PİRHA- İHD Mersin Şubesi’nin düzenlediği panelde 19 Aralık Katliamı, hasta tutukluların uğradığı hak ihlalleri, açlık grevi, tecrit ve hapishanedeki tutukluların güncel durumu konuşuldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında ‘Dünden Bugüne Hapishaneler ve 19 Aralık Cezaevleri Katliamı’ paneli düzenledi.
Yenişehir Belediyesi Akademi Salonunda yapılan panelde İHD Onursal Genel Başkanı Akın Birdal, İHD Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray çevirmen Aykol, Mersin Tabip Odası eski başkanı Mehmet Antmen, İHD Mersin Şube Sekreteri ve 19 Aralık Katliamı tanığı Bekir Sıtkı Keçeci konuşmacı olarak yer aldı.
Panelin yapıldığı salona “19 Aralık Cezaevleri, 24 Aralık Maraş, 28 Aralık Roboski Katliamlarını Unutmadık, Unutturmayacağız” ve “Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın” pankartları asıldı. Konuşmalardan önce katliamda yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuldu.
“İNSANLARI DİRİ DİRİ YAKTILAR”
19 Aralık Katliamı tanığı Bekir Sıtkı Keçeci, 19 Aralık Cezaevleri Katliamının bu ülkede yapılmış en kapsamlı katliam ve bir insanlık suçu olduğunu dile getirdi. Katliamın ölüm oruçlarını bitirmek ve topluma bir gözdağı vermek adına yapıldığına işaret eden Keçeci, o güne ilişkin şunları anlattı:
“İçerideki mahpusları hücrelere ayırmakla birlikte toplumu da hücreleştirmek adına katliam planı yaptılar. 8 bin 500 jandarma, bin 500 sivil polis bu katliamda vahşice herkese saldırdı. Yukarıdan bombalar attılar, ateş açtılar. Çok sayıda insanımız yaşamını yitirdi, yaralandı. İnsanları diri diri yaktılar. Dönemin Adalet Bakanı yaptığı açıklamada amacın ölüm oruçlarını bitirmek değil, devletin otoritesini sağlamak olduğunu söyledi televizyonlarda. Hayata dönüş dedikleri operasyonda insanları hayattan kopardılar.”
Bu katliamdan sonra ölüm oruçlarının binlere ulaştığını belirten Keçeci, “Bedenimizle direnmekten başka seçeneğimiz yoktu. Ya boyun eğecektik ya da direnecektik” diyerek sözlerini noktaladı.
Doktor Mehmet Antmen ise cezaevlerinde dünden bugüne ölüm orucuna giren tutukluların erişemediği tıbbi destek imkansızlıklarından dolayı birçok tutuklunun yaşamını yitirdiğini aktardı. 2000’binli dönemlerde cezaevlerinde tutukluların başlattığı açlık grevlerine değinen Antmen, bu süreçte tutukluların, b1 vitamini kullanmasından dolayı yaşam süresinin uzadığını ve açlıkla mücadele edilebildiğini anımsattı.
AKIN BİRDAL: AÇLIK GREVLERİNE SES VERMELİ
İHD Onursal Genel Başkanı Akın Birdal, geçmişten günümüze hapishanelerin değerlendirmesini yaptı. Baskıcı rejime işaret eden Birdal, ülkenin cezaevine dönüştürüldüğünü ifade etti.
Cezaevlerinde tecride karşı başlatılan açlık grevlerine değinen Birdal, “3 yıl önce de daha önce böyle bir açlık grevi başlatılmıştı. Leyla Güven ve binlerce tutuklu bedenlerini açlığa yatırdılar. O dönem de 7 tutuklu yaşamını yitirdi. Sonra yine bir tecrit gelişti. Şu anda ise Öcalan 3 yıldır ailesiyle ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. Bugün de aynı taleplerle açlık grevi eylemleri var. Bu taleplerin dikkate alınması için insanların ölmesi mi gerekiyor? Tecrit demokrasi ve barış kapısıdır. Açlık grevindekilerin sesi olalım ki Kürt sorunun çözümüne katkıda bulunalım” diye konuştu.
Cezaevlerindeki gazetecilerin durumuna da dikkat çeken Birdal, gerçeğin üstünü örtmek isteyenlere müsaade etmeyen gazetecilerin tutuklanmasına karşı ses çıkarılması gerektiğinin altını çizdi.
“TÜRKİYE’DE HAPİSHANE REJİMİ VAR”
İHD Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Çevirmen, tutukluların güncel durumuna ilişkin bilgiler verdi. Yaşanan hak ihlallerinin günden güne arttığını ve hapishanelerde işkence sisteminin yürütüldüğünü söyleyen Çevirmen, hapishanelerde yaşanan ölümlerin gizlendiğini kaydetti.
Şu anda 405 açık ve kapalı cezaevinin olduğunu ve 12 cezaevinin daha açılacağını aktaran Çevirmen, “Bu kadar çok hapishanenin yapılması içinin dolduracağı anlamına geliyor. Türkiye’de bir hapishane rejiminin olduğunu söylemek gerek. Tecridi derinleştiren hapishaneler, mahpusları sosyal ortamdan tamamen yalıtan bir işkence biçimidir. Şu anda 6 hapishanede tecride karşı açlık grevi var. Mahpusların yaşadığı sorunlar, toplumun bilgisinden uzak tutuluyor” dedi.
Engelli, ağır hastalıkları olan ve yalnız başına yaşayamayacak olan hastaların ısrarla cezaevinde tutulduğuna dikkat çeken Çevirmen, hasta tutsakların sağlık haklarının ihlal edildiğini vurguladı.
Panel, soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi.
PİRHA/ MERSİN
Yoruma kapalı.