PİRHA- Devletin Alevilere ve Aleviliğe yaklaşımının iki yüzlü olduğunu ifade eden İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi Başkanı İbrahim Has, “Dedeleri maaşa bağlamak Aleviliğin felsefesine, Alevi Yolunun temel düsturlarına aykırı bir olaydır” dedi.
Türkiye’de Alevi inancının hala devlet tarafından tanınmadığı bir süreç yaşanıyor. Alevi toplumunun, zorunlu din dersinin kaldırılması, cemevine ibadethane statüsü verilmesi, eşit yurttaşlığı içeren yeni bir anayasanın yapılması, Alevilere karşı işlenen nefret suçlarının açığa çıkarılması ve nefret suçlarının önüne geçilmesi için hukuki tedbirlerin alınması, Alevilere karşı yapılmış kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmesi, kamu kaynaklarının, kamu kadrolarının liyakat, adalet ve eşitlik ilkelerine göre dağılımının sağlanması gibi temel talepleri var. Ancak bu talepler hükümet tarafından yerine getirilmiyor, mahkeme kararları tanınmıyor.
Neredeyse tüm Alevi örgütleri, “Alevi Diyaneti” olarak adlandırılan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na büyük tepki gösteriyor. İki yıldır yüzlerce cemevini dolaşarak liste tutan, Aleviliği bir inanç olarak görmeyen ve kültürel bir ögeye indirgeyen AKP hükümeti, oluşturduğu ekiple Alevi köylerini, cemevlerini ve dernekleri dolaşarak maaşlı dedeler, elemanlar arıyor.
İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi Başkanı İbrahim Has, PİRHA‘nın sorularını yanıtladı.
“ALEVİLİK İSMİ OLACAK, TABELALAR OLACAK AMA ALEVİLİK OLMAYACAK”
PİRHA: Britanya’da inanç olarak tanınan Alevilik, Türkiye’de resmi olarak tanınmamakta. Aynı zamanda iktidar Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı adı altında bir kurum açtı. Britanya’da Alevi örgütlülüğü olarak devletin bu çalışmaları konusunda neler söyleyeceksiniz?
İBRAHİM HAS: Tek kelimeyle söylemek gerekirse devletin Alevilere, Aleviliğe yaklaşımı iki yüzlüdür. Sadece cumhuriyet değil, cumhuriyetten önceki devletler, Anadolu topraklarındaki devletler Aleviliğe üç aşamalı bir saldırı düzenliyorlar. Birinci saldırı cumhuriyet dönemine kadar olan dönemde Alevileri keserek, asarak, katlederek Aleviliği bitirileceklerini hesaplıyorlardı. Bunda başarılı olamadılar. Evet birçok katliamlara uğradık ama Alevilik kendisini bir şekilde yaşattı.
İkinci olarak cumhuriyetle başlayan bir dönem, asimilasyon dönemidir. Asimilasyon döneminde de Alevileri başka bir inanca, İslamiyet’e devşirerek Aleviliği bitirmeye çalıştılar. Bunda da başarılı olamadılar. Bin yıllardır olduğu gibi Alevilik kendisini var etmeye devam etti. Son aşama ki bence üçüncü ve en tehlikeli olanı AKP hükümeti tarafından uygulanıyor. Buradaki amaç katlederek bitiremedikleri, asimilasyon ile devşiremedikleri Alevileri değil Aleviliği bitirmek, Aleviliğin içini boşaltmak için politika üretiyorlar.
“DEDELERİ MAAŞA BAĞLAMAK ALEVİ YOLUNUN DÜSTURUNA AYKIRI”
Kültür Bakanlığına bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurarak, cemevlerine ücret vermek için uğraşıyor. Özellikle de kırsal kesimde olan, ekonomik gücü zayıf ve yalnız olan cemevlerine giderek buradaki cemevlerini vaatlerle kandırmaya çalışıyor. Buradaki en büyük tehlikede budur. Bu şöyle tehlikelidir: Dedeleri maaşa bağlamak Aleviliğin felsefesine, Alevi yolunun temel düsturlarına aykırı bir olaydır.
