PİRHA- Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin ikinci gününde “Alevi inancı ve güncel sorunları” konulu panel düzenlendi. DEDEF Genel Sekreteri Hasan Şen, Dersim’in ağır ekolojik sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirtirken, TMMOB Genel Sekreteri ve çevre mühendisi Dersim Gül, Ovacık ve Hozat coğrafyasının yüzde 50-70’lik bölümünün maden şirketlerine tahsis edildiğini açıkladı.
22’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin ikinci gününde, Hozat Hasan Saltık Kültür Merkezi’nde, ‘Çevre, Doğa, Tarım ve Ormanlarımız Üzerindeki Tehditler” konulu panel düzenlendi.
Moderatörlüğünü şair-yazar Mustafa Bakır’ın yaptığı panele, DEDEF Genel Sekreteri Hasan Şen, TMMOB Genel Sekreteri ve çevre mühendisi Dersim Gül, Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Maden Mühendisleri Odası eski Başkanı Mehmet Torun, Orman Mühendisi Ahmet Demirtaş ve Munzur Çevre Derneği Dersim temsilcisi Yusuf Topçu katıldı.
“UZUN YILLARDIR AĞIR EKOLOJİK SORUNLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Dersim’in çatışma ortamının yarattığı tahribatlarla birlikte çok ağır sorunlar yaşadığını dile getiren DEDEF Genel Sekreteri Hasan Şen, “Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel sorunların yanında son 25 yıldan beridir ağır ekolojik sorunlarla karşı karşıyayız. Dersim coğrafyası tam bir kuşatma planları altında” dedi.
2010 yılında TÜSİAD Başkanı’nın Dersim’e geldiğini, geçen ay bir kez daha TÜSİAD Başkanı’nın Dersim’de olduğunu ifade eden Şen, “Dersim’in yeraltı ve yer üstü varlıklarının mutlaka ve mutlaka özellikle suyun ticarileştirilmesi gerektiği konusunda bir çalışmaları vardı. Bu da çok büyük bir tehlike olarak sürüyor. Biz önemli su kaynaklarına sahibiz. Mercan, Munzur, Pülümür, İnsuyu, Haskar, Kırmızıköprü gibi birçok önemli ve temiz su kaynaklarımız var ve bu da bir silah olarak, bir piyasalaşma tehlikesi olarak karşımızda duruyor” değerlendirmesini yaptı.
“BİR TON ALTININ SADECE 9 BUÇUK KİLOSU DEVLETE KALIYOR, GERİSİ YURTDIŞINA GİDİYOR”
Madenlerin olduğu Afrika kıtasının en fakir, en yoksul kıta olduğunun altını çizen Maden Mühendisleri Odası eski Başkanı Mehmet Torun, “Bu da gösteriyor ki madenlerin olması tek başına yeterli değil. Tam tersine madenler bir sömürü aracı olarak kullanılıyor” dedi.
İliç Komisyonu’ndaki resmi sunuma göre bir hesap yaptığını söyleyen Torun, şu değerlendirmede bulundu:
“Bir ton altının devlete kalanı 9,5 kilo. Yani bir ton altın üretiliyor. 9,5 kilosu devlete kalıyor. 990 kilosu yurt dışına, yabancılara gidiyor. Son 23 yılda 488 ton altı üretilmiş. Ama ne ülkemize ne halkımıza ne yöre halkına hiçbir ciddi katkısı olmamış refah yönünden. Ve bu 488 ton altın üretilirken de yaklaşık 500 milyon ton kaya parçalanarak doğa tahrip edilmiş. Bir gram altın için bir ton taş parçalamak durumunda.
“PÜLÜMÜRDE 1212 BİTKİ BELİRLEDİK, BUNLARIN 134’Ü ENDEMİK”
Konuşmasında Pülümür üzerine yaptıkları çalışmaları anlatan Orman Mühendisi Ahmet Demirtaş, şu bilgileri verdi:
“Bitkileri çalışırken biz yalnızca Pülümür’de 1212 bitki türünü belirledik. Bunun 134 tanesi endemik bitki. Hatta bu çalışmamızla o bölgede ilk kez bir bitkinin varlığını belirlemiş olduk. Onun da yayını yapılacak yakında.
