PİRHA – İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde yapılan Ana Dili Söyleşileri’nde ana dile özgürlük talep edilerek “Ana dili ana sütü kadar haktır” vurgusu yapıldı.
21 Şubat Dünya Ana Dili Günü dolayısıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde Ana Dili Söyleşileri yapıldı.
Cumartesi Annesi Hanım Tosun’un moderatörlüğünde yapılan söyleşiye Kürt Araştırmaları Derneği Eş Başkanı Remziye Alparslan, Agos Gazetesi Yazarı Pakrat Estukyan, Kürtçe-Zazaki Öğretmeni/Yazar Mutlu Can ve Araştırmacı-Yazar Hüseyin Ayrılmaz konuşmacı olarak katıldı.
“ANA DİLİMİZE ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ”
Söyleşi öncesi söz alan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, şunları ifade etti:
“Çocukluğumuzdan beri neredeyse her birimizin ana dili ile bir sorunu oldu. Ana diline yönelik kısıtlamaların asimilasyoncu, tekçi politikalarıyla yönetme eğiliminde olan neredeyse sadece Türkçe’nin konuşulduğu, Türkçe dışında bir dile hayat tanınmayan bir coğrafya burası. 24 yıl boyunca dillerin yok oluşu engellenememiş dillerin yok oluşuyla devlet politikaları da önlenememiş. UNESCO tespitlerine göre 3 dil kaybolmuş 18 dil de kaybolmakla yüz yüze. ‘Biz renkli bir coğrafyada yaşıyoruz, kültürler mozaiğiyiz’ denir ama burada dilimizi bilmediğimiz bir yerde yaşıyoruz ve ana dilimize özgürlük istiyoruz.”
“ÇOCUKLUĞUMDA ‘VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ’ KAMPANYALARI VARDI”
Agos Gazetesi Yazarı Pakrat Estukyan, ana dilin önemine değinerek “Hepimiz İngilizce, Fransızca, İspanyolca öğrenmeye büyük çaba sarf ediyoruz ama yanı başımızdaki dillere ne kadar sağır ne kadar görmeyen olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor. Farklı bir bilinç yaratmamız gerekiyor” dedi.
Ermeni Soykırımı’na değinen Estukyan, “Memlekette Müslüman olmayan unsurlar ayrılmalı ve geri kalanı Türkleştirilmeliydi. Benim çocukluğumda ‘vatandaş Türkçe konuş’ kampanyaları vardı. Ben mensup olduğum grup için bunu söylediklerini sanıyordum ama bu her grup içinmiş” dedi. Birçok Ermeni insanın “Ermenice öğrenmenin ne faydası var gibi umursamazlıklara” kapıldığını da dile getiren Estukyan, “Gönüllü dilden vazgeçen arkadaşlarıma da tanık oldum” dedi.
“ANA DİLİMİZ ANA SÜTÜMÜZ KADAR HAKTIR”
Türkiye’de yüzde 80 oranındaki nüfusun kentlerde, yüzde 30’luk kesimin ise kırsalda yaşadığına dikkat çeken Estukyan, ana dilin kırılmasındaki en önemli unsurun, insanların artık köylerde yaşamaması olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
“Mesela, Hemşinliler 400 yıl önce Müslümanlaştıkları halde Hemşince konuşuyor. Çünkü hala o coğrafyada yaşıyorlar. Yerinde durmak ana dilini sürdürmenin en önemli şeyi. Dillerin yok olmasında hem kişisel hem siyasal olarak sorumlu olduğumuz gibi hayat yapısının getirdiği doğal bir şey de var. Dilimiz aynı zamanda kimliğimiz, aidiyetimizdir. Dilimizi inkar ettiğimizde aidiyetimizi de inkar etmiş oluruz. Ana dilimiz, ana sütümüz kadar haktır. Bu yönde mücadele edenleri de selamlıyorum, var olsunlar.”
“KEŞKE TEK DİLİ KAFAMIZA KAFAMIZA VURMASALARDI”
Kürt Araştırmaları Derneği Eş Başkanı Remziye Alparslan, iktidarın Türkçe’yi çekiç gibi insanların kafasına vuran hale getirdiklerini belirterek “Siyasetin insanlarda yarattığı şey bugün dahi kırılması zor şeyler haline geldi. Dışarıya çıktığımızda katı yasakların olduğu şu zamanlarda keşke tek dili duymasaydık. Keşke tek dili kafamıza kafamıza vurmasalardı. Katı yasaklarla diller zayıflatıldı” dedi.
