PİRHA – Avukat İbrahim Sinemillioğlu, Suriye’deki Alevi katliamının önüne geçebilmek adına yapılması gerekenleri anlattı. Sinemillioğlu, Alevi kurumlarının insani yardım götürülmesini sağlaması gerektiğinin altını çizerek, “Türkiye’de özellikle yandaş basın, Alevilerin de ‘Esad kalıntısı’ olduğunu ve o rejimi halen savunmakta olduklarını ısrarla yaymaktalar. Son derece ağır, incitici ve çirkin küfürlere varan nitelemeler var, bunların önlenmesi lazım” dedi.
Suriye’de Alevilerin yoğun yaşadığı batı kentlerindeki katliamlar durmak bilmiyor. 6-10 Mart arasında yapılan toplu katliamlarda yüzlerce sivil, vahşice öldürülürken, çok sayıda Alevi yurttaşın mülklerine de el konuldu.
HTŞ, IŞİD ve Türkiyenin de desteklediği SMO tarafından yapılan katliamları Avrupa ülkeleri görmezden gelmeyi tercih ederken, iktidar ve medyası “Esad artıkları” diyerek katliamı gerekçelendiriyor. Türkiye’de katliama tepki gösteren Alevi örgütlerinin kitlesel eylemleri engellenirken, katliamı yapanlar hakkında mahkemelere verilen suç duyuruları da tutuklama kararlarıyla sonuçlanıyor. Avrupa’daki Alevi kurumları ve demokratik kitle örgütleri Avrupa ülkelerinin sessizliğine ve Suriye Geçici Hükümetine verilen desteğe tepki gösterirken, BM’nin harekete geçmesi için eylem ve diplomatik faaliyetler yürüterek baskı uyguluyor.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) 1200’ü aşkın sivilin öldüğünü belirtse de yerel kaynaklardan gelen bilgiler bu sayının çok daha üzerinde duruyor.
Alevilerin yaşadığı kentlerde elektrik ve su gibi temel ihtiyaçların da engellenmesiyle birlikte Suriye’de tam anlamıyla insanlık dramı yaşanıyor.
“ŞU AN ALEVİLERE SAHİP ÇIKACAK BİR DEVLET YOK”
Sinemilli Ocağına mensup Avukat İbrahim Sinemillioğlu ile Suriye’deki Alevilerin içerisinde olduğu tehlikeyi konuştuk.
Emperyalist devletlerin, Alevilere bakış açısını yorumlayan Sinemillioğlu, Ortadoğu’daki Alevi kimliğinin kabulüne dair ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“Emperyalist devletler, özellikle güce, stratejik duruma bakıyor. Yani Ortadoğu’yu stratejik olarak ele alıyorlar. Örneğin 1563 yılındaki Maraş defterindeki Elbistan kazasına bağlı 300 kadar köy vardı, bunun çok büyük bölümü Aleviydi, şimdi ise yarıdan fazlası Sünnileşmiş durumda. Aynı şekilde Yavuz’un Çaldıran Seferinden önce Diyarbakır’ın bütün Kürt kesimi Alevi iken, daha doğrusu Kürdistan coğrafyasının büyük bir bölümü Alevi iken Yavuz’la birlikte Sünnileşme başladı. Anadolu’nun eski halkları; Rumu, Ermenisi, Kürdü, Likyalısı, Kapadokyalısı her ne varsa hepsi zamanla Müslümanlaşmış ve Türkleşmiş. Anadolu’daki Aleviler giderek azalmıştır. Alevilerin sayıları azalmıştır ama sistemle de bütünleşmemişlerdir. Anadolu’nun Türkleşmiş Alevileri ile Kürt Alevileri 16. yüzyıldan itibaren Celali İsyanlarını başlattılar. Alevilerin devlete karşı başkaldırısıydı bu, onun dışında Anadolu’da isyan olmamıştır. O nedenle şu an Alevilere ne sahip çıkacak bir devlet var ne de Alevilerin çok stratejik konumda olan belli geniş bir yurtları var. Alevi ölmüş ölmemiş kimsenin umurunda değil, bunu dert etmiyorlar.”
“KURTULUŞ YOLU DEMOKRATİKLEŞMEDE”
“Ortadoğu’da Alevilerin pek esamesi okunmamakta” diyen İbrahim Sinemillioğlu, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, gönderdiği son mektuba da dikkat çekti. Katliamlara yol açan zemini, demokratik olmayan yönetimlerin sebep olduğunu ifade eden Sinemillioğlu şunları söyledi:
“Sayın Öcalan, dil, kültür, inanç ve etnisite bakımından bütün haklar arasında eşitlik sağlanmasından bahsediyor. Yani sadece Kürtlere değil; Araplara, Türklere de bu eşitlik sağlansın deniliyor. Herkes çocuğuna kendi dilini öğretip, kendi inancını yürütmek istiyor. Bütün bunlar barış süreci içerisinde alınması gereken tedbirlerdir ve kabul edilmesi gereken demokratik ve vazgeçilmez insan haklarıdır.
