PİRHA- Dersim’de tarikat örgütlenmesinin sistematik, çok yönlü asimilasyon ve imha politikalarının bir parçası olduğunu ifade eden DAD Genel Merkez yöneticisi Hüseyin Ozan, “Bunları tarihsel arka planı ile bilince çıkaramaz ve Aleviliğin bir özgürlük süreği olduğunu göremez isek ittihatçi modernite bu toplumu parçalayacak, her türlü hastalığa açık hale getirerek zehrini enjekte edecektir” dedi. Ozan, tarikatların zehir olduğunu, insan düşmanı, toplum düşmanı olduğunu vurguladı.
Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM) Dersim’de tarikatların örgütlenmesine dair geçen aylarda saha çalışması yapmış ve tahminlerinin ötesinde bir tarikat örgütlenmesiyle karşılaştıklarını duyurmuştu.
Yaşanan son süreci Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkez yöneticisi ve Eğitim Sekreteri Hüseyin Ozan, PİRHA‘ya değerlendirdi.
Dersim raporlarında öncelikli hedeflerden birinin de Alevi ocakları olduğuna dikkat çeken Ozan, ocaklar sisteminin sekteye uğratılması ile toplumsallığın çözülmeye başladığını kaydetti. Ozan, fiziki saldırılar ile Koçgiri, Dersim’de Raa Haq süreği ile müze statüsüne çevrilen Hacı Bektaş Dergahı şahsında Türkmen Alevi geleneğinin de darbelenmiş olduğuna vurguda bulundu.
Aleviliğin saldırıların hedefe konmasının temel sebeplerinden birinin ise özü itibari ile tahakküme, hegemonik ilişkilere, cinsiyetçiliğe izin vermeyen ve aynı zamanda komünaliteyi, toplumsallığı esas alan öğretisi olduğunun altını çizen Ozan, Dersim’in toplumsal bünyesi aynı zamanda da savunma sistemi olan öğretiden koparılarak tamamen savunmasız, her türlü dış etkiye açık hale getirildiğini belirtti.
Kentteki tarikat örgütlenmelerini çok yönlü asimilasyon ve imha politikalarının devamı olduğuna işaret eden Ozan, zehir görevi gören ve örgütlü güçler olan bu tarikatların toplumsallığı hedef aldığını dile getirdi.
“TÜRKLÜK VE İSLAM İDEOLOJİK OLARAK ARAÇSALLAŞTIRILDI”
Hüseyin Ozan, Alevi yaşam alanlarında tarikat örgütlenmelerini Alevi halklara yöneltilen bütünlüklü saldırının parçası olarak değerlendirdi.
Tek tip insan politikasının sonuçları olarak Türklük ve İslam’ın ideolojik olarak araçsallaştırılıp tahakküm aracı durumuna dikkat çeken Ozan, “Aleviler her zaman saldırılarla karşı karşıya idi. Aleviliğin ruhu yaşadığı sürece bu Alevileri dirençli kılmaktaydı. Daralsalar da tarihsel-toplumsal gerçekliklerini, yollarını var kılabiliyorlardı. Cumhuriyet modernitesi ile birlikte merkezi bir hükümet oluşturuldu ve tek tip insan politikası gündeme getirildi. Bu politikalar tek tip iktidar alanı yaratmaya koşulluydu. Bütün farklılıklar tasfiye edilmeliydi. Türklük üzerine inşa edildi fakat bizim hak aynası bildiğimiz Türklük değildi bu. Hakikatinden koparılmış, araçsallaştırılmış, tahakküm aracı durumuna indirgenmiş bir Türklük inşa edildi. İslam’da bu anlamda araçsallaştırıldı ve adına Türk-İslam sentezi dendi. İdeolojik bir araç olarak ele alındı” dedi.
