PİRHA- İnsan Hakları Haftası’na ilişkin bir basın açıklaması yapan HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, “Cumhur İttifakı iktidarının kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, cinsiyetçi dil ve tüm toplumsal talepleri, şiddet yoluyla bastırma konsepti önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılında da birçok insanın yaşamını kaybetmesine yol açtı” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, İnsan Hakları Haftası dolayısıyla HDP Genel Merkezi’nde basın açıklaması yaptı. Parti adına açıklamayı HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede yaptı.
Dede açıklamasında, Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde intihar ettiği iddia edilen Garibe Gezer’in ölümüne değinerek Türkiye’de hak ihlallerinin bir örneği ve özeti olduğunu söyledi. Dede, Cumhur İttifakı iktidarının kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, cinsiyetçi dilin ve tüm toplumsal talepleri, şiddet yoluyla bastırma konseptinin önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılında da birçok insanın yaşamını kaybetmesine yol açtığını da vurguladı.
“TÜRKİYE’DE YAŞANAN HAK İHLALLERİNİN ÖZETİ”
Garibe Gezer’in yaşamının sona ermesine giden sürecin Türkiye’de ki insan haklarının özeti olduğunu ifade eden Dede; “Hükümetin yarattığı çatışmalı ortamda bir abisinin yaşamını yitirmesi ve onun cenazesini almaya giden diğer abisinin yaralanması ve felç kalması, diğer yandan Garibe’ye de cezaevleri yolları görüldü. Cezaevinden cezaevlerine sürülen Garibe Gezer, en son Kandıra cezaevine götürüldü. Önce darp edildi, sonra tecavüze maruz kaldı. En son ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde, biz bu uygulamaları öğrenmiş olduk. Gardiyanlara bir işlem yapılmazken, Garibe Gezer hücre cezasına çarptırıldı ve dün de hücrede hayatını kaybettiği açıklandı. Avukatlar cezaevine alınmadı, diğer müvekkilleriyle yapmak istedikleri görüşmeler de engellendi. Garibe Gezer’in yaşadıkları Türkiye’de yaşanan hak ihlallerini özeti niteliğindedir. Kendisine rahmet ailesine başsağlığı diliyoruz” şeklinde konuştu.
“İNSAN HAKLARI, AKP İKTİDARI AÇISINDAN BİR ANLAM İFADE ETMİYOR”
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan, ‘İnsanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğu’ maddesini anımsatan Dede sözlerine şöyle devam etti:
“İnsan Hakları Bildirgesi, bundan tam 73 yıl önce 10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Türkiye’nin de imzacısı olduğu ve böylece Anayasa’nın 90’ıncı Maddesi gereğince iç hukukun bir parçası olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ve yine Türkiye’nin imzacısı olduğu başkaca uluslararası sözleşmelerde ve ayrıca Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin AKP iktidarı açısından bir anlam ifade etmediğini AKP Genel Başkanı Erdoğan her fırsatta açıkça ifade etmektedir.”
AKP İKTİDARININ 2021 YILINDA GERÇEKLEŞTİRDİĞİ HAK İHLALLERİ SAYILDI
AKP iktidarının 2021 yılı içerisinde gerçekleştirdiği hak ihlallerini insan hakları günü vesilesiyle bir kez daha ifade etmek istediklerini belirten Dede şunları aktardı;
“Türkiye’de yaşanan ihlalleri tek bir açıklama ile anlatmak mümkün değil, özetle ihlalleri anlatmaya çalışacağız. Cumhur İttifakı iktidarının kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, cinsiyetçi dil ve başta Kürt halkının talepleri olmak üzere tüm toplumsal talepleri, şiddet yoluyla bastırma konsepti önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılında da birçok insanın yaşamını kaybetmesine yol açtı.
YAŞAM HAKKI İHALLERİ
Yaşam hakkı ihlalleri; Dersim Ovacık’ta 7 Mayıs’ta hayvanlarına barınak yapmak için aracıyla evden ayrıldıktan sonra SİHA ve helikopterlerle bombalanarak yaşamını yitiren Murat Yıldız isimli vatandaş ve Kadıköy’de ‘dur’ ihtarına uymadığı iddiasıyla polisin ateş ederek öldürdüğü 15 yaşındaki E.Ç. gibi, şiddet kullanma tekelini elinde bulunduran kolluk kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değildir. Yapısal şiddetin bir ürünü olarak üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, ‘önleme ve koruma’ yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ve hatta katillere cesaret veren dili, tutumu ve cezasızlık politikası ile adeta teşvik ettiği ihlalleri de kapsamaktadır.