Şimdi Alevilere karşı yapılan katliam, soykırım ya da etnik temizlik; her ne derseniz deyin, maalesef yapılıyor. SDG’nin temsilcisi Mazlum Abdi ve Salih Müslim, o bölgede Alevilerin de korunması gerektiğini söyledi. Ancak şu an Kürtlerin bölgesi ile Aleviler arasında İdlib var. İdlip de tamamen HTŞ’nin kontrolünde. Orada bir de Türkiye var. SDG’nin oraya müdahale edip, Alevilerle birlikte hareket etme imkanı fiilen yok. Aynı şekilde Dürzilere de ulaşmaları mümkün değil. Dürziler de bugün büyük bir tehlike altında ama onlar İsrail korumasından yararlanıyorlar. Alevilerin ise böyle bir korunması yok. O nedenle çok rahatlıkla Alevilere karşı katliamlar yapılıyor.
Türkiye’de özellikle yandaş basın, Esad ailesi Alevi olduğu için buradaki Alevilerin de ‘Esad kalıntısı’ olduğunu ve o rejimi halen savunmakta olduklarını ısrarla yaymaktalar. Son derece ağır, incitici ve çirkin küfürlere varan nitelemeler var, bunların önlenmesi lazım. Türkiye sözde laik bir devlettir. Türkiye ne Türktür ne Kürt’tür ne Araptır ne Alevidir ne Sünnidir ne de Hristiyandır. Devlet Türkiyelilerin devletidir.
Anlaşıldığı kadarıyla ABD Başkanı Trump, mutlaka Kürtler ve Türkler arasında bir yakınlaşma, bir anlaşma sağlamak istiyor ancak bunun içerisinde Aleviler yok. Ancak Alevilerin de Kürtlerin de tek kurtuluş yolu demokratikleşmedir.”
“ULUSLARARASI BASKI ARTTIRILMALI”
İbrahim Sinemillioğlu, Suriye’deki Alevi toplumunun, diğer halklarla birlikte örgütlü hareket etmesi gerektiğinin de altını çizdi. Av. Sinemillioğlu, katliamların önüne geçmek adına yapılması gerekenleri ise şu şekilde özetledi:
“Çok önemli bir durum var, o da şu; Suriye Alevileri Araptır ve Arap Alevileri Lübnan’da da Suriye’de de kendilerini Arap halkının en sağlam parçası olarak sayıp, görüyor. O nedenle her şeyden önce, Alevilikten de önce Araplığı ön plana çıkarıyorlar. Bu nedenle Dürzilerin, Kürtlerin Suriye’den ayrılma veya farklı bir yapıya sahip olma arzusuna onların da pek hoş baktıklarını sanmıyorum. Ama yeni yeni mesela Hatay’daki Arap Aleviler, Kürtleri hiç sevmezlerdi ama son dönemlerde Hatay Arapları, DEM Parti’nin kendilerini en çok gözeten, sahip çıkan parti olduğunu gördüler. Kürtlerle ilişkileri son derece düzelmeye başladı. Suriye’de de bu yavaş yavaş oluşuyor.
Eğer uluslararası baskı biraz arttırılabilirse ki bu baskı da Hatay dışındaki Aleviler ve Kürtler olmak üzere demokratik kurumların, Avrupa kamuoyunun sahip çıkmasıyla mümkün. O nedenle Hatay Alevileri, bu gruplarla bütünleşip yakınlaşabilir. Örneğin Aleviler birçok yerde Dürzilerle iç içe yaşıyor. Lübnan’ın yarısından fazlası Arap Alevi ama ne Lübnanlılar da ne de Dürzilerden bir şey gelmiyor. Yani dışarıdan da bazı seslerin, yardımların gelmesi lazım.”
“ALEVİLERİN BÜYÜK KİTLE ÖRGÜTLERİNDE YER ALMASI LAZIM”
“Bu katliamların bana göre iki nedeni var. Birincisi; Aleviliğin özellikle insana ve canlıya kutsal gözle bakması, tanrının bir parçası olarak görmesi… İnsan öldürmek Alevilikte son derece ağır bir suç ve düşkünlük sebebidir.
İkinci neden; sayısal azlıktır, bir yerde çoğunluk olamamaktır. Eğer Aleviler şu anda Türkiye’de, Suriye’de İran’da olsun eğer bulundukları yerde bir çoğunluk sağlayabilselerdi çok daha rahat korunabilirlerdi ama şimdi öyle bir şey yok. Türkiye’de Alevilerin çoğunlukta olduğu Dersim dışında hiçbir il yok. Benim öğrencilik yıllarımda Sivas, Erzincan, Maraş neredeyse nüfusların yarı yarıya oldukları illerde ama şimdi bu illerde Alevi nüfusu kalmadı!
Aleviler artık akıllarını başlarına toplayacaklar. Öncelikle kendileri ile birlikte hareket edenler ve istekleri kendileri ile aynı olanlarla birlikte işbirliği yapacaklar. Demokratik iş birliği… Bu CHP olur DEM Parti olur… Alevilerin demokratik kitle örgütleri ile işbirliği yapması lazım. Bir Alevi olarak ben silahı hoş görmüyorum ama bir yanağına atılan tokada karşılık diğer yanağı da çevirmeyi hoş görmüyorum. Artık vuran o eli yakalayıp gerekirse kırmalı noktasına geldim. O nedenle Alevilerin önemli büyük kitle örgütlerinde yer alması lazım. Eğer Alevi kuruluşlarımız ve sivil toplum kuruluşları, bu süreçte becerebiliyorlarsa en azından insani yardımda bulunmaları gerekir diye düşünüyorum.”
Eren GÜVEN/İSTANBUL
Yoruma kapalı.