PİRHA – SHP eski Ankara Milletvekili Hukukçu Kamil Ateşoğulları, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gündeme getirilen ‘İdam’ tartışmalarına ilişkin konuştu. Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde imzası bulunduğunu belirten Ateşoğulları, “İdamı demokrasi kılıcı gibi toplumun başında tehdit unsuru olarak kullanıyorlar. İdamdan söz etmek abesten başka bir şey değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bir yanlış yaptık, idamı kaldırdık” dedi, tepki ise Sosyal Demokrat Halkçı Parti eski milletvekillerinden ve aynı zamanda hukukçu kimliği olan Kamil Ateşoğulları’ndan geldi.
Suçların hiçbir zaman idamla önlenemeyeceğine vurgu yapan Ateşoğulları, ölüm cezalarına özellikle antidemokratik uygulamaların olduğu toplumlarda başvurulduğunu ifade ederek şunları aktardı:
“SUÇLAR İDAMLA ÖNLENEMEZ”
“İdam, Adem kelimesinden geliyor. Adem; yokluk anlamına geliyor. İdam da bir insanın vücudunu ortadan kaldırma anlamına gelir. Mesela ‘siyaset hırkası, siyaset gömleği, siyaset meydanı ve siyaset günü’ gibi kavramlar da idamı anlatır. Zaten Pir Sultan Abdal’ın ‘siyaset günleri gelip çatmadan, açılın kapılar Şah’a gidelim’ dediği siyasetteki idamı anlatır. Anadolu’da ‘darağacı, idam sehpası’ ya da ‘ip’ diye geçer. Temel hak ve özgürlüklerinin en büyüğü yaşam hakkıdır. Bir insanın haklarından yararlanması için fiziki varlığının ortada olması gerekir ki bir takım şeyleri yapabilsin. Bir insan idamla fiziki olarak yok edildiğinde yaşam hakkını kullanamıyor. Bir insana ceza verildiği zaman, cezanın sonunda o kişinin topluma yeniden kazandırılması demokratik ya da insancıl ceza hukukunun temel ilkesidir. Fakat bir insanı topluma kazandırmak yerine toplum dışı etme, ortadan kaldırma bir ceza değildir. Bizde idam, gerekliliğinden çok siyasette kullanılan bir argüman oldu. Özellikle baskıcı, antidemokratik uygulamaların olduğu toplumlarda bu her zaman süregelir. Örneğin ‘Taksim meydanında 3-4 kişiyi sallandırırsak bu işler biter’ diyorlar. Ama gördük ki cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bir yığın idam olmasına karşın idamlık suçlar yine de işlenmiştir. İdam hiçbir zaman birilerinin dediği gibi etkin ders vermiyor. Yani Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalara ve Türkiye pratiğine baktığımızda suçlar hiçbir zaman idamla önlenememiştir. Oysa suç işleyeni değil de suçluluk ortamını ortadan kaldırmak gerekiyor. İngiltere Kraliyet Akademisi’nin yaptığı bir araştırmada; insanlar, dengeli gelir dağılımı, güzel bir çevre, eğitim-kültürel gelişme ve sağlıklı bir konutta oturduğu zaman daha rahat olur, suç ortamı ortadan kalkar, bunun için de idamlık suç olmaz deniliyor.”
“KAN KANLA YIKANMAZ”
Ateşoğulları, “AKP, 2004’te idam yasasını kendisi kaldırdı. Şimdi ‘pişmanım’ diyor. Bu da siyasette sıkıştıklarının göstergesinden başka bir şey değildir” diyerek Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere de şöyle işaret etti:
“Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi bir ülke. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, insan yaşamını her şeyin üstünde tutuyor. ‘13 Nolu protokol her halükarda idam cezası yapılamaz’ diyor. Türkiye bu sözleşmeleri 2005’te kabul etti. Tüm bunların olduğu yerde idam cezasından söz etmek bana göre abesten başka bir şey değildir. Eğer bir savaş çıkarılacaksa bilemem ama şu anda savaş veya beka durumunun söz konusu olduğunu da sanmıyorum. Türkiye’de son iki idam 1984’te yapıldı. Hıdır Aslan ile İlyas Has… Şimdi idamı toplumun başına demokrasi kılıcı gibi tehdit unsuru olarak kullanıyor. Bir de gündem değiştirmek için tabi. İdam cezasını geri getirmeleri için kendi rızasıyla Avrupa Konseyi’nden ayrılacak. Avrupa Birliği ile zaten ilişkiler zayıf. Türkiye kara listede tutuluyor. Avrupa’dan kopmamız da ülkeye bir şey kazandırmaz. Sonuç olarak idam çözüm değil. Anadolu’da ‘Kan kan ile yıkanmaz’ diye bir laf var. Kanın artık su ile yıkanması gerekir. Türkiye’nin barışa demokrasiye, refaha ihtiyacı var. İdam cezasının getirilmesi suçları azaltmazken, idamın kalkması da suçları arttırmıyor.
Cebrail Arslan – Eren GÜVEN
ANKARA
Yoruma kapalı.