“RAA HAQ VE TÜRKMEN ALEVİ GELENEĞİ DARBELENDİ”
Tek tip insan politikası ile halkların fiziki olarak tasfiye edildiğine işaret eden Ozan, Aleviliğin toplumsallığı ve komünaliteyi esas alan öğretisinin de bu anlamda saldırıların hedefine konulduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Bu temelde bu toprakların halkları fiziki anlamda tasfiye edildi. Koçgiri ve Dersim süreçleri ile Raa Haq süreği büyük oranda darbelendi. Hacı Bektaş Dergahı müze statüsüne indirgenerek Türkmen-Alevi geleneği de darbelenmiş oldu. Arap Aleviler ise sesi çıkmaz duruma getirildi. Bütünlüklü bu sistematik yönelimler zor aygıtıyla ve ideolojik boyutta yöneltildi. Gelişen modernizm koşullarında kapitalist modernite insanın kendini var etme biçimi olan toplumsallığı parçalayarak kendini var eder. Alevi yolu doğal rızalı toplumsallığın çok üst aşamaya taşınmış halidir. Nereden bakarsak bakalım toplumsallığı, komünaliteyi esas alan bir öğretidir. Saldırıların odağına konulmasının temel nedenlerinden biri de budur. Çünkü bu öğreti tahakküme, hegemonik ilişkilere, cinsiyetçiliğe özü itibari ile izin vermiyor. Bu ise kapitalist modernitenin kabul edemeyeceği bir şeydir.”
“DERSİM RAPORLARINDA OCAKLAR TEMEL HEDEFTİ”
Ocaklar sisteminin Dersim raporlarında yine temel hedef haline getirildiği ve yok edilmesi gereken öncelikli hedeflerinden biri olarak belirlendiğine dikkat çeken Ozan, Dersimli kız çocuklarını Elazığ’a götürüp asimile eden ve misyonerlik görevi üstelenen Sıdıka Avar pratiğinin buna temel olarak atıldığına değindi.
Bu süreçle birlikte Aleviliğin gerici olduğu propagandalarının ve yaftalarının toplumsal çözülüş sürecini hızlandırdığını söyleyen Hüseyin Ozan, “Dersim’de 37-38’de zirveleşen katliamlar zinciri ile toplum büyük ölçüde bastırıldı. Ocaklar sistemi Dersim raporlarında yine temel hedef haline konulmuştu. Yok edilmesi gereken öncelikli hedeflerinden biri olarak belirlenmişti. Ocaklar özü itibariyle kemalet merkezleridir. Öğretinin taşındığı, toplumsal ikrarlaşmanın gerçekleştirdiği mekanlardır. Bu sistem sekteye uğratıldığı noktada toplumsallık çözülmeye başlamıştır. Artık modernist zihniyet bu topluma enjekte edilmiştir. Kürt Aleviler üzerinde Sıdıka Avar denen kişiliğin kendi kaleminden okuduğumuz kız çocuklarını esas alan asimilasyon süreci bir temel atmadır. Sonrasında da Aleviliğin gerici olduğu propagandaları , esen sol rüzgar ile birlikte tarihsel-toplumsal hakikatin doğru analiz edilememesi , dinin iktidarcı yorumu üzerinden geliştirilen gericidir yaftası içerisine Aleviliğin de alınması ve bu fikirlerinde toplumumuzda karşılık bulması bu dediğimiz toplumsal çözülüş sürecini hızlandırmıştır” ifadelerini kullandı.
“DERSİM AÇIK CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜ, EKONOMİSİ ÇÖKERTİLDİ”
“Dersim büyük oranda göçertildi, köyler yakıldı. Coğrafyada büyük tahribatlar yaşandı. İl, ilçe merkezlerinde birer avuç insan kaldı. Açık cezaevi niteliğindeki mekanlara dönüştürüldü. Ekonomik bağımlılık geliştirildi” diyen Ozan, Dersim’in bir bütünen düşürülmek, bitirilmek istendiğinin altını çizdi.
