PİRHA – Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanvekili ve İstanbul Bağcılar Cemevi Başkanı Zeynel Abidin Koç, Alevilere yönelik asimilasyon politikalarına ve genel gündeme ilişkin konuştu. Koç, “Türkiye’de halkların bir araya gelebilmesi için devletin ayrıştırıcı dilden vazgeçmesi gerekiyor” dedi.
Haberin videosu
Alevi Dernekler Federasyonu Başkanvekili ve Bağcılar Cemevi Başkanı Zeynel Abidin Koç, Alevilere yönelik asimilasyon politikalarına ve genel gündeme ilişkin konuştu.
Zorunlu din derslerine tepki gösteren Koç, “Avrupa’daki okullarda Alevi Kızılbaş inancına mensup öğrencilerimizin, çocuklarımızın dini inançlarını Alevi dedeleri veriyor. Doğal olarak bizim bu sorunu Milli Eğitim Bakanlığı’yla veya devletin bu bölümlerine bakan insanlarla bir şekilde Türkiye’de faaliyete geçirmemiz gerekir. Dedelerimiz okullara giderek oradaki Alevi çocuklarını bir araya toplayarak, din derslerini muhakkak vermesi gerekir. Tabii bu Türkiye’de uygulanabilir mi? Uygulanamaz mı? bunu zaman gösterecek. Zorunlu din dersleri Sünni-İslam inancının Alevi yurttaşlara, çocuklarımıza zorla bir dayatmasıdır” dedi.
“TÜRKİYE’DE VAHABİLİĞE DOĞRU BİR KAYIŞ VAR”
“Aileler, din derslerini, kendi inançları doğrultusunda çocuklarına aktarabilirler. Bu dersleri, Türkiye’de gitgide azalan ahlak derslerine çevirseler çok daha uygun olur” diyen Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkede işçi arkadaşlarımıza şu soru soruluyor: Bir Yahudi’nin bir Hristiyan’ın yanında mı çalışmak istersin yoksa bir Müslümanın yanında mı çalışmak istersin? Bu soruya Yahudi veya Hıristiyan diye cevap geldiğinde, neden böyle dediğiniz zaman, ‘çünkü onlar hak yemezler. Onlar bizim alacaklarımızı kuruşu kuruşuna ve net bir şekilde verirler. Sigortalarımızı çalıştığımız para üzerinde yatırırlar’ cevabı geliyor. Düşünebiliyor musunuz, Müslüman bir ülkede Müslümanların adaletsiz olduklarını ama Hristiyan ve Yahudilerin adaletli olduklarını söyleyen bir topluluk var. Bana bazen diyorlar, Aleviler asimilasyona uğruyor, diye… Evet belki Türkiye’de Aleviler kendi inançlarının farklılaştırılması konusunda asimilasyona uğruyorlar ama Türkiye’de en büyük asimilasyona Sünni kardeşlerimiz, Sünni arkadaşlarımız uğruyor. Türkiye’de Vahabiliğe doğru bir kayış var.”
“İMAM HATİPLERDE ÇOCUKLARIN HEPSİ NİTELİKSİZ YETİŞİYOR”
Bütün liselerin imam hatip haline getirilmesini eleştiren Koç, “Bütün okullarının isminin imam hatip olması, Türkiye’de imam hatipli öğrencinin çoğalması anlamına gelmiyor. Düşünsenize 2020’li yıllarda hangi duruma geldik. Demek ki baskıyla, insanları zorlamayla bir siyasal düşünceyi veya bir görüşü hiçbir yerde uygulayamıyorsunuz. Siz bütün okulları Diyanet yapsanız dahi Diyanet’e gitmek isteyen öğrenci bulamıyorsunuz. Beş vakit namazını kılan, camiye gidip gelen bir aile, çocuğunu bu okula göndermek istemiyor. Neden? Çünkü çocukların hepsi niteliksiz yetişiyor” dedi.
“AYRIŞTIRILAN TOPLUMLARIN BARIŞMASI ÇOK ZOR OLUR”
Koç, şöyle devam etti:
“Mevcut iktidar veya devlet anlayışı, nitelikli insanları o kadroların başına getirmiyor. Sağlıkla ilgili bir yerde bir görevlendirme yapılacak ama adam sağlıkçı değil. Son zamanlarda görüyorsunuz bu okullara ve liselere gidenlerin çoğu deist oluyor, yani Allah’a inanıyor ama dine inanmıyor. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe okumasını neden istemiyorlar? Kur’an’a baktığınız zaman bu ülkede yaşanan dinin Kur’an’la da bir alakası yok. Türkiye’de her şey tekrar yerine muhakkak oturur. Ama şuna çok dikkat etmek lazım. Toplumları ayrıştırmak kolay olur, barıştırmak çok zor olur.
