PİRHA – İnsan Hakları Derneği (İHD), Cumhurbaşkanlığı seçiminden çıkan sonuca ilişkin, “İnsanların yarısı, iktidardan memnun olmadıklarını açıkça dile getirmişler” diye belirti. Yapılan açıklamada iktidarın, muhaliflere yönelik kullandığı nefret dilinden uzaklaşması gerektiği de vurgulandı.
İHD, Parlamento ve 13. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından, iktidara, insan haklarını göz önünde tutup, hukuk kurallarına uyması yönünde çağrı yaptı. Yazılı yapılan açıklamada, seçimlerin, fırsat eşitliğinin olmadığı ve demokratik koşulların oluşturulmadığı bir ortamda yapıldığına dikkat çekildi.
“İNSANLARIN GÜVEN İÇİNDE YAŞAMAYA İHTİYAÇLARI VARDIR”
İHD’nin açıklamasında, seçimin önemli sonuçları olduğuna vurgu yapılarak, “Bir kere her şeyden önce coğrafyanın yarısı bir başka görüşü benimsediğini ortaya koydu” denildi. Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
“İnsan hakları savunucuları olarak, iktidarın, coğrafyanın yarı çoğunluğunun demokratikleşme istediği gerçekliğini kabul etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gerek iç hukuka gerekse uluslararası hukuka uygun bir pratiğin sergilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. İfade özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalı ve cezaevlerinde sadece düşünceleri nedeniyle bulunan siyasetçiler, insan hakları savunucuları ve gazeteciler serbest bırakılmalıdır.
Yine nüfus sayısının yarı oranındaki kadınlar, İstanbul Sözleşmesinin geri gelmesini arzulamaktadırlar. Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve bugüne kadar hazırlanmış en yeterli sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanması gerektiğini düşünüyoruz.
İktidarın muhaliflere yönelik kullandığı ötekileştirici hatta nefret dili olarak tanımlayabileceğimiz dil, mutlaka değişmelidir. İnsanların güven içinde yaşamaya ihtiyaçları vardır. Bu nedenle iktidarın seçim sonuçlarını dikkate alması gerektiği düşüncesindeyiz.
Cezaevlerinde çok sayıda hasta mahpus bulunmaktadır. Adli Tıp’ın raporlarıyla maalesef ölüm derecesinde hasta olan mahpuslar, cezaevinde kalmaya mahkum edilmektedirler. Bu konuda daha insancıl hukuku temel alan yeni yaklaşımlar beklemekteyiz.
Özellikle LGBTİ+ lara yönelik nefret dilinin değişmesi ve bu konuda Türkiye’nin altına imza attığı özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesinde tanımlanan ayrımcılık yasağına uygun davranması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu seçimin sonuçlarından en önemlisi de Kürt halkının güvenlikçi, şiddet politikalarına karşı ne kadar büyük bir tavır içinde olduğudur. Kürt halkı barış istemektedir. Artık savaşın tüm yorgunluğunu üzerinden atmak ve çocuklarını güvenli ve barışçıl ortamda yetiştirmek istemektedirler; iktidarın Kürt meselesi konusundaki tavrından bir an önce vazgeçmesi, demokratik açılımlar yapması gerektiğini düşünüyoruz.
“SÖZLEŞMELER BİR AN ÖNCE HAYATA GEÇİRİLMELİ”
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumun ne kadar kötü olduğu, toplumun tüm kesimlerince bilinmektedir. İşçi ve emekçilerin haklarının güvence altına alınması, daha güvenli bir çalışma ortamı içinde yaşamalarının sağlanması gerekmektedir. Bu durumdan Türkiye’nin altına imza attığı birçok sözleşme bulunmaktadır. Bu sözleşmelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak; coğrafyada yaşayan insanların yarısı iktidardan memnun olmadıklarını açıkça dile getirmişler, bu yönde oy kullanmışlardır. Bizler insan hakları savunucuları olarak, siyasal iktidarın bu gerçeği dikkate alarak gereken önlemleri alması gerektiği kanısındayız.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.