Ozan, şöyle konuştu:
“Aleviler genetik olarak her insan gibi insandır. Alevileri Alevi kılan o düşünsel boyutları ve öğretileridir. Onun anlam dünyasıdır, onun öngördüğü yaşam biçimidir. Toplumsal modeldir, insanın doğa ile ilişkilenme biçimidir. Bütün bunları kaldırıp bir köşeye koyduğunuz zaman boş bir beden kalır. O boş bedene de resmi ideolojiyi enjekte edersin. Alevilerin karşı karşıya kaldığı durum budur. 80 darbesi süreci ile devrimci hareketlerin bastırılması, hızlı bir çözülüş sürecine girilmesi ile beraber tarihsel gerçekliğinden büyük oranda koparılan Dersim toplumsal bünyesi de savunma sisteminden yani kendini var eden ve toplum kılan öğretiden koparıldı. Bünye tamamen savunmasız, her türlü dış etkiye açık hale geldi. Dersim büyük oranda göçertildi, köyler yakıldı. Coğrafyada büyük tahribatlar yaşandı. İl, ilçe merkezlerinde birer avuç insan kaldı. Açık cezaevi niteliğindeki mekanlara dönüştürüldü. Yerel ekonomi neredeyse çökertildi. Üretim yok. Üretim yapmayan halkın iradesi de olmaz. Ekonomik bağımlılık geliştirildi. Öğretiden koparıldı, ekonomi çökertildi, yoğun şiddet politikaları uygulandı. Toplum bir bütün düşürülmek, bitirilmek isteniyor”
“TARİKATLAR ÇOK YÖNLÜ İMHA POLİTİKALARININ BİR PARÇASI”
Ozan, tarikat örgütlenmelerini cumhuriyet modernitesi ile doruklaşan sistematik saldırıların bir parçası olarak değerlendirmek gerektiğini dile getirdi.
“İttihatçi modernitenin bu toplumu parçalayarak, her türlü hastalığa açık hale getirerek zehrini enjekte edecektir. Bu zehirde tarikatlardır” diyen Ozan Alevilere kendi hakikatlerine sahip çıkma, bilince çıkarma ve saldırıları püskürtme çağrısında bulundu.
Ozan şunları kaydetti:
“Tarikat örgütlenmeleri birkaç idealist tarikatçının bölgeye gelip girmesi biçiminde bir olay değildir. Sistematik, çok yönlü asimilasyon ve imha politikalarının bir parçası olarak gündemleşmişti. Çözüm ise geniş manada hakikatimiz ile buluşmak gerekiyor. Bizi insan kılan tarihsel toplumsal gerçekliğimize sahip çıkmak, doğru analiz etmek gerekir. İktidarcı devletçi uygarlığın ilk ortaya çıktığı topraklarda, kadını düşürdüğü, toplumu sınıflaştırarak parçaladığı, komünaliteyi ayaklar altına aldığı bir coğrafyada Aleviliğin güçlü bir komünal toplumsal sistemi savunan tarihsel bir miras olduğunu görmeliyiz. Bunları tarihsel arka planı ile bilince çıkaramaz ve onun bir özgürlük süreği olduğunu göremez isek ittihatçi modernite bu toplumu parçalayacak, her türlü hastalığa açık hale getirerek zehrini enjekte edecektir. O tarikatlar zehirdir. Bunlar insan düşmanı, toplum düşmanıdır. Bilinçli örgütlenmiş, bu halkın olanakları ile beslenen yapılardır. Örgütlü güçlerdir ve Dersim bunun bilincinde olmalıdır. Bir yandan Şia kolu diğer yandan resmi ideoloji üzerinden çok yönlü bir saldırı vardır. Bu saldırılara karşı Dersim halkı, tüm Aleviler kendi hakikatlerini mutlak sahiplenmeli , bilince çıkarmalı ve bu saldırıları püskürtmelidir. Ülkede özgürlükçü bir gelecek inşa edebilmek ve rıza halini olabildiğince gerçekleşmesini sağlayabilmek adına da özgürlükçü cenahın iradi bir bileşeni olmalıdır. İradeleşmiş, hakikati ile buluşmuş ve her türlü modernist kirlilikten arınmış bir Alevilik olmazsa olmazımızdır. Geleceğimiz buna bağlıdır.”
Ersin ÖZGÜL/İZMİR
Yoruma kapalı.