“HAKKARİ İLE TUNCELİ ARASINDAKİ BÖLGEDE CEVİZ AĞAÇLARI DOĞAL OLARAK YETİŞİYOR”
Bundan beş on yıl öncesine değin, Türkiye’de ceviz ağaçlarının yurt dışından ya da Türkiye’nin dışından gelen doğal olmayan tür olduğu bilinirdi. Ama son yayınlarda anlaşıldı ki Hakkari ile Tunceli arasındaki bu bölgede ceviz ağaçları ormanlarımızda doğal olarak yetişiyor. Yetişen bir tür. Bunlardan Pülümür’de de pek çok ceviz ağacını bulduk. Hatta bugüne değin Türkiye sınırları içinde çevresi en geniş ceviz ağacını Çakırkaya köyünde bulduk.”
“ÇİFTÇİ KAR ETMEDEN ALANDA DURAMAZ”
Hiçbir sektörün kar etmeden alanda kalamayacağını ifade eden Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Çiftçinin kar edebilmesi için ürettiği ürünün maliyetinin üstünde bir satış fiyatı olması ve ona göre ürünü satması gerekir. Örneğin Hozat’tayız. Hozat’ta tarıma elverişli alanlar az. En çok ekilen bitkisel ürün de buğday ve arpa. Eğer enflasyonun yüzde 71 olduğu bir ortamda girdi fiyat endeksinin yüzde 53 olduğu bir ortamda Hozat Koşullarında, kuraklık etkisi de olmadan 200 kilo verimi bıraktık, 400 kilo verim alsanız bile harcadığınız girdiler ortadayken, alamadığınız destekler ortadayken ürününüze yüzde 11 alım fiyatı verirse eğer Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), bu size ‘gelecek yıl buğday, arpa ekmeyin’ demektir. Peki ne ekeceksiniz? Diğer ürünlerde aynı sorunlar devam ediyor” değerlendirmesinde bulundu.
“OVACIK VE HOZAT’IN YÜZDE 50-70’İ MADEN İŞLETMELERİNE RUHSATLANDIRILMIŞ DURUMDA”
TMMOB Genel Sekreteri ve çevre mühendisi Dersim Gül ise şunları kaydetti:
“Hozat açısından yakın tehdit ve tehlikelerin birincisi madencilik şirketlerinin yürüttüğü faaliyetler ve ruhsatlama süreçleri. Hozat ve Ovacık’ın yüzde 50, yüzde 70’lere varan coğrafyanın kapsadığı alanın büyük çoğunluğu maden işletmelerine ruhsatlanmış durumda. Bu işletmeler tabii madencilik faaliyetleri gruplarına göre değişiyor. Ama özellikle son yıllarda verilen ruhsatlar metal madenciliği üzerine yoğunlaşmış durumda. Bölgemizde bolca bulunan altın, bakır ve gümüş gibi birlikte çıkarılan cevherleri işlemeye yönelik faaliyetler.
“ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA BU TEHDİTLER KATLANARAK ARTACAK”
Önümüzdeki yıllarda bu faaliyetler saldırı aşamasında şu an. Ruhsatlar ve ruhsatların bölüşümü ve paylaşımına ilişkin piyasa pazar çok canlı şu an sürüyor. Şirketler birbirlerine aldıkları ruhsatları devrederek büyük karlar elde ediyor veya şahıslar bu ruhsatları devrediyor. Bu ruhsatların bazıları faaliyete, işletme faaliyetine geçmiş durumdalar. Bazıları proje aşamasında, bazıları ÇED sürecinde, bazıları da fizibilite aşamasında. Önümüzdeki yıllarda bu tehditler katlanarak artacak. Ovacık’la Hozat arasındaki resmi sınırın neredeyse tamamı dördüncü grup madenciliğe ruhsatlanmış durumda. Yani o bölgede altın maden ve gümüş aranacak.”
PİRHA-DERSİM
Yoruma kapalı.