PİRHA- AGOS gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden 16 yıl geçti. Dink, vurulduğu yerde saat 15.00’te anılacak.
Hrant Dink, katledilişinin 16’inci yılında da unutulmadı. Hrant Dink, ömrü boyunca halkların birlikte, özgür ve eşit yaşamını savundu. Savunduğu bu değerler ve bu değerleri savunurken yaptığı konuşmalar bazı kesimlerde rahatsızlık uyandırırken, hedef haline getirildi.
Hrant Dink, 1954 yılında Malatya’da dünyaya geldi. 1961 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınan Hrant ve iki kardeşi, Gedikpaşa’daki Ermeni Yetimhanesi’ne yerleştirildi.
Dink lise eğitimini Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi’nde, üniversiteyi de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Zooloji eğitimi alarak tamamladı.
Yazım hayatına lise yıllarında ilgi duyan Hrant Dink iki kardeşiyle birlikte yayınevi kurarken, aynı zamanda büyüdüğüTuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetmeye başladı. Anadolu’dan gelen yoksul çocukların barındığı kampa devlet tarafından el konulurken, Hrant Dink defalarca gözaltına alındı. Yıllar sonra gittiği kampın harabeye döndüğünü gören Hrant Dink, “alı konulan yer hiç kimse için kullanılmamış. Keşke, engelli çocuklar, kimsesizler için kullanılsaydı. O yaratılan şey bir işe yarasaydı yine bu kadar gam yemeyecektim” diyerek, üzüntüsünü dile getirdi.
Türkiye’de yaşayan Ermenilerin sesi, soluğu ve vicdanı olmaya çalıştı. İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ne, “Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır” diyerek Türkçe ve Ermenice bir gazete çıkarma önerisinde bulundu ve 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı çıkan Agos gazetesinin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlendi.
Hrant Dink, yaşamı boyunca davalardan kurtulmadı. Duruşu ve savunduğu değerleri her yerde kendi naif üslubuyla paylaşsa da, Türkiye’deki ırkçı kesimlerin hedefinden kurtulamadı. Dink hakkında, Türk Ceza Kanununun 301. maddesini ihlal etmekten davalar açıldı, gazetelerde hedef gösterilip, nefret suçuna maruz kaldı.
2002 yılında Urfa’da verdiği bir konferansta “Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeniyim” dediği için “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla üç yıl yargılanarak, beraat etti. 13 Şubat 2004’te yayımlanan bir makalesindeki “”Türk”ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur.” sözleri nedeniyle 301. maddeden “Türklüğe hakaret” suçlamasıyla yargılandı ve aksi yönde verilen bilirkişi raporuna rağmen 6 ay hapis cezası aldı, ancak cezası ertelendi.
Hrant Dink’i hedef gösterenler aynı zamanda Dink’i ‘ortadan kaldırmak’ için planlar yapmaya başlamıştı.
Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de, Şişli’de Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan Agos merkez binasının çıkışında gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Katil zanlısı 19 yaşındaki Ogün Samast’tı.
Hrant Dink, yırtık ayakkabısından sızan kanla yerde boylu boyunca uzanırken, tetikçi katil Ogün Samats ise devlet görevlileriyle Türk bayrağının altında ‘hatıra’ fotoğrafı çektirdi.
Hrant Dink’in hedef gösterilip katledilmesi ne ilkti, son olması için ise yüzbinler Hrant Dink’in cenaze töreninde “Hepimiz Hrant Dink’iz, hepimiz Ermeniyiz!” yazılı dövizler taşıyor ve haykırıyor.
Eşi Rakel Dink, cenaze töreninde yaptığı “Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim” konuşmasıyla asıl failleri işaret etti.
Surp Asdvadzadzin Patriklik Kilisesi’nde yapılan dini törenin ardından Hrant Dink Balıklı Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verildi.
DAVA SÜREÇLERİ
Hrant Dink’in katledilmesinin ardından açılan davada gerçek failler hep korundu. 24 Ocak 2007’de tetikçi Ogün Samast ve onu azmettiren Yasin Hayal, polis haber elemanı Erhan Tuncel tutuklandı. İlk yargılama sürecinde Hrant Dink’in öldürüleceğine dair bilginin jandarma, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında olduğu ortaya çıktı.
Bu süreçte Dink ailesi avukatlarının devlet görevlilerinin sorumluluklarına dair talepleri reddedildi. Dava devam ederken Dink ailesi avukatlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvuru 14 Eylül 2010’da karara bağlandı. AİHM’in Türkiye’yi mahkumiyet kararında, “kamu görevlilerine ilişkin etkin soruşturma yürütülmediği” ve “Dink için koruma kararının çıkarılmış olması gerektiği”, “yaşam hakkının ihlal edildiği” belirtiliyordu.
Cinayetin işlenmesinden neredeyse 9 yıl sonra, 2015 yılı sonunda 27 devlet görevlisi hakkında dava açıldı. Türkiye’deki siyasi cinayetler tarihinde bir ilk olarak il jandarma görevlileri, Ankara ve İstanbul istihbarat daire başkanları, emniyet müdürleri iddianamede “şüpheli’’ sıfatıyla yer aldı ve yargılanmaya başlandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 6 yıl sonra, 26 Mart 2021’de karara bağlandı. Dink Ailesi avukatları, kararın tutarsızlıklarına, tek yönlülüğüne, soruşturmanın eksik yürütüldüğüne dikkat çektiler, bazı sanıklar için verilen beraat kararlarına ve soruşturmanın yürütülme şekline itiraz ettiler ve kararın bozulmasını talep ettiler.
Üzerinden geçen yıllara rağmen Hrant Dink’i hedef gösteren, tehdit eden, cinayeti organize eden, icra eden örgütü tanımlayan bütünlüklü bir yargılama henüz gerçekleşmedi.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.