Başkanlık bir emretme, hükmetme kurumudur. Bu Aleviliğin temeline aykırı bir olaydır. Çünkü Alevilikte dede pir, mürşit, rehber ve talip ilişkisi gönüllülük esasına dayanır. Her talip gönül verdiği birisini pir olarak kabul eder ve o ilişki özel bir ilişkidir. Dışarıda birisinin dayatacağı, emredeceği veya tayin edeceği bir şey değildir. Devletin tayin ettiği dedeyle Alevilerin herhangi bir yol açısından bir ilişkisi olamaz. Bu Aleviliğin zaten kökünü bitirmek için yapılmış dezenformasyondur. Bu yol eğer devam edilirse bir süre sonra Alevilik ismi olacak, tabelalar olacak ama Alevilik olmayacak. İslamiyet’e bağlanmış bir tarikattan farkı olmayan bir duruma geleceğiz. Onun için buna kesinlikle karşıyız.
Britanya’daki Alevi kurumları olarak Alevi kurum yöneticileri olarak Aleviler olarak asla böyle bir ilişkiyi kabul etmiyoruz. Bizim devletle ilişkimiz vatandaşlık ilişkisi olabilir. Eşit yurttaşlık temelinde bir ilişkiniz olabilir. Bizim inançsal olarak ne Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ne de başka bir devletle bir ilişkimiz olamaz. Bizler dedelerimizin ekonomik ihtiyaçlarını bin yıllardır talip-pir ilişkisi için de zaten karşılıyoruz. Hakullah olarak her talip dedesinin ihtiyacını karşılar.
“DEDE KİMSEYE BAĞLI OLMAMASI GEREKİYOR”
Dede bizim için hakimdir, rehberdir, akıl hocasıdır. Dolayısıyla dede hüküm verirken, cemini bağlarken, vicdanının rahat, bağımsız kimseye bağlı olmaması gerekiyor. Onun için toplumsal olarak ilişkimiz bu şekildedir. Bundan dolayı başkanlığı asla kabul etmiyoruz. Böyle bir ilişkinin içine girmiyoruz. Bu ilişkinin içine giren Alevi kurumlarının veya Alevilerin bizimle hiçbir ilişkisi olamaz. Bizim Yol gereği düşkündürler. Asla kabul edilemez!
“ALEVİLER HACI BEKTAŞ VELİ DERGAHINDA İBADET EDEMİYORLAR”
-Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı tarafından Hacı Bektaş Veli Anma Etkinliklerinde Hacı Bektaş Veli’nin kucağındaki ceylan ve aslanı kaldırdı. Yukarıda bahsettiğiniz tehlikeye örnek midir? Nasıl yorumluyorsunuz?
Bu yıl devletin Hacı Bektaş’daki etkinliklerle aldığı tutum söylediğim üçüncü aşamadaki dezenformasyonun açık bir örneğidir. Bakın bütün Alevilere mal olmuş herkes tarafından kabul edilmiş Hacı Bektaş’ın bir figürü var. Ceylan ve aslanı bir arada tutuyor ve hatta orada ceylanı kucaklayıp korurken aslanı da elini üstüne koyarak onun saldırısını önleyecek, beraber yaşamasını sağlayacak mıydı? Onları bile değiştirmiş. Hacı Bektaş’ın kendi figürü de yani sakalından tutun da bütün portre değiştirilmiş. Bu dezenformasyondur. Bu Alevi önderinden çok, daha çok İslami bir şeyhi andıran durumdur.
İkinci olarak da Alevi Bektaşi ismini kullanıyorsunuz. Aleviliği inanç olarak kabul etmiyorsunuz. Bektaşiliği kabul etmiyorsunuz. Ama öbür tarafta 1826’dan bu yana bütün Alevi dergahlarına el konuldu. Şu anda Alevi dergahlarının hepsi devlet tarafından işgal edilmiş durumdadır. Aynı zamanda Alevi kurumları kendi dergahlarında, kendi mülkleri içinde kiracı durumdadırlar. Bunu Alevilere geri vermeyen devlet, öbür tarafta Alevilik ismini kullanıyor.
Aleviler Hacı Bektaş Veli Dergahında ibadet edemiyorlar. Hatta yakın zamana kadar kendi dergahlarına biletle girmek durumundaydılar. Müze olarak kullanılıyor. Ama öbür tarafta dergahın avlusuna cami yapılarak başka bir inancın orada kendi inancını yaşatmasını, ibadet etmesini sağlıyor. Bu da devletin Alevilerle ve Alevilikle ilgili politikalarındaki samimiyetsizliğinin en basit örnekleridir.
Elif TABAK-Diren KESER/BRİTANYA
Yoruma kapalı.