Cumartesi Anneleri’nden Berfo Ana’dan örnek veren Alparslan, “Yıllarca tek bildiği kelimeyle oğlunun peşindeydi. Kendi diliyle o kadın kendini bu coğrafyada var edemedi. Berfo Ana pek çok katmanlı şiddet yaşadı. Benim annemi de doktor, Türkçe konuşması için zorlardı. Doktorun geldiği noktada muayene etmek yerine ya şaka yapardı ya da ayrımcı bir dille uzaklaştırırdı” diye konuştu. Alparslan, şöyle devam etti:
“Kürtlerde köylerin yakılıp şehirlere göç ettirilmesi vardı mesela. İnsanlar hiç bilmedikleri bir dilde sudan çıkmış balık gibi oldular. Bu etkiyle bilmediğiniz bir yere girmek çok büyük travma yaratıyor. Sistematik bir şey varsa bunun karşısında bireysel çabayla bir yere kadar durabiliyorsunuz bunun sonrası çok büyük bir akıntı.”
“DERSİM’DE ASİMİLASYON İNANÇLAR ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLDÜ”
Araştırmacı-Yazar Hüseyin Ayrılmaz, Cumhuriyet’in kurulmasından ve Lozan ile ana dile kelepçe vurulduğuna dikkat çekerek “100 yıl sonrasında dilimizin karşı karşıya kaldığı noktayı biliyoruz. Bugün sanatta, kültürde, edebiyatta çok da istediklerini elde edemediler. Toplum geç de olsa dilinin farkına vardı. Bunu fark ettiklerinde bir çaba söz konusu oldu” diye konuştu.
Dersim’de kendi uğraşları sonucu 240 öğrencinin seçmeli ders olarak dillerini öğrenmek istediklerini, ancak ailelerin çekindiğini ifade eden Ayrılmaz, şunları söyledi:
“Devlet, dilimize, itikadımıza karşı da son derece ikiyüzlü. 1970-75’lere kadar Dersimlilerin çoğu devlet dairelerine gitmiyordu. Dilimize düşman bu sistem yaşamımızın her alanında çok ciddi yaralar bıraktı. Alevi toplumu inançlarıyla günlük yaşamını bir arada yaşıyordu. Sonra bir araya gelinen cemlere Türkçe deyiş okunan dedeler geliyordu. Dersim’de asimilasyon ilk olarak inançlar üzerinden yürütülerek başladı. Biz Dersimliler olarak çok hızlı asimilasyona maruz kaldık. Bu alanda biraz daha korkularımızı yıkmamız gerekiyor.”
“EN ÇOK KIRMANCKİ KONUŞUP DA DİLİN YOK OLACAĞINI SÖYLEYENLERİ KINAMAK İSTİYORUM”
Kürtçe-Zazaki Öğretmeni/Yazar Mutlu Can, Kırmancki konuşuyor olup dilin yok olacağını söyleyenleri kınadığını söyleyerek şunları kaydetti:
“Egemen devletler, tek tipçi ulus devlet mantığıyla yolan çıkanların temel hedefi tek tip mantığıdır. Fantastik yaklaşımla dilleri yok olacakmış gibi görmek doğru değildir. Her dil konuşmacı için şereftir. Dil önemlidir, dil milli kimliğin çimentosudur. Karşınızdaki yapının devlet olduğunu unutmadan bunu tarihten başlayarak yaptıklarını unutmayalım. Şehirlere sürülerek bugün dil konusunda öğütülüyoruz. Meseleye daha özgür daha yaratıcı bir bakış açısıyla bakmamız lazım. Bugün tablo eskisinden iyi ama yeterli değil. Biz zannediyoruz ki asimilasyon bitti. Ama böyle bir şey yok. Bugün Kürtler tanınıyor ama hala asimilasyon bitmiş değil. Dün yok diye asimile etmeye çalışıyorlardı bugün varlıklarını bildikleri halde Kürtleri yok etmeye çalışıyorlar.
Söyleşi katılımcıların söz almasıyla sonlandı.
Devrim FINDIK-Cihan BERK/İSTANBUL
Yoruma kapalı.