İHD Kürtlerin egemen olduğu bir dernek haline geldi’ diyor. Ancak İzmir Şube’de Makedonlar da diğer halklardan insanlar da var” diyerek hak mücadelesinin belirli toplumsal kesimlerle sınırlı kalmadığının altını çizdi. Arpat ayrıca Makedonca yaptığı kürsü konuşmasında, İzmir’de katledilen Deniz Poyraz’a ithafen “Onlar ölmediler, onlara ölü demeyiniz. Onlar yaşıyorlar. Birçok yaşayandan daha diriler. Ölmediler onlar” sözüyle de uzun süre alkışlandı.
“MÜSLÜMAN OLURSAN SALDIRILARA DA MARUZ KALMIYORDUN”
İslam Arpat ile kürsü konuşmasının ardından güncel konulara dair sohbet için buluştuk.
Ailesinin 1959 yılında Makedonya’dan İzmir’e göç ettiğini belirten İslam Arpat, sözlerine “Müslüman olmuş Makedonum” diyerek başladı. Yerleştikleri köyün geçmişte Hristiyan kimliğine sahip olduğunu anlatan Arpat, “Yaşlılara sorduğumuzda, zamanında köyün Hristiyan kimliğine ait olduğunu anlatırlardı ama Osmanlı döneminde Müslüman olursan vergi vermiyor ve bir takım saldırılara da maruz kalmıyordun! Bundan dolayı köydeki kilise kırılıp yerine hilal takılmış ve camiye çevrilmiş. Ardından bir imam atanmış, o imam, süreç içerisinde Müslümanlığı yaymış” diye belirtti.
“OSMANLI’DAN KIRILAN OLURSA İLK ÖNCE ÖLDÜRÜLSÜNLER DİYE BEKTAŞİLER GÖNDERİLMİŞ”
İslam Arpat, cumhuriyet tarihinin daima baskıcı yönetimlere sahne olduğunu da vurgulayarak, “Öteden beri olması istenen tek bir mezhep var. Osmanlı da çok renkliliği dışlamış. Balkanlardaki Bektaşilerin birçoğu da zaten buradan gönderilmiş. Bildiğim kadarıyla Konya’dan gitmeler… Bektaşilerin, Osmanlı ile sürtüşme halinde olan bir gelenekleri var. Serhat, yani sınır şehirler Balkanlar’da… ‘Osmanlı’dan kırılan olursa da önce onlar kırılsın’ mantığı ile Bektaşileri buradan oraya, Türklerin kökleri olarak gönderilmişler ama burada sinsi bir bakış var. ‘Eğer Hristiyanlar tarafından öldürülürlerse ilk önce onlar öldürülsün’ diye düşünülmüş. Dolayısıyla o günden bugüne kadar istenen bir tek üniterlik gibi; yani tek mezhep, tek din, tek bayrak anlayışı, çoğulculuğu reddetmiş. Hala da o gelenek devam ediyor. Ben de insan hakları aktivisti olarak bunun böyle olmaması gerektiğini, demokrasinin güzelliğinin, renklerin birlikte, tıpkı bir orman gibi ama bir de ağaç gibi kendi müstakil alanında yaşaması; hani renklerin ve seslerin armonisi olarak değerlendiriyorum. O yönden bu mücadeleye katılıyorum” diye konuştu.
ALEVİ TOPLUMUNDA HEP GÖRDÜĞÜM ‘ELİNE, BELİNE, DİLİNE SAHİP OLACAKSIN’ DÜSTURU”
İslam Arpat, hak mücadelesinin önemine dikkat çekerek Alevi toplumuna da şu çağrıda bulundu:
“Alevi toplumunda hep gördüğüm ‘Eline, beline, diline sahip olacaksın’ düsturudur. Bunun yeni kuşakta da devam etmesini isterim. İnançlarının devam etmesi için çabalarını görmek isterim. Çünkü inançlar ve diller bir kimliktir, bunlar kaybolmamalı. Kimlikleri insanların değeri olarak görüyorum. Alevilerin de bu konuda demokrasi mücadelesinde, yol arkadaşları ile birlikte yol almaları çok önemli. Aksi takdirde bölünüp, parçalanmış bir şekilde olursak kurt, kuzuyu kaptığı an diğerleri bakar! Durum böyle olursa sıra bize gelinceye kadar böyle bir görüntü var olur.”
“HER DİNİ YAPININ DEMOKRATİK HAKLARI VARDIR”
İslam Arpat son olarak iktidarın, bir bütün olarak insan hakkı ihlallerine değinerek, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde bütün dillere, dinlere, renklere, cinsiyete, ötekileştirilen ve LGBT+ bireylere insan olarak bakıyoruz. Evrensel beyanname bizim anayasamızdır. Dolayısıyla bu eksende her dini yapının demokratik hakları vardır. Her inanca saygılı olunması gerektiğini istiyoruz. Ben bir aktivist olarak bütün inançlara tam bir laik birey olarak yaklaşıyorum. Ondan dolayı eğer ki tek bir dine, mezhebe odaklanıp hep onunla bakarsan sadece o dindeki mezheptekileri kardeş görürsün. Ama tam bir laik olursan birçok kardeşin, arkadaşın olur. Ben bu düsturla hareket ediyorum.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.