PİRHA- AABF’nin yapacağı “Yol bir sürek binbir-Barış senfonisi” etkinliğine gitmesine Türkiye hükümeti tarafından izin verilmeyen İranlı Yaresan Alevisi sanatçı Cavit Murtezaoğlu, “Her şey devletin inisiyatifindedir. İzin vermeyebilir bu sorun değil fakat bu talebin reddedilmesinin doğru bir yere bağlanması gerekir” dedi.
Haberin videosu
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu’nun (ABF) 30. kuruluş yıl dönümü nedeniyle Almanya’da yapılacak “Yol bir sürek binbir-Barış senfonisi” etkinliğine davet edilen İranlı Yaresan Alevisi sanatçı Cavit Murtezaoğlu’nun Almanya’ya gitmesine İçişleri Bakanlığı tarafından izin verilmedi. Murtezaoğlu’na gelen cevapta Almanya’ya gitmesi için uluslararası koruma başvurusunu geri çekmesi istendi.
“MÜLTECİLİK ESİR OLMAK DEĞİLDİR”
Almanya’ya gidemeyişini ve siyasi mülteci olarak yaşadığı sıkıntıları PİRHA‘ya anlatan Murtezaoğlu, kendisinin Almanya’ya gitmesine izin verilmemesine şaşırmadığını belirterek şunları söylüyor:
“Almanya’ya gidemeyeceğimi tahmin etmiştim çünkü şimdiye kadar birçok projeler sunduk ve hiçbiri kabul görülmedi. Kabul görülenler ise belki bir telefonla ya da başka bir şeyle iptal ettirildi. Her şey devletin inisiyatifindedir. İzin vermeyebilir bu sorun değil fakat bu talebin reddedilmesinin doğru bir yere bağlanması gerekir. Bana gelen mektupta ‘Türkiye’den çıktığınızda uluslararası koruma statüsünü kaybedersiniz’ yazıyordu. Bunun içinde kasıt olabileceğini düşünüyorum. Mülteci olmak esir olmak değildir. Mülteciler de mühendis olabilir, doktor olabilir.”
Siyasetçi olmamasına rağmen İran ve Azerbaycan’da da siyasi baskılara maruz kalan Murtezaoğlu, birçok ülkeyi tercih edebilecekken Türkiye’ye gelmeyi seçmiş.
2012 yılında oturma izinlerinin iptal edilmesiyle siyasi mülteci olmak zorunda kaldıklarını aktaran Murtezaoğlu, “TRT’de bir program yaptık Tebriz’den Toros’a ismiyle. Sevildi, reyting yaptı buna rağmen program kaldırıldı. Programdan sonra hayatımızda karmaşalar yaşamaya başladık. Mülteci olmayı istemediğimiz halde çaresiz kaldık. Oturma iznimizin bitmesine 3 gün kala mecburen Ankara’da Birleşmiş Milletler’e giderek mülteci olduk” diye ifade ediyor.
7 senedir Türkiye’de siyasi mülteci olarak yaşayan Murtezaoğlu, bu 7 sene içerisinde ‘Göçmen olmak esir olmak mı?’ diye çok sorguladığını ve vardığı noktada bu sorunların sadece bir ülkeye ait olmadığını, hakikatlerin siyasete ve çıkarlara kurban gittiğini aktarıyor.
YARESANLAR VE TÜRKİYE’DEKİ ALEVİLER
Bir hakikate varmanın hatalar üzerine kurulamayacağını vurgulayan Murtezaoğlu, çeşitli halkları tanımanın önemine değiniyor. Bir Yaresan Alevisi olarak İran’da da baskıların olduğuna dikkat çeken Murtezaoğlu, Yaresanlar ile Türkiye’deki Aleviler arasındaki benzerlik ve farklılıkları ise şöyle anlatıyor:
“Yaresan’lara Yaresan denilmesinin sebebi ‘yar’lıktır. ‘Yarlık’ çok önemlidir. Doğruluk, temizlik ‘yarlık’ üzerine kurulmuştur. Baktığımızda Yaresanlarda da Türkiye’deki Alevilerde de asıl mesele cemdir. Kök olarak Hz. Ali’ye bağlanıyor ama burada da postnişin var, cem var, adap var, erkan var, hizmet var. İran’ın kendi hizmetleri içerisinde de yöresel farklılıkları var ama adap erken her zaman aynıdır. Siyasi sebeplerden Osmanlı döneminden bu yana Aleviler hep saklanmak zorunda kaldılar. Bu saklanmalar yüzünden çoğu şeyler değişmiş ama baktığımız zaman temelde iki taraf da aynı.”
“BİZİM EN ÖNEMLİ MANİFESTOMUZ ‘DÖRT KAPI KIRK MAKAMDIR'”
Devlet anlayışında itaat edenin iyi, itaat etmeyip kendi yolundan yürümek isteyenin ise muhalif olduğunu söyleyen Murtezaoğlu, bu duruma kendi hayatından şu örneği veriyor:
“Tebriz’de ilk konserimi veriyorum, kendi düşüncülerimi söylüyorum ve bu suç sayılıyor. Herkes kendi işini yapıyor, Allah’ı yok sayanlar bile. Ben demiyorum ki Allah’ı yok sayanlar kötüdür. Ama Allah aşkını, Ehl-i beyt aşkını yürütenlere ambargo koyuyorsunuz. Siz hangi pirin siyasete müdahale ettiğini gördünüz? Pir Sultan’a bakın, Fuzuli’ye bakın. Bizim temelimizde muhalefet yok, her insanın savunma mekanizması vardır. Bizim savunma mekanizmamıza ise muhalefet ismini koyuyorlar. Benim eserlerimin merkezinde insan var, o insan Hakk ile buluşabilir. Bugünkü ozanlarımızın hepsinin merkezinde insan vardır. O insan da kesinlikle bir gün kendi hakikatiyle buluşacaktır. Bizim en önemli manifestomuz dört kapı kırk makamdır ve bunları çıkıp anlatan birileri olmalı. Bunlar anlatılmak istenildiğinde ise insanlara korku salıyorlar.”
Özgürlüğün siyasetle olmadığını ve yazıda, fikirde özgür olduğunu ifade eden Murtezaoğlu, kendisini geçmişten ilham alıp geleceğe yazan bir köprü gibi hissettiğini söylüyor ve “Bu sıkıntılar olmasaydı ben, ben olamazdım” diyor.
CAVİT MURTEZAOĞLU HAKKINDA
1962 yılında Tebriz’in Serandib köyünde dünyaya gelen Murtezaoğlu, ailesindeki kültür ve sanat hayranlığından dolayı küçük yaşlarda dünya kültür ve sanatıyla ilgilenmeye başladı. İran’da müzik yasak olmasına rağmen amatör olarak müzikle ilgilenen Murtezaoğlu, yeraltı müzik gruplarına dahil olarak kendini geliştirmeye başladı.
Ali Sami, Şatriyan, Ali Ferşbaf ve Hasan Demirci gibi sanatçılarla çalışan Murtezaoğlu, gayri resmi albüm çalışmaları ve şiir çalışmalarının yanı sıra makam dersleri vermeye başladı. Ancak çalışmalarından dolayı rejim tarafından kısa süreli tutuklamalara maruz kalan Murtezaoğlu, Bakü Konservatuarı’nda okumak için 1993 yılında Azerbaycan’a göç etti.
Bakü Konservatuarı’nda okuyan Murtezaoğlu, siyasetle ilgilenmemesine rağmen burada da siyasi baskılara maruz kaldı ve 1997 yılında Tebriz’e geri dönmek zorunda kaldı. Tebriz’de daha büyük baskılarla karşı karşıya kalan Murtezaoğlu, burada ilk ve son konserini verdi. Kendi şehrinde ikinci konser talebinde bulunan Murtezaoğlu’nun konserine 6 saat kala rejim tarafından konseri iptal edildi ve konsere gelenler polis tarafından darp edilerek salona girişleri engellendi.
Bu dönemden sonra daha büyük baskılara maruz kalan Murtezaoğlu, bir Cuma namazında Tebriz’in imam cuması tarafından hedef gösterildi. Yasakların ardından emniyet ve Namaz Cuma Kurumu tarafından mahkemeye verilen Murtezaoğlu delil yetersizliğinden beraat etti ancak bu kez de kendini Devrim Mahkemesi’nde buldu. Mahkemede halkın zihnini karıştırmak ve ayaklanmaya sevk etmek ile suçlanan Murtezaoğlu, serbest bırakıldıktan sonra Tebriz’den Tahran’a göç etti. Ülkesinde gördüğü baskılardan dolayı 2003 yılında Türkiye’ye geldi ve burada kurduğu Ses Atölyesi’nde ses eğitimi ve ses terapisi vermeye başladı.
2012 yılında Türkiye’deki oturma izni iptal edilince mecburen siyasi mülteci olmak için başvuru yapan Murtezaoğlu, şimdi Türkiye’de siyasi mülteci konumunda hayatını sürdürüyor.
ESERLERİ
Murtezaoğlu’nun 101 Nefes adlı şiir kitabı, Senli Günler, Susamam, Sürgün, Ehli Hakların Sesi /Bayrek Kuşçuoğlu albümleri ile öğrencileri Sinem ve Caner Çelik için hazırladığı Rezbar albümü, Barışa semah dönenler, Barışa rock, Tebriz’den Toros’a gibi projelerinin yanı sıra ses eğitimi ve terapisi için geliştirdiği Ses Metodu çalışmasıyla açtığı ses atölyesinde ses dersleri veriyor.
Dilan MORSÜNBÜL/İsmet SEFER/Suay ABAK
İSTANBUL
Yoruma kapalı.