“DEVLETİN, AYRIŞTIRMAKTAN VAZGEÇİP İNSANLARI BİR ARAYA GETİRMESİ GEREKİYOR”
Türkiye’de çok ciddi Kürt nüfus var. Gözünüzü kapattığınızda Kürt halkı yok olacaksa kapatın ama nereye kadar kapatacaksınız. İktidara hangi siyasal parti gelirse o siyasal parti kendi fikirlerini bütün halka dayatmaya çalışıyor. Oysa ki siyasal partiler, insanların talepleri için kurulan kurumlardır. Devletler, halkın çıkar ve menfaatini, halkın refah seviyesini daha yukarıya çıkarmak için kurulur ama bizim ülkemizde sanki halk devlet için varmış gibi bir algı oluşturuluyor. Bu anlayışı doğru bulmuyorum.
“İNSANLARI YAKAN ZİHNİYET SERBEST BIRAKILDI”
Sivas Katliamı hükümlüsü Ahmet Turan Kılıç’ın Cumhurbaşkanı tarafından affedilerek serbest bırakılmasına da tepki gösteren Koç, “85 yaşına gelmiş bir adamı serbest bıraksanız ne olur bırakmazsanız ne olur ama şu çok önemli, zihniyet. Türkiye’de sadece fikirlerinden dolayı hapse atılmış birçok insan var. Türkiye’de sadece siyasal görüşlerini ifade ettikleri için hapse atılmış birçok insan var. Bugün af konusu cumhurbaşkanının kendi tasarrufunda olan bir konudur. Keşke cumhurbaşkanı bu affı yaşından dolayı olduğunu söylese, bu afla beraber sadece fikirlerinden dolayı hapse atılmış insanları da bu af kapsamına alsaydı, Türkiye’yeye belki farklı bir barış ortamı gündeme gelebilirdi. Ama böyle yapılmadı. Türkiye’de sadece kendi fikirlerine yakın olan, insanları düşüncesinden dolayı yakan bir zihniyeti Cumhurbaşkanı serbest bıraktı. Kişiyi demiyorum bakın, zihniyeti serbest bıraktı diyorum” diye konuştu.
“IŞİD ZİHNİYETİ SERBEST KALIRSA ÜLKENİN GELECEĞİ DOĞRU YERLERE GİTMEZ”
Türkiye ile Suriye gündemine de değinen Koç, şunları aktardı:
“Bugün Suriye’de yıllardır savaş var. Bütün Suriye savaşı bu İdlib’e kilitlendi. Bu bölgedeki savaşan insanlar, normal insanlar değil. Bunlar şeriatçı dediğimiz, insanları katletmekten zevk alan, IŞİD dediğimiz insanların bir araya getirilip toplandığı bir yer. Bunları Suriye istemiyor, bunları biz de istemiyoruz, bunları Rusya da, Amerika da istemiyor. Şimdi ortada kalmış bir grup var. Bu düşünce Türkiye’de serbest kalırsa Türkiye’nin geleceği doğru yerlere kanalize olmaz, doğru yerlere gitmez. Türkiye’de oğlunun ismini Yezit koyan bir düşünce Türkiye’ye hakim olmadı. Ama bu düşünce oğlunun ismini Yezit koyma düşüncesinin önünü açar. Bu doğru bir yaklaşım olmamıştır. Türkiye’de fikir suçundan dolayı hapiste olan, ölümün eşiğinde olan, birçok yurttaşımız var. Bu afla beraber hepsi affedilseydi belki Türkiye’de bir barış iklimi gündeme gelirdi.”
Alevi örgütlülüğüne ilişkin aktarımda bulunan Koç, şunları söyledi:
“Siyasi düşüncemiz ne olursa olsun farklılıklar muhakkak olacaktır. İnançsal düşüncemizde de muhakkak farklılıklar olacaktır ama hepimizin ortak paydası, Alevi olmamız. Biz Kızılbaş Alevisiyiz. Avrupa Alevi hareketi, özellikle Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu fikirlerini hiçbir şekilde ifade etmekten geri durmuyor. Avrupa Parlamentosu ile bir dostluk grubu var. Bu dostluk grubunun sayesinde Avrupa Parlamentosu’yla çok iyi lobi faaliyetleri yapıyor. Bu lobi faaliyetleri, mevcut iktidara, Türkiye’deki Alevilerin haklarını kabul etmesi yönünde baskı uyguluyor ve bu baskının sonuç alması belki de çok yakındır. Haziran’a kadar hükümetimiz Avrupa Konseyi’ne Alevi sorununun çözümü konusunda bir yol haritası vermek mecburiyetinde. Dünya Alevi Birliği kurulduğu zaman dünya üzerindeki tanınmışlığımız, taleplerimiz konusunda daha büyük bir baskı oluşturacak ve taleplerimiz karşılanmaya başlayacaktır.
“TÜM ALEVİLERİN HAK VE TALEPLERİ KONUSUNDA MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Her siyasal partinin genel başkanı Türkiye’deki Alevilerin hakları ve talepleri konusunda haklı olup olmadığımızı ifade etmesi gerekir. Ama nedense bunlar yapılmıyor. Bütün dünyada Alevi hak mücadelesini veren Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun üzerinde bir çalışma yapmaya çalışıyorlar. Biz Alevi Dernekleri Federasyonu olarak tarafımız bellidir, dünyadaki bütün Alevi yurttaşlarımızın hak ve talepleri konusunda daima yanlarındayız.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.