“DEDEOĞULLARI AİLESİNİN FAİLLERİNİN TAHLİYESİ İZAH EDİLEBİLİR Mİ?”
Bu bağlamda; Konya’da yaşayan bir Kürt aile olan Dedeoğulları ailesinin 11 Temmuz’da, ‘Biz ülkücüyüz sizi burada yaşatmayacağız’ diyen 60 kişilik ırkçı grubun saldırısına uğraması ve kısa süre sonra saldırganların neredeyse tamamının serbest bırakılması, 26 Temmuz’da yine Konya’da yaşayan Kürt bir aile olan Dal ailesinin 60 kişilik bir ırkçı grubun saldırısına uğraması ve Hakim Dal’ın katledilmesi, 30 Temmuz’da Dedeoğulları ailesinden 4’ü kadın 7 kişinin katledilmesi ve bu katliama ilişkin tutuklanan 13 kişiden 12’sinin daha duruşma başlamadan tahliye edilmesi sadece bir kişinin tutuklu olması hukuk çerçevesinde izah edilebilir mi?
“DENİZ POYRAZ’IN KATİLİNİN İLİŞKİLERİ ARAŞTIRILMADI”
Elbette 2021 yılında yaşanan en acı olaylardan biri de Deniz Poyraz yoldaşımızın 21 Haziran tarihinde Onur Gencer isimli kişi tarafından katledilmesidir. Sosyal medya profillerinde silahlı fotoğraflarını yayınlayan, Kürtlere ve HDP’lilere tehditler yağdıran katilin İzmir kent merkezinde 24 saat polis gözetiminde olan il binamıza elinde silahların bulunduğu bir çantayla elini kolunu sallayarak girmesi, polisin saatlerce katili etkisiz hale getirmek ve Deniz’i yaşatmak için hiçbir girişimde bulunmaması, kadınları, anneleri yerlerde sürükleyen polisin, saatler sonra il binamızdan dışarı çıkan katili şefkatle karşılaması, ‘ismin ne senin abicim’ diye hitap etmesi, önceki dönem milletvekilimiz Behçet Yıldırım somut hiçbir delil bulunmaksızın 8 gün gözaltında tutulmuşken, Deniz’in katilinin sadece 18 saat gözaltında tutulmuş olması, etkin bir soruşturma yürütmeyen ve avukat arkadaşlarımızın taleplerini yanıtsız bırakan savcının, bu siyasi katliamı gerçekleştiren katilin bağlantılarını ortaya çıkaracak hiçbir araştırma yapmadan alelacele iddianame hazırlaması hukuk çerçevesinde izah edilebilir mi? Bu katliamların ve benzer mahiyette sayısız katliamın, Cumhur İttifakının yürüttüğü ırkçı, militarist politikalardan, cezasızlık politikasından bağımsız olduğunu kabul etmek mümkün müdür?
“ÜLKE ADETA İŞKENCE MEKANI HALİNE GELDİ”
Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2021 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut ve yoğunluk kazanmıştır. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir.
“BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNE İŞKENCE HAFIZALARA KAZINDI”
Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne kayyım olarak atanmasının ardından öğrencilerin yaptıkları eylemlere müdahale eden polisin öğrencilere, ters kelepçe, darp, çıplak arama, cinsel taciz, su verilmemesi gibi birçok işkence ve kötü muameleyi sokaktan başlayarak gözaltı merkezlerine kadar uygulaması, Cumhur İttifakı iktidarının 2021 de hafızalara kazınan uygulamalarından biriydi.
“PANDEMİ BAHANESİYLE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KISITLANDI”
Pandemi gerekçe gösterilerek en temel anayasal haklardan olan toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma hakkı keyfi olarak kısıtlanmıştır. Cumhur İttifakı üyesi siyasi partiler açık ve kapalı alanlarda binlerce kişinin katılımıyla etkinlikler ve kongreler gerçekleştirirken muhaliflerin açık alanda gerekli tedbirleri alarak yapmak istedikleri eylem etkinlikler ise kısıtlanmıştır. İşçilerin, kamu çalışanlarının, öğrencilerin, kadınların, siyasi partilerin, STK’ların, bir bütünen muhalif tüm kesimlerin toplanma özgürlüğü yok sayılırken, toplantı gösteri ve yürüyüş hakkını ihlal etme konusunda Van Valiliği 5 yılı aşkın süredir kesintisiz uyguladığı yasaklama kararlarıyla 2021 yılını da birincilikle göğüslemiş oldu.
“2021 YILI KADINLARA YÖNELİK AYRIMCILIK VE ŞİDDETİN ARTTIĞI BİR YIL OLDU”
Salgın koşullarında kadına dönük şiddetin oldukça arttığı bir dönemde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin sonucu olarak 2021 yılı kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddetin arttığı bir yıl olmuştur. 2021 yılının ilk 11 ayında en az 310 kadın katledilmiş, binlerce kadın taciz, tecavüz ve şiddete maruz kalmıştır. Siyasi iktidarın, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin yanı sıra, kadınların İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı gerçekleştirdiği eylemleri engellemesi, eylem yapan kadınların darp edilerek gözaltına alınması, kadınlara karşı suç işleyen erkeklere ‘iyi hal’ indirimi uygulanması, kadın mücadelesi yürüten aktivistlere cezalar verilmesi gibi politikaları kadınlara dönük şiddetin 2021 yılında daha da artması sonucunu doğurmuştur.
“ÇOCUKLARA YÖNELİK ŞİDDET VE İSTİSMAR ARTTI”
Çocuklara dönük hak ihlalleri de 2021 yılında yoğunluk kazanarak devam etti. Şırnak’ta çocuğa yönelik istismarda bulunan Uzman Çavuş Aslan A.’ya yargı ‘cinsel istismar’ suçundan ödül gibi 2,5 yıl hapis cezası verdi. Urfa’nın Eyyübiye ilçesine bağlı Şıhmahsut Mahallesi’nde yaşayan Mohammad Dwla isimli erkek, 13 yaşındaki çocuğu Amara Dwla’ya şiddet uyguladı. Fail erkek daha sonra çocuğu işkence ederek katletti. Batman’ın Bağlar Mahallesi’nde Emniyet Müdürlüğü’ne ait zırhlı araç çocukların bulunduğu sokakta çocukları kovalayarak, ezmeye çalıştı. Bitlis’in Ahlat ilçesinde aşırı hız yapan askeriyeye ait sivil plakalı otomobilin çarptığı 10 yaşındaki Eyüp Kırtay yaşamını yitirdi. Şırnak’ın İdil İlçesinde bisikletiyle gezen 7 yaşındaki Miraç Miroğlu zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetti.
“2021 İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE SALDIRININ EN YOĞUN YAŞANDIĞI YIL OLDU”
2021 yılında en yoğun yaşanan ihlallerden biri de düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına yönelik oldu. Sosyal medya başta olmak üzere düşüncelerini ifade eden muhalifler vesayet altındaki yargı tarafından cezalandırılmaya devam etti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un dört maaş aldığı yönündeki paylaşımla ilgili olarak, ‘ohhhh yiyin bakalım boğazınıza dizilsin milyonlarca yoksul insanın hakkı’ yazan avukat Neslihan Ceylan’a ‘kamu görevlisine hakaret’ suçlamasıyla dava açıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Siirt ziyaretinde ‘Burası Kürdistan’dır ama inkar ediliyor’ diyen esnaf Cemil Taşkesen gözaltına alındı. ‘Cezai ehliyeti yoktur’ raporu olan 96 yaşındaki Aliye Yabansu hakkında ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ten dava açıldı. Fırat Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan Hifzullah Kutum’a, sosyal medya hesabından yaptığı ‘Şoreşa Îlonê hemû Kurdan pîroz be, Bijî Kurdistan’ paylaşımı gerekçesiyle dekanlık tarafından uyarı cezası verildi, sonraki süreçte görevden alındı ve tutuklandı.
“GÖÇMEN VE MÜLTECİLER HER TÜRLÜ SÖMÜRÜYE MARUZ KALDI”
Sayılarının 5 milyonu geçtiği tahmin edilen sığınmacı/mülteci/göçmenler, 2021 yılında da her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalmalarının yanı sıra kolluk güçlerinin ve sivil kişilerin ırkçı şiddetine maruz kalmışlardır. İran sınırını kullanarak Van üzerinden Türkiye’ye gelen Afganistanlılar, Suriye’deki iç savaştan Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Suriyeliler ve Rojavalılar bu saldırıların temel hedefleri oldular. 12 Ağustos 2021’de Ankara’nın Altındağ İlçesi’nde bir söylenti üzerine toplanan kitlenin Suriyelilere ait ev ve dükkânlar ile otomobilleri ateşe vermesi, Suriyelileri linç etmek istemeleri ve polisin bu duruma seyirci kalması siyasi iktidarın mültecilere ilişkin politikalarının önemli bir yansıması olarak hafızalara kazındı.
“BASIN EMEKÇİLERİNE YÖNELİK BASKILAR ARTARAK DEVAM ETTİ”
20121 yılında basın organlarına sansür ve erişim engeli uygulamaları devam ettirilirken, basın emekçileri gözaltına alındı, darp edildi ve haklarında yürütülen yargılamalarda cezalara çarptırıldı. Ankara’da Konya’daki katliamı protesto edenlere polisin müdahalesini takip eden muhabir Delal Akyüz polisler tarafından darp edildi. Ardından gazeteciyi yere yatırarak darp eden polisler, Delal’in telefonuna el koydu. Çektiği fotoğrafları sildi. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin ana davasında karar çıktı. Mahkeme heyeti, Kemal Sancılı, İnan Kızılkaya ve Eren Keskin’e ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla 6’şar yıl 3’er ay, Zana Kaya’ya ise ‘örgüt propagandası’ iddiasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi.
“HUKUKSUZ KARARLAR UYGULANMAYA DEVAM ETTİ”
Hukuka aykırı tutuklamalar devam ederken AİHM tarafından derhal serbest bırakılmaları yönünde karar verilen Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala, iktidarın vesayeti altındaki yargıçların hukuk tanımaz tutumu nedeniyle 2021 yılını da cezaevinde geçirdiler. Binlerce muhalife de yargılandıkları mahkemelerce akıl almaz cezalar verildi. HDP milletvekili Leyla Güven’e siyasi faaliyetlerinden dolayı verilen 22 Yıl 3 Ay, TJA sözcüsü Ayşe Gökkan’a kadın mücadelesi faaliyetlerinden dolayı verilen 30 yıl ceza ve tutuklama kararı verilirken, Siirt’te 18 yaşındaki İpek Er’i nitelikli cinsel saldırıya maruz bırakarak intihara sürükleyen Uzman Çavuş Musa Orhan’a 10 yıl hapis cezası verildi ve tutuklanmasına ilişkin talep mahkeme tarafından reddedildi. Elbette Cumhur İttifakı yargısının adaletinden milletvekilleri de nasibini aldı. 27’nci dönemde Meclis’e toplam bin 467 fezleke gönderildi. Belediye başkanı seçilenlerin dosyaları ilgili başsavcılıklara iade edildiğinden şu anda 1392 fezleke mevcut. Bu bin 392 fezlekenin bin 41’i ise 56 HDP’li milletvekiline ait.
“CEZAEVLERİNDE Kİ HAK İHLALLERİ YOĞUN ŞEKİLDE ARTTI”
Yıl boyunca hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı alan cezaevleri oldu. Pandemiyi de ‘Allah’ın lütfu’ olarak değerlendiren 7242 sayılı yasada yapılan değişiklikler ve Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan yönetmelikteki düzenlemelerle cezaevlerini özellikle siyasi tutsaklar açısından işkence ve kötü muamelenin kesintisiz sürdürüldüğü mekanlar haline getirdi. Çete liderlerinin yüzü suyu hürmetine topluma karşı suç işleyenler ödüllendirilerek salıverilirken, siyasi tutsaklar en temel hakları olan sosyal, sportif etkinlikleri, havalandırma imkanı, sağlığa erişim hakkı, aile ve avukat görüş hakkı gibi temel haklarından yararlanamaz hale geldi.
“HASTA TUTUKLULAR HAK İHLALLERİNDEN EN ÇOK ZARAR GÖREN KESİM OLDU”
2021 yılında cezaevlerinde hak ihlallerinden en çok zarar gören kesim yine hasta tutsaklar oldu. Hastalıkları ağırlaşmasına ve yaşları ilerlemesine rağmen Adalet Bakanlığı ya da cezaevi yönetimleri hasta tutsakların cezaevlerinden tahliye edilmesine, yakınlarıyla vedalaşma hakkı tanınmasına müsaade